Akvaryuma temizlik işçisi olarak karides ve salyangoz alırken ahbap olduğum balık uzmanı (aynen Louis C.K.'e benziyor ve oldukça komik bir adam!) bana bir de kiraz karides hediye etti. Hakikaten çok tatlı bir hayvan, gözlerini dikip şaşı şaşı bakıyor insana. Zaten böcek familyasını severim, çocukken izlediğim belgeseller nedeniyle, onları çirkin ya da tiksindirici değil, çok büyülü bulurum. İşçilikleri, iletişim ve sosyal becerileri, büyüteç altında baktığında muhteşem renkleri, yapıları..
Fakat bizim kiraz karides öyle utangaç ki.. Geldi geleli aynı taşların köşesinde. Bir kovuk keşfetti. Saatlerdir saklanıyor.. Elimi dirseğime kadar suyun içine sokup (sevmediğim bir şey bu aslında) önüne minicik simit çeklinde bir yem koydum. Bir yeme bir bana baktı. Bu ne? der gibi.. Döndü totosunu, kovuğunda daha da içeriye çekildi. Dur bakalım ne olacak..
Aslında saatlerdir, keşke ikinciyi alsaydım, bu evrende tek başına hissediyor, üstelik sıla özlemi çekiyor gariban diye paranoya yapıyorum. Karidesler sosyal canlılar, grup halinde yaşamayı seviyorlar. Diğer üçlü grup Amano karidesleri misal, neşeyle yüzüyorlar şu an akvaryumda.. Bu böyle içimi tırmıkladı, beni durduk yere dert sahibi etti yahu... Biraz zaman vereyim, olmadı bir yaren alayım bari. Şu evrende bir başına ve sıla özlemi içinde yaşamak diyorum sevgili blog, ne zor yahu.....