Aşk gibi bir "şey"ler:
Makedonsko devojče'nin girişi.....
Sonra da Lullaby;
bana tam olarak şunları hatırlatıyor:
- 1996. Ağustos. Ege.
.. ilk aşk falan, onları geç,
yaşadığımı ilk kez duyumsadığım yazdı belki de..
- kuru otların süt süt yaz kokusu.
- o yıllarda adet olan elektrik kesintileri sayesinde idrak edebildiğim, samanyolunun sonsuzluğu.
- saçlarım gece esen ılık rüzgârla uçuşup, arasıra ağzıma girdiğinde aldığım tuzun tadı.
- güneşte yanmış yuvarlak çakıl taşlarının avucuma aldığımda, bıraktığı acıyla karışık doygun zevk.
- gece böceklerinin sonsuz sandığım, fakat gün ışırken yavaşça sona eren konseri.
- sivrisinek ısırıklarının tatlı tatlı kaşınması.
- öğle ezanına karışan börülce yemeğinin, o yazdan başka hiçbir yaz varamadığım tadı.
- büyümenin, sadece bedendeki değil, yürekteki sızısı.
- kalp ağrısının diş ağrısından bile beter olduğu gerçeği
..
Daha da var ya; yetsin bu seferlik. Mart 22'den beri yazmamışım "şey"leri.. Arada yazmalı.
Daldığımız maviden yeniden güneşe çıkabilmek için; Jovanke ile bitirelim: