İçerik

31 Ağustos 2022 Çarşamba

Orman yalnızlığı duygusu

Ağustos daha muhteşem bitemezdi.. 

Bu akşam, gün inerken, Es.’le ufak bir gezintiye çıktık..  Dağı aştık, baraja indik, 2 saat offroad yol teptik, 1 tane bile insan, 1 tane bile ev görmedik..


Böyle bir histi bana kalan, tek kelimeyle anlat dersen; Almanca’dan gelsin: “Waldeinsamkeit” 

Anlamını ben yazmayayım, sen kendin bak istersen 
:) 
Gülümsetiyor

30 Ağustos 2022 Salı

İyi podcastler

Bugün yazacak iyi bi’şeylerim yok sevgili blog. Ennnn sevdiklerimden birinin ölüm yıldönümü, özlem doluyum.. 

Ama demin Kuyruksuz Kedi’ye yorum olarak yazdıklarımı buraya da eklemek istedim, günden kalan güzellik bu olsun.

2020’de dinlediğim podcastleri bu linkte yazmıştım, oldukça ayrıntılı, seversin belki. Onlara 2 senede birkaç terapi sohbeti linkiyle (sevmezsin, biraz ağır gelebilir) şu dört podcast eklendi:

- Nereden başlasam? Mirgün Cabas, Can Kozanoğlu

- NTV Radyo

- Aposto Radyo

- The NY Times’ın yayınladığı ve aynı isimdeki diziye de bölümleri verdiği Modern Love

- Invisibilia

- ve elbette Radyo Momentos ;)

Hepsi de spotify’dalar, keyifli dinlemeler!

29 Ağustos 2022 Pazartesi

Güneşsiz anlarda

Akşam yavaş yavaş inerken,

Bizim kız’ın başarılarını duymak iyi geliyor.

Doğrusu bu ya, bizim kız’ı güneşsiz dinlemeyi seviyorum hâlâ.. Müziğinde ya yağmurlu havalara, ya da akşam üstlerine dair bir şeyler var, güneş altında fark edilmeyen.. 

28 Ağustos 2022 Pazar

Mazeret

Dün yazamadım ama bir mazeretim, hem ne tatlı bir mazeretim vardı: Momentos geldi!

Renklerini de kendiyle birlikte getirdi!

Hem bilsen, bana ne iyi geldi!


27 Ağustos 2022 Cumartesi

Bu?

Ekmekçi Kız’ım bilir, bu bu nedir bu? :)

“Ne olurdu kokunun da fotoğrafı olsaydı..?” demiş ya Şükrü Erbaş.. Canım E. Teyzemin ellerine, siz okuyanların da gözlerine sağlık..

Rengine kurban, reyhan suyu tarifi: suyu kaynatıyoruz, bir demet reyhanı içine atıyor, biraz soğuyuncaya dek bekletiyor, reyhanları geri alınca da yarım limonun suyunu ve sevdiğimiz oranda şeker ya da balı koyuyoruz (bal biliyorsunuz pişirilmez ve kaynatılmaz, kanserojen olur, aman ha), buzzzz gibi soğutarak içiyoruz. Günde 2 bardaktan çok içmiyoruz ;) karaciğeri yorar. Aman pek meşakatli ve pek tehlikeli bir içecek demezseniz, enfes bir şey, afiyet olsun efenim.

Ekleme. Sevgili Leylak Dalı hatırlattı, daha baharatlı bir tat için biraz dal tarçın ile karanfil de katılabiliyor..

26 Ağustos 2022 Cuma

Bazı an’lar

Bazı an’lar arabayı durdurup, aşağı inmeni gerektirir..

Tam şu an, tam burada. 

Hayır efendim, 
hayır.
Bana 
gözü havalarda 
falan 
diyemezsiniz!

25 Ağustos 2022 Perşembe

Toksik ilişkiler

Yıllaaaar önce çok tuhaf bir ikili ilişki sahnesine denk gelmiştim. O gün bu gündür aklımı mantığımı zorlayıp durdu bu sahne. Nedenini çok düşündüm, bulamadım. Bakalım sen ne diyeceksin bu işe..

(c) Elissarhaikalnooh “Crossroads”
121 x 76 cm - (Satılıktır)

Bir dükkanın köpeği ile yan komşusunun kedisi, bizim oturduğumuz cafenin önünde, sürekli bir aradalar. Sahiplerinin dediğine bakılırsa uzun zamandır birbirlerini tanıyorlar. Fakat köpek ne zaman kuyruk sallaya sallaya kediye yanaşsa, kedi basıyor tırmığı. Köpek o kadar çok dayak yemiş ki, yanakları lime lime kan içinde. Sahipler araya giriyor, köpek kışkışlanıyor, kedi ortamdan uzaklaştırılıyor ama beş dakika sonra yine aynı sahne. Köpek kuyruk sallaya sallaya kediye yanaşıyor. Kedi basıyor tırmığı.

1-3-5 yahu köpek manyak mısın, çek git bulaşma şu kediye, yok... İlle kediyle arkadaş olacak, inat! Zekâsı düşük bir köpek değil, oldukça zeki hareketler sergiledi kedi ortada yokken. Ama kedi sahneye girer girmez, köpek bir kuyruk sallama hali, bir belki bu sefer umudu..

O zaman da çözemedim. Yıllar boyunca sürekli aklıma geldi bu sahne, hattâ insanlar arasında da benzerini defalarca gözlemledim (aslında itiraf edeyim, insana yakıştırabileceğim bu karmaşık patolojiyi hayvanlar arasında gözlemlemek daha tuhaftı) fakat yine, hâlâ, bugün dahi bu davranışın nedenini çözemedim. Neden? 

Fikri olan beri gelsin.

O halde Shakespeare'le bitirelim;

"Aşk bürünmüştür artık bambaşka bir kılığa.."

24 Ağustos 2022 Çarşamba

Özgüven

Öğüt vermeyi çok seven yaşlı bir teyzemiz vardı. Bir gün “benim gibi bir arkadaşın olsun” demişti.

Üzerinden onyıllar geçti ve bu sabah birden aklıma bu geldi. Tam şu anda denize bakarak bunu düşünüyorum..

23 Ağustos 2022 Salı

Boğaz uğruna seyahatler

Lezzet durakları falan diyerek sevimlileştirmeye de çalışsak, ı-ıh, bildiğin, boğaz uğruna seyahatler bunlar..

Tarla, Alaçatı

(C) Kontrollü Çılgınlıklar, İtalya

Ama açık ara en güzeli de:

(C) Kontrollü Çılgınlıklar, bu sabah hazırladığım ve sadece yataktan kamelyaya seyahatle ulaşılabilen kahvaltı masası ;)

22 Ağustos 2022 Pazartesi

Kapıönü

Saip köyünü boylu boyunca geçip Ambarseki’ye vardım. Köy içinde sabah telaşı.. Kediler hırsla tüylerini yalıyor, tırnaklarını törpülüyor. Kuşlar ufak sarı çöpleri oradan oraya taşıma ve toz birikintilerinde oynaşma derdinde. Köy teyzeleri çoktaaaan kalkmış, ekmekler yapılmış, sütler sağılmış, hayvanların yemi verilmiş, evlerin önü süpürülmüş, güneş yükselirken artık ev içlerine kapanılmış. Köyün yaşlı delikanlıları tüm bunlar olurken köy kahvesinde sohbette..

Bir ev var ki, hoş geldin diyor. Turkuvaz kapısı önünde sapsarı çiçekleriyle, tahta bankıyla o ev.. İlla ki sahip olmam gerekmiyor. Her gün bile olmasa, ara sıra önünden geçsem de yeter ki bana….. Evet yeter!

21 Ağustos 2022 Pazar

Berber

Sevilla Berberi’nden daha etkileyici bir Kösedere Berberi var ekranlarınızda bu akşam..

Berberlerin gizemli dükkânları..

Berberlerin gizemli dünyaları..

Biz kadınlara kapalı, içinde neler konuşulur bilmediğimiz, sessiz ve loş, genelde ufacık, sadecik, kutu gibi dükkânlar. Büyük şehirlerdeki erkek kuaförlerini demiyorum; benim sevdiklerim köy / mahalle berberleri. Kapısında berber kelimesini gururla taşıyan, sıvası akmış duvarları, metalden kaba saba koltukları, yaz aylarında tepede dönüp duran vantilatörleriyle bildiğiniz o sade dükkânlar.

Bir berberin bir berbere, gel beraber bir berber dükkânı açalım diyeceği türden dükkânlar..

20 Ağustos 2022 Cumartesi

Akşam sefası

Bu çiçeğin, çok sıradan oluşundan kelli, çok meraklısı yoktur. Bense sıradanlıkları severim, rutinleri ve alışkanlıkları sevdiğim gibi. Beni yatıştırır ve her şeyin yerli yerinde olduğu, dolayısıyla endişe ve korkuya yer bırakmayacak güvenli bir alanda olduğumu kanıtlar.

Akşam sefası benim çiçeklerimden biridir. En’e oynamaz, sıradanlığı içinde özel oluşu ona yeter. Bana da. Benim çiçeklerimden biri..

Ya da öyle sanardım. Ama sonra o girmişti hayatıma ve o beni güldürmüştü bir defasında, akşam sefaları akşam açan mıydı yoksa sabah açan mıydı? diye sorarak bir öğle vakti.. Çok gülmüştüm, sonra ne zaman akşam sefası görsem onu hatırlamaya başladım. Ne zaman sabah çok erken kalksam ve geceden kalma akşam sefalarını öbek öbek açmış görsem, onu hatırlayıp gülümsemeye başladım.. 

Artık sadece benim değil onun da çiçeği olmuştu.

Bundan hiç haberi olmadı.

Hamiş. 

Geçen yıl bir avuç tohum topladım, hem de en sevdiğim rengi olan sarısı ve kavuniçisinden karışık. Fakat Almanya’da yetişmedi.. Her yerde, yol kenarlarında bile yetişen akşam sefası orada yetişmedi.. Bir iki yaprak çıkarttı, anında böcekler gelip yediler. Olmadı. 

Bu sene yine topladım!

Vazgeçmiyorum :) Saksıya dikip üstünü de telle örteceğim gerekirse. Ekosistemi bozana dek! 

Ben adam olmam.

19 Ağustos 2022 Cuma

Terkedilmiş Rum köyüne dair hayâller

Akşam ışığı çok güzeldir bu coğrafyada. Dikenlere vuruşu, her yeri masmavi ile sapsarının en doymuş, en koyu tonuna bürüyüşü, çok güzeldir.

Ekim’deki Uzun Yol’dan hatırlayabileceğinizi düşündüğüm terkedilmiş Rum köyü’ne gittim bu akşam. Yine sadece rüzgârla ben. Sessizliği özlüyorum günlük hayatımda en çok, burada sonsuz güzellikte mevcut. Sessizlik ve hafif rüzgâr. Terkedilmişlik, sakinlik, yalnızlık. Homeros’un Mimas’ı.. Tüm coşkusuyla önümde uzanıyor.

Bir iki fotoğraf çekip ayrılacakken “şu köyü satın alsam, aslına uygun bir iki restorasyonla düzenlesem ve içinde yaşıyor olsam..” diye olmayacak hayallere kapıldım. Evler arasında iki tanesini özellikle seviyorum, bahçesinde yaşlı bir incir ağacı olanı ve önünden set set denize inen dikenlikler olan en uçtaki küçük ev.

Eve gelince şunu gördüm. 

Ben hayâl kurarken, birilerinin bu hayâlleri yaşıyor oluşu mutlu etti beni.. Demek ki gerçekten isteyen, yapıyor.

18 Ağustos 2022 Perşembe

Olmaz!

Sokakta hayvana da, tüm bu sokak hayvanları dururken ırkçı bir şekilde “cins” kedi köpek peşinde koşturanlara da karşıyım! Kusura bakmayın..

Al işte dakika bir gol bir, annesi tarafından atılmış. Doğanın işine karışmayı hiç sevmesem de, göz göre göre başımı çevirmek de olmaz. Ayakkabı kutusunun çeyreği, avuçiçi kadar bir kedi.. Miyavlayamıyor bile.. Ona rağmen yolun karşısından çalılıkların içinden sesime geldi….. Tek gözü kör, diğeri iltihaptan kapalı, nefes alamıyor. Ne olacak şimdi…..?

17 Ağustos 2022 Çarşamba

Denize bakan evler gibiyim seninle

Kaç kere geçmişimdir şu yoldan.

Kaç kere, bu iki karşılıklı sıra evin arasından denize doğru yürümüş, sağa sapmış ve sonra köşedeki bakkaldan ekmek alıp eve dönmüşümdür. Kaç kere bu iki sıra evin birbirinden yaşlı, çoğu Girit göçmeni, kıvırcık ve kısacık, pamuk gibi beyaz saçlı, kataraktlı gözleri buğulu bakan kadınlı erkekli sakinleriyle iki çift lafın belini kırmış, hasbıhal etmiş, selam alıp selam vermişimdir.

Bazen ekmeği almadan önce, gönlüm çelinmiş, sola sapıvermiş, çakıl taşlarının üzerinde biraz oturup, keyfime estiyse denize bir dalıp çıkıvermişimdir.

Kaç kere ıslak saçlarım biraz kuruyana dek beklemiş, elbisemi giyinip yarım kalan bakkal görevimi yerine getirip döndüğüm evde, kahvaltı masasını hazır buluvermişimdir.

Kaç kere, elimdeki ekmeği mutfak masasına bırakmış, daha saçıma bir toka takana dek evin hamarat kadınlarından biri tarafından o ekmeğin çoktan dilimlenip sofraya taşındığına hayretler içinde şahit olmuş, kaç defa da zaman demek ki hakikaten göreceli bir kavram diye düşünmüşümdür. 

Kaç kere. Ve şükür ki, bu sabah, bir kere daha!

*Başlık: İlhan Berk

16 Ağustos 2022 Salı

Dâüssıla

".. Şimdi gönlüm dâüssıla içinde. Zira ben böylece eski tatil günlerime dönerek, eski çatılar altında dolaşarak, eski duvarlı bahçelerden geçerek tâ yirmibeş sene evvelki zamanlarıma doğru bir gezinti yapmış oldum ve tâ o zamanlardan yürüyüp gelmiş bir seyyah gibi yorgunum. Zira vaktiyle yaşanmış ve oklar gibi kalbimize saplanmış bütün eski saatlerin, biz bir aralık kendimizi şiire kaptırırsak, içimizde hâlâ nasıl sızladıklarını duydum." - Geçmiş Zaman Köşkleri - A.Ş.Hisar


15 Ağustos 2022 Pazartesi

Umut

Adalet sadece bir kadın adı olsa da bu ülkede,
Umut hâlâ çok güzel bir çocuk ismi..
..değil mi?

akdenizyasami hesabından

14 Ağustos 2022 Pazar

Yaşlanma süreci

Karl Ove Knausgaard’ın 6 ciltlik Kavgam’ının ilk sayfalarında, Rembrandt’ın onuncu (ve ölmeden bir sene önce yaptığı son) otoportresinden bahsediliyor. 

Çok etkileyici bulduğum bir otoportre değildir açık söylemek gerekirse fakat Rembrandt genç yaşından yaşlılığına dek o kadar çok otoportre yapmış bir ressam ki, bu portreleri yanyana gördüğümüzde, ressamın yaşlanma serüvenini de birkaç saniye içinde adım adım görebiliyor oluşumuz ilgimi çekiyor; ki ressamın da aynı amaçla bu kadar çok otoportre yaptığını düşünüyorum, yaşlanma sürecini anlayabilmek adına.

Birkaç sene içinde beliren, derinleşen çizgiler, izler, sarkmalar aslında hepsi çok güzel geliyor bana. Estetik operasyonlara (kişinin psikolojisini etkileyen bozukluklar dışında elbette) çok karşıyım çünkü yaşlanabilmek bir gurur olmalı..

Bir yerde okumuştum (sisli beyin, hatırlayamıyorum kusura bakmayın, Auster olabilir) insanın karakterinin yaşlanana dek tam anlamıyla ortaya çıkmadığını, bu nedenle en karakter sahibi bulduğumuz yüzlerin aslında hep 65-70 aralığına ait olduğu söyleniyordu.. 

Galiba doğru. İlginç..

13 Ağustos 2022 Cumartesi

Fincanlar ve hayat felsefesi

Aslında öncesi var, diğer bloğa yazmıştım. 

Ama bunu görünce:

britta_viking_angel hesabından

Çocukken böyle bir illustrasyona sıkılmadan saatlerce bakar, bıdı bıdı konuşurmuşum kendi içime. Ananem derdi, eline beş tane bozuk para ya da tek sayfalık bir resim verir, sen onlarla saatlerce sıkılmadan oyalanırken, tüm işlerimi kolaycacık bitirirdim diye. 

Oyundan sarhoş olduğumu, hayaller içinde başımın arı kazanı gibi vın vın öttüğünü bilirim. 

Maalesef başım yine arı kazanı gibi ve en ufak harekette dayanılmaz şekilde zonkluyor. Sırtımın ortasına dek inen bir zonklamayla üstelik.. Konuşamayacak ve yürüyemeyecek ölçüde ağrım var. Dahası sıkıldım hastalıktan, sanki asla iyileşemeyecekmişim gibi geliyor. Müzmin pozitif C.’nin aşil tendonudur hasta olmak.. Mızmızlık değil de, yorganı kafama çekip kimseye çaktırmadan herşeye ağlıyorum. 

Bu resme de bakıp bakıp ağladım. Neyime dokundu inan bilmiyorum.. Ananemin fincanları, ananemle komşusunu defalarca bu farecikler gibi kahve içip kahkaha atarken görmüş olmak. Nerde o güzel kahkahalar, o canlı muhteşem kadın? Ne kaldı geriye o muhteşem hayattan?

Yine onunki muhteşemdi, dolu dolu, üretken, sevgi doluydu; ya yaşarmış gibi yapan milyonlarca insan?!

İllâ hasta olunca mı farkına varmamız lazım hayatın bir mucize olduğunun?

Yine ağlıyorum şimdi. Hadi bana eyvallah!

Ne olur sevgili blog, iyileşeyim artık..

12 Ağustos 2022 Cuma

Bir takım mavilikler

Suya düşkünlüğümden, instagramın önüme attığı bazı havuz fotoğraflarını biriktirme fetişine nail oldum, bari paylaşayım da bir işe yarasınlar.. Sence hangisi?

seeingazul hesabından

worldarchitectureplaces hesabından

travelisgreatt hesabından

santorini.secrets hesabından

ferly_living hesabından

Hangisini seçtin bilmiyorum ama bence, kesinlikle bu:

Foto: Mustafaozsayann'a ait, expresgezinti hesabından

Çünkü, sevgili blog, deniz; bir havuz ne kadar muhteşem olursa olsun, o havuza bin basar! Nacizane fikrimdir, değişmez..

11 Ağustos 2022 Perşembe

Açık hava sinemaları

Çok güzel değil midir?

banff.de

Covid'e dek her yaz giderdim. Yere serecek battaniyemi, üzerime de hırkamı alır, son bir yılda yapılmış tüm seyahat belgesellerini, insana ve yaşamına dair alternatif yolların anlatıldığı belgeselleri, yabancı bir memlekete yerleşen ve orayı sadece tüketmek yerine kendinden bir şeyler sunabilen insanlara dair belgeselleri izlerdim.

Ben 10 senedir tv izlemeyi bıraktım (vakit kaybı olarak görüyorum) ve çok fazla film / dizi izleyen biri de değilim ama belgesel seviyorum. İnsan belgesellerini ilk sırada, sonra seyahat, sonra deniz, sonra teknoloji ve bilim, sonra da doğa belgeselleri diye de sıralayabilirim bu sevgimi. Tarih belgesellerini pek sevmem. Birkaçını sıralamak istedim ama hiçbiri gelmedi aklıma, "ennn"ler konusunda sorunluyum, bahsetmiştim.. Enn'ler listelerim yok hayatta. En sevdiğim yemeği bile sorsan, söyleyemem..

Fakat "en"son şunu izledim: Long Way Up. Charlie ile Ewan'ın yolculuklarının tamamını severek takip ettiğim için, 2020 yapımı bu belgeseli de çok severek izledim. Hele açık havada, hafif hafif üşüyerek yeniden izlemek ne hoş olurdu şimdi.......

10 Ağustos 2022 Çarşamba

Sansür, Mutluluk, Wednesday ve Morticia

Momentos'un yayınlarını biriktirip, 1'er saatlik programlar gibi toplu halde dinliyorum. Tek tek yetmiyor bana, momentos-over-dose yapmam gerekiyor arasıra :) Son bir saatlik maratonda, Aşık Veysel'in hikâyesini ve bu hayatın anlatıldığı filmin başına gelenleri, özellikle de "cılız ve kısır başak tarlaları" kısmını dinleyince hem şaşırdım, hem de üzüldüm bu sabah.. Kendini aşağı bulma kompleksinin türlü türlü çeşitlerinden biridir sansür.. Diğer çeşitleri de yasaklamak, haber alma özgürlüğünü engellemek ve 21.yy sosyal medyasındaki ismiyle "cancel"lamak. 

Karanlık dünya filmi (1952), ilgilisi için (kırpılmış ve kuş gibi kalmış haliyle) şu linkte

*

Sonra sevdiğim podcast'lerden Mirgün Cabas ve Can Kozanoğlu tarafından sunulan "nereden başlasam?"ın Prof. Dr. Pelin Kesebir'le yaptığı "Mutluluğun Teorisi" bölümünü dinledim, özellikle geçen yıllarla birlikte yani yaşla birlikte mutluluk düzeyinin artıp nevrotizmin azalması bulguları hoşuma gitti. Bir de şunu dedi Prof. Kesebir: mutluluğun karşıtı aslında huzursuzluk yani huzursuz ruh halidir.. Bana doğru geldi..

*

Ve son olarak, mutluluk / mutsuzluk / üzüntü demişken, sabah izleyip gerçekten çok güldüğüm Addams Family (2019)'nin en sevdiğim karakteri (ki 91'deki filminde de Christina Ricci'nin oyunculuğu bence yaşı için muhteşemdi) Wednesday'den "günün anlam ve önemine binaen" gelsin:

Bir de itiraf. 5 dakika öncesine dek 1991'deki Addams Family'de Morticia Addams'ı oynayanın Cher olduğunu sanıyordum!!! Ama haksız mıyım???

Anjelica Huston vs. Cher

9 Ağustos 2022 Salı

Karşı yakaya özlem

Bugün günümün yarısı ibuprofeni bulana dua etmekle geçti çünkü ilaç alınca 3-4 saat gözüm açılıyor. Beynim daha karmaşık işleri kaldıramadığı için biraz dizi izliyorum, biraz sosyal medyada geziniyorum, sonra yine başlıyoruz titremeye, sallanmaya..

Instagram'da şu fotoğrafı gördüm:

Tim Prime Property - Kingswear, Dartmouth, UK

Merdivenin üst tarafındaki ev satılıkmış. O kısmı beni pek çekmedi. Fakat bu merdivenler, ah bu denize inen merdivenler... Kare şeklindeki o taştan burcun üstüne oturup, çıplak ayaklarımı denize doğru sallamak isterdim tam şu anda. Yalnız ya da sevdiğim biriyle fark etmez. İkisi de güzel. 

Oturmadan önce mutlaka o taş trabzanlığın en ucunda yine çıplak ayak, denize paralel, izleyen herhangi birinin yüreğini hoplatırcasına ama bir kedi dengesi ve sakinliğiyle yürümek isterdim. Ve hasta olmasaydım, şu an bizim denize bakan evimizde, neredeyse birebir aynısını yapıyor olacaktım.. Yukarıdan biri C. yeter artık, in lütfen içim kaldırmıyor diyene dek yürüyüp, ufak kamelya dediğimiz kare burcun (bizimkinin üzeri ve kenarları asmayla örtülü, çok daha güzel) içine girip oturacak, uzun uzun denizi izleyecek, huzur içinde günü bitirecektim. Biraz da melankoliyle elbette.. Denizi seven herkese musallat olan o tatlı ve keskin melankoliyle..

Taş merdivenlere, burçlara, kamelyalara dayanılmaz bir özlem duyuyorum....

Demin eniştem gönderdi, benim yerime o, denize bakan evimizden denize doğru bakmış, 50 seneye yakındır gördüğü manzarayı yine, yeniden sevmiş, paylaşmak istemiş. Ben de sevdim, ben de paylaşmak istedim.. Balıktan dönüş.. 

Karşısı midilli; nam-ı diğer: karşı yaka..

Ufacık bir yazı ekliyorum. Bir zamanlar yazılmıştı.. silemediğim birkaç yazıdan biri.

"Çok fazla bir şey istemedim ki senden. Ben kimseden fazla bir şey isteyebilen biri değilim zaten. Sözler istemezken, kelimeler hiç bitmesin istedim sanırım. Gitmek istemezken, tüm yolları istedim.. Doğru haklısın, çok şey istedim.

Şimdi uzaktan, çok uzaktan, sanki Ege'nin iki kıyısındaki halk kadar birbirinden uzaktan sana bakıyorum. Güneşin yeni battığı mor tepelerine, tek tük seçilebilen araba farlarına (demek ki senin kasabaların benimkinden de ıssız?) ufuk çizgisiyle denizin birleştiği o noktada yaşananlara - sadece hayâl ederek elbet - bakıyorum. Ve çok özlüyorum.. 

Halbuki yanıbaşımdasın, oysa aynı zamanda, denizin öte yakası kadar da uzaksın. 

Bir zamanlar ufacık kağıtlara yazdığın "günaydın!" notlarını özlüyorum. Yağmurlu havalarda "günışığım.." deyişini özlüyorum. Benimkilere kıyasla her daim sıcacık olan güzel ellerini özlüyorum, saçımın bir tutamının ucunda parmaklarının dolaşmasını özlüyorum. Hiç gidilmemiş yollarda, hiç çıkılmamış yolculukların hayâlini kuruşumuzu, sonra senin tutup - acele acele - planlar yapışını, sanki yarın gidecekmişiz gibi gözlerinin pırıl pırıl parlamasını özlüyorum - kim söyleyebilir o yolculuklara hiç çıkmadığımızı?

Uzun bir yoldan sana dönmüş, o yolun tüm yorgunluğunu sıcak bir duşla üstümden atıvermişim gibi bir evde olmak hissi duymak istiyorum.. Çok şey mi istiyorum?

Ama yoksun sen; hem varsın, hem yoksun. Bir nefes kadar yakınımda ve birbirinden yüz yıl arayla doğmuş bahtsız aşıklar kadar da uzağımdasın.. ve bu çok, çok, çok büyük haksızlık."

8 Ağustos 2022 Pazartesi

Beş duyu

Bugün gördüğüm en güzel şey:

K.'den "tam senin sevdiğin renk" diyerek 
(aslında ben morunu severim çaktırmadım hihi)

Duyduğum en güzel şey:

B.'dan nuans 3154 - "kulağa iyidir" diyerek

Kokladığım en güzel şey:

N.'den - "mideye de çok iyi" diyerek

Dokunduğum en güzel şey:

Joe'dan "kalp koleksiyonun için" diyerek <3

Tattığım en güzel şey:

A.'dan "instagramda gördüm tam bizlik" diyerek

Hayır hiçbirinde ben yoktum. Evet hepsini tattım, çünkü ben yataktan hiç çıkmadığım halde, onlar tam önüme geldiler.. Sevdiklerim tarafından bana yollandılar..

Bazı insanlar sıkıntıdayken ya da mutsuzlarken, diğer insanların onlara "nisbet yaparmış gibi" güzel şeylerden bahsetmesinden ya da göstermelerinden hiç hoşlanmazlar. Bu onların sorunu. Ben, tam tersine, bayılırım ben yapamasam da birilerinin keyif yapmasına, mutlu olmasına ve üstelik şanslı bulurum kendimi, benimle de paylaşmak istedikleri için.

Bakış açısı işte; herkes istediği taraftan baksın hayata.. İster kötülüklerle çirkinliklerle acılar ve mutsuzluklarla dolu bulsun, ister tüm bunların varlığını bile bile güzellikleri ayıklasın, görsün, tatsın..

7 Ağustos 2022 Pazar

Yazmak, iç dökmek, susamamak, öğrenememek

"Sen orda yalnız kalma diye burada konuşup duruyorum." dizesiyle beni vuran uzun şiirin, mektubun, iç döküşün diğer bazı paragraflarını da eklemek istedim buraya, bugün. Umarım seversin Ömür Hanım. Her nerede ve hangi isimleysen, bu günlerde..

"Oysa ben bir akşamüstü oturup turuncu bir yangının eteklerine, yüreği avuçlarımda atan bir can yoldaşıyla dünyayı ve kendimi tüketmek isterdim. Öyle bir tüketmek ki, sonucu yepyeni bir "ben"e ulaştırırdı beni, kederli dalgınlığımdan her döndüğümde... Bir ben ki tüm ilişkilerin perde arkasını görür de gülerdim sessizce yapay yakınlıklarına insanların. Kim kimi ne kadar anlayabilir Ömür Hanım?"

"Susmak yalnızlığın ana dilidir, Ömür Hanım, şiiridir, beni konuşmaya zorlama ne olur. Sözün sularını tükettim ben, kaynağını kuruttum. Geriye büyük bir sessizlik kaldı yüreğimde, kalabalıklar, kalabalıklar kadar büyük... Yalnızım Ömür Hanım, geceler boyu akıp giden ırmaklar gibi karanlıklar içre, öyle yitik, öyle üzgün, yalnızım... Sularım toprağa sızıyor bak. Yüzümü geceler örtüyor. Binlerce taş saklanıyor içimde. Kim kimin derinliğini görebilir, hem hangi gözle?"

"Kendilerinin olan tek sözcük yok dillerinde, öyle çok konuşuyorlar ki..."

"Olanağı olsa da insanların yürekleri konuşabilseydi dilleri yerine, her şey daha yalansız, daha içten olurdu. Aklı silmeli diyorum insan ilişkilerinden. Yanılıyor muyum? Olsun. Yanıldığımı biliyorum ya..."

Hadi o biliyor Ömür Hanım, peki ya ben? Bir ben öğrenemedim bunu..

Şükrü Erbaş - Ömür Hanım'la Güz Konuşmaları - Güz 1983, Ankara.


İlgilisine. Ateş devam. İlaç aldıkça 3-4 saatliğine düşüyor, sonra yine 39.. Bu blog iyi ki var, en azından bu birbirinin aynı ve korkunç günlerde bile bir güzellik bulmaya zorladı beni, ayakta tuttu, iyi ki söz vermişim kendime ne olursa olsun, her gün.. diye. İyi ki!

Daha da ilgilisine. Maillerinizi alıyorum, cevaplayamıyorum. Hiçbir maili cevapsız bırakmam, huyumdur (cevapsız kaldıysanız spam'e bir bakın derim), birkaç gün içinde cevaplayacağım, çok ama çok teşekkürler..

6 Ağustos 2022 Cumartesi

Cohen, yağmur, smetana


Dün gece 34 dereceden sonra aniden bastıran şakır şakır yağmurun karşısında tarif edilemez bir mutluluk duydum. Önce Cohen’i dinledim ama yetmedi. Sonra aklıma 3 yaşında birinin tüm kıyafetlerini çıkartıp “yağmuru bedenimde hissetmek istiyorum” diye yağmur altında dikilişi geldi..

Neden olmasın? Bahçede kuytuda kalan zifiri karanlık bir kör nokta var.. Orada dikildim iki dakika kadar ve sırılsıklam oldum. Tarifsiz bir histi…. Hayatım boyunca hatırlayacağım, benzersiz bir andı. İllâ ki kelimeye dök dersen, arınma diyebilirim.

Öyle bir arınma ve bütünleşme anı ki, ölüm bile vız geldi..

Kurulandım ve Smetana ile geceyi bitirdim..

Bugün tüm günü 39 derece ateşle geçirmeme bile değdi.. 

5 Ağustos 2022 Cuma

Mon amour

Ne güzel şarkıdır.. 

Birbirinin aynı, sıkıntılı günler.. Hepsi birbirine karıştı. Müzik ve her akşam çıkılan kısa koşu da olmasa. Bu akşam bir de bunu gördüm. Akşamı güzelleştirdi.


4 Ağustos 2022 Perşembe

Uzun sürmüş bir günün..

.. akşamında, bu zor güne dair tek güzel şey; bu elma ağacı ve altındaki tahta banktı.

* Başlık; Bilge Karasu'nun Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı isimli kitabından

Şimdi, gecenşn serinliğinde bahçede oturuyorum ve bunu dinliyorum; yürürken ve araba kullanırken de iyi geliyor. Tavsiye ederim.

3 Ağustos 2022 Çarşamba

Böyle sabahlar

 Gün öyle güzel doğuyor ki..

Gün batımlarından çok doğumlarını seven bir insan olduğumu söylemiştim. Erken kalkmayı, o tazelikte ve sakinlikte, kendimle baş başa bir 5 dakika olsun geçirmeyi severim. Böcek ve kuş seslerini, onların uzuuuun bir geceden sonra yeni güne coşku içinde merhaba deyişlerini dinlemeyi.. İşte bak, yepyeni bir gün sunuluyor sana. Dün ne yaşandıysa dünde kaldı, işte önünde yepyeni bir fırsat! dercesine.

Hayvanların hiç birinin umurunda değil dün yaşananlar, oysa biz insanlar işte.. İnat ediyoruz bazen geçmişe yapışmaya. Daha doğrusu, ya şimdide yaşıyoruz ya da geçmişte. Geleceği düşünenimiz çok az, hele planlayan, tasarlayan yok gibi.. E bundan değil mi zaten, Z kuşağının bizlere açtığı çevre davaları, yaşanılabilir gelecek bırakmadığımıza dair ithamları.. Kendi çocuklarımızı torunlarımızı bile hep şu anda ya da geçmişteki o minik sevimli halleriyle düşünmemiz, onlara gelecekte tek başlarına bir hayat kuracak donanımı vermek yerine, sadece şu an burada varlarmış gibi şımartmamız, her istediklerini vermemiz, her türlü sorumluluklarını kendi üzerimize almamız. Büyümelerine izin vermememiz.. 

Yani çoğumuzun. İstisnalar kaideyi bozabilse keşke..

Ama ben hep bir istisna oldum bu konuda, vicdanım rahat.. Bazen biraz şimdide yaşamayı beceremeyerek de olsa, genelde gelecekteyim. Asla geçmişte değil bak, en azından bunda anlaşabiliriz.. Belki bu nedenle de olsa gerek, gün doğumları, olasılıklar, hayâller, planlamalar beni olan bitenden, başarılardan, sahip olmalardan daha fazla mutlu ediyor. 

Evet evet. Olabilir.. Evet gerçekten de böyle olmalı.

Video. Geçen seneden, henüz kavuşamadık ama yakında inşallah..

2 Ağustos 2022 Salı

Böyle geceler

Akşam öyle güzel iniyor ki..

*

Belki fark etmedin, yeni ay var tepemizde. Bebek mavisi bir gök, orda burda hafif pembelikler, güneş henüz batmış, daha alacakaranlığa çok var. En sakin vakitler başlıyor, eğer şehrin göbeğinde değilsen. Umarım değilsindir.. Ya da şehrin göbeğindeysen bile kaçacak bir yer bulmuşsundur kendine, belki arabanın içinde bir 5 dakika tek başına gözlerini kaparsın, en sevdiğin müziği dinlersin. 5 dakikacık yeter bazen, değil mi... Tüm gürültünün koşturmacanın içinde, kendi kabuğuna kapandığın o 5 dakika.

Bu sıra aklıma sürekli Akyaka'daki o ırmağın içinde tatlı tatlı bir sağa bir sola salınan simsiyah sazlıklar geliyor nedense, beni rahatlatan imgelemelerden biridir su ve yosunluklar.. Hem de en sevdiğim Türkçe şarkı sözüdür, elbette

Sazlarım vardı
Irmaklarım vardı
Çakıl taşlarım vardı benim

Bundan daha güzel anlatılamaz bence.. Sazlar, ırmaklar ve çakıltaşları ile bir görülen ama hem de çok farklı görülen sevgili.. Ne kadar güzel bir betimlemedir, değil mi? Ne kadar saf, duru, sade.. 

Foto: Casa Gianni Alucidi, İspanya / La Via Mediterranea.

1 Ağustos 2022 Pazartesi

Yolunu gözlemek

Gelecekse yolunu gözlediğin, beklemek dünyanın en güzel hissi değil midir? :)