Her ne kadar "gender neutral" yaklaşmaya çalışsan da, feminen ve maskülen yanlarımızın dengesi hepimizde farklı, o nedenle "kız ve erkek çocuk arası farklar" bazı çocuklarda daha belirgin. Bazı oğlanlar daha yıkıcı maskülen bir enerjiye sahip ve bazı kızlar daha onarıcı feminen enerjiye sahip ya da tam tersi ama herkeste bu iki enerji de var. Kiminde bastırılmış ve örtülmüş, kiminde daha dengeli ve bütünleyici.
Meslek hayatımda ne zaman cinsel kimliklerle, roller ve beklentilerle çalışsam, Yin ve Yang örneğini veririm. Kimi insan Yin'dir yani sembolün siyah yarısı; feminen yarısı ve daha edilgen, sakin, durgun, sessiz, içe dönük ama aynı zamanda onarıcı, düşünen, yapıcı. Kimi insan ise Yang yani beyaz yarı; maskülen, aktif, sıcak, dominant, dışa dönük, görünür, yüksek sesli ama aynı zamanda yıkıcı, tepkisel ve zararcı. Ama nasıl Yin ve Yang'te siyahın içinde bir beyaz, beyazın içinde bir siyah nokta varsa ve bu bir çemberin mutlak bütünlüğünde bir sembolse, insanın da içinde dominant bir Yang ya da Yin olsa bile, karşıtı olan bazı noktalar da vardır ki, kişiliğini dengeli bir şekilde taşıyabilsin.
Geçenlerde oğlumu daha iyi anlayabilmek için izlediğim "Beyond men and masculinity"de de bu durum ele alınıyordu. Erkekler, diğer erkeklerin korkusundan, gruptan atılma, statükonun riske girmesi ve homofobi gibi korkular nedeniyle, sürekli kendilerini bastırdıklarını ve "feminen" tabir edilen duygusal boşalmayı yaşayamadıkları için, biriktirip biriktirip öfke nöbeti şeklinde dışa vurduklarını belirtiyorlar; ki bence de doğru.
Tezer Özlü de demez mi hem: ""Erkekler, çoğunlukla toplumun istediği gibi davranıyorlar. Kadınlar, alışılagelmiş kalıplara karşı daha çok direniyor. Kadınların dünyalarını görebilmek daha kolay. Erkekler, her zaman üstlerine düşen rolü oynamak zorundalar" diye... (Yeryüzüne Dayanabilmek İçin)
Bir şeyler değişiyor.. 1950lerdeki babalar otorite sembolüydü, çocukla yüzgöz olmazlardı. Bizim babalarımız öpen, seven babaydı. Eşlerimiz bez değiştiren, kanguruda taşıyan, ergen kızına ped alabilen babalar ama yine de babalık rolünü bu kadar esnetebilseler de, iş adamı rolünde ya da özellikle diğer erkeklerle olan arkadaşlık ilişkilerinde çok tutucular hâlâ..
Instagram'da #nogay diye bir hashtag varmış, iki erkek birbirine şefkat gösteriyor ya da insani bir söz, iltifat ediyorsa hemen "Dostum, #nogay ama iyi ki varsın" gibi etiketler ekleme ihtiyacı içine giriyorlarmış ki diğerleri "hüooop bu ne, bizi homo sanmasınlar" demesin.. Ne acı, bu kadar kendini sürekli savunmak, feminen enerjiden bu kadar korkmak ve sürekli bir saldırganlık, itiş kakış, statü sağlamaya, otorite kurup bunu devam ettirmeye çalışmak... Hakikaten sinir yapar insanda...
Errrrkek adam olmak... Ne yıkıcı ve ne kadar filmlerle dizilerle, sosyal politikalarla besleniyor bu hâl. 5 yaşındaki çocuğunu "hocam homo mudur nedir? sen bunu bir düzeltsen" diye bana getiren baba vardı; nedeni de çocuk arabayla topla oynamıyormuş, "tavşancığı"nı elinden bırakamıyor, parmak emiyormuş.. Böyle babam olsa ben parmak değil tüm kolumu emmeye çalışırdım heralde.... Çocuğu değil de babayı çalışmıştım ama mesleğin çok başındaydım, çok da etki edememiştim. Unutamadım o çocuğu.... Sonraki yıllarda çok ergeni "düzeltmem" için getirdiler ama çoğunlukla kendileri "düzelip" döndüler çok şükür :) Bir şeyler değişiyor evet. Ama çok yavaş ve kimseye yetmiyor...