“Roman sanatı, kendi yaşadığımız hikâyeleri başkalarının hikâyesi gibi, başkalarının yaşadığı hikâyeleri de kendimiz yaşamışız gibi yazabilme hünerine dayanır” der ya Orhan Pamuk; ha işte, blog yazmak da bir sanat olsaydı eğer..
Amaaaan, neyse boşver gece gece
Severek okuduğum bir blogger, severek okuduğum bir başka bloggerla buluşmuş (ve gel beraber bir blogger dükkânı kuralım dememiş merak etme) ve demişler ki “blog arkadaşlarımız bizi bazen en yakınımızdakilerden daha iyi tanıyor”. Bunu okuyunca gülümsedim..
Doğru fakat eksik.
Çünkü blog dostlarımız bizi, bizim kendimizi diğerlerine göstermek istediğimiz, aslında bizim tasarımımız olan şeklimizle tanıyor sadece. Ve onlar böyle olduğumuza inanınca, biz kendimiz de inanıyoruz bunun gerçek şeklimiz olduğuna. Halbuki bu sadece bir “kendi kendini doğrulayan kehanet”.. Yani gösterdiğimiz şeklimiz, olduğumuzun sadece kendi kalemimizden çıkmış, son derece öznel bir versiyonu.. Gerçek elbette.
Ama eksik. Çünkü hiçbirimizin kendi kendimizi başkalarının bize uygun gördüğü sıfatlar olmadan tanıyabilmesi mümkün değil. 2 boyutlu resmimizin 3. boyuta, diğerlerine, diğerlerinin referansına ihtiyacı var.