İçerik

22 Nisan 2022 Cuma

Nasır

Uzun, çok uzun zamandır oynadığım bir oyun var. Kimseye zararı olmayan. Tehlikesiz bir oyun daha..

Hayâlci yanımın olmayan şeylere anlam yükleme ve varmış gibi davranma oyununa karşı, realist yanımın oynadığı “herkese olur arada, sana özel değil..” oyunu. Son bir senedir en çok oynadığım oyun. Ne zaman hissettiklerimin coşkusuyla kalbim çarpsa, düşüncelerim kalemimin ucuna aksa, “durabilmemi” sağlayan da bu oyun. Sürekli, soluksuz, günün bir çok anında ve her gün oynadığım için, artık baya ustalaştım. Yaramazlığa davranan çocuğunu tek kaşıyla yerine geri oturtan bir anne gibiyim, kendime karşı.

Sana özel değil.. Hayâlciliği bırak! dedim mi birkaç defa, tamam. 

Fakat bazen de diyorum ki; keşke hayâllerim sadece benim için yaratılmış, bana özel gerçeklerim olsaydı. O bulut bir benim için belirseydi. A! Deseydim işte bir kalp, tam orada! ve tam da içimden geçirdiğim anda. Bunun elbette bir anlamı var! 

Ve herkes de evet deseydi, elbette var.. Herkese her an olan bir şey değil ki canım bu!


Tüm bunların tek nedeni, aslında ne kadar masumca, çocukça ve insanî: özel olma isteği.. 

Ulaşılamaz hayâli. 

Ve içimdeki realistin her gün, her an savaşması gereken, sürekli törpülemeye, yoketmeye çalıştığı, “başka hiçbir şeyden çekmediği kadar” çektiği, 

nasırı.