Şu ünlü "önemli olan uzunluğu değil işlevi" tezi, sanırım kitap okurları dünyasında da geçerli. Kimi "sahip olduğu" kitapların sayılarına, kapladığı uzunluğa, kilolarına bakarken; kimiyse "okuduğu" kitapların içeriğine, anlama / anlayamamanın sıkıntısına, zorlanma derecesine ve ideolojilere bakıyor.
İlk grubu hâlâ biraz küçümsüyorum ve sırf bu kibrim nedeniyle de daha çooook yolum olduğunu biliyorum; ama okumak benim için hiçbir zaman salt keyif olmadı.. Hattâ zorladığı ölçüde sevdim okuduğum metinleri. Bir zamanların ünlü, huzursuz ve umutsuz bir yazarının dediği gibi "yazılan her kitap edebiyat değildir, bazıları kitap ticaretidir" sözü doğru ise; "her okur da edebiyattan zevk alan kişi değildir, bazıları kitap biriktiricisidir" belki de?
Bugün şunu düşündüm; her bir kitap hayatını değiştirmiyorsa, ya da en azından şirazeni azıcık olsun kaydırmıyorsa, neden okuyorsun ki?
Cevap: keyif alıyorum'dur mutlaka. Ama alttaki özlem; ne çok okumuş, ne çok kitabı var desinler diye, yani tüm uzunluğu / işlevi dilemmalarında olduğu gibi, diğerleri odaklı bir yargı sisteminde, içten içe hissedilen bir eksikliği kapatabilmek için olmasın? Söz meclisten dışarı tabii.. Siz neyse ki hem çok okuyor, hem de doğru okuyorsunuz ;)