İçerik

7 Ocak 2024 Pazar

Memento mori

Eskiden insanlar yanlarında sürekli onlara ölümü ve dolayısıyla hayatın biricikliğini ve sonu olan kısıtlı bir süreç olduğunu hatırlatacak nesneler taşırlar ve bu nesnelere Memento Mori (ölümü hatırla) derlermiş. Bir kurukafa ya da ufak bir kemik parçası, bir kum saati ya da solmakta olan bir çiçek bu nesneler arasında en çok rastlanılanlarmış.

Eski insanlar derken büyükbabalarımızı kastetmiyorum, antik roma çağı ile hıristiyanlığın ilk yüzyıllarına, özellikle "veritas" dönemine yayılan bir zaman diliminde yaşayan insanlardan bahsediyorum. 90'ların metal müzik akımında da bu memento moriler sıkça kullanılmıştı.. Son zamanlarda pek yok ortada kurukafalar. Bence memento moriler yine günlük yaşam içinde olsa fena olmaz, zira çoğumuz asla ölmeyecekmişiz gibi bomboş, amaçsız, hiçbir şeye önem vermeden yaşıyoruz... Sahi bu durumda, gerçekten yaşıyor muyuz?

Şaşırdığım varoluşçu terapi uygulamalarından birinde "Ben öleceğim, sen öleceksin" kalıbının iç ses olarak tekrarlanması istenir. Gün içinde mesela çocuğuna bakıp "sen öleceksin" demek, "ben öleceğim" demek ve "fakat şu anda yaşıyoruz" demek.. Bu sayede "anda kalmak" ve o anın hakkını vererek yaşayabilmek amaçlanır. İlk başta yaparken çok zorlandım. İnsan çocuğuna bakıp, içinden "sen öleceksin" diye tekrar ederken, bu cümleye nefesini uydurmaya falan çalışırken, fark ediyor o anksiyeteyi... Bir evlat kaybı çünkü, olabilecek en korkunç şeylerden biri.. Fakat bu olacak. O da ölecek, ben de öleceğim, umarım ben ondan önce ölürüm, ama sonuçta öleceğiz. Zamanla, bu egzersizi yaparken, endişelenmek yerine rahatladığımı fark ettim. Çünkü ölüm korkusu, aslında sadece, "yaşayamama" korkusu.....