17 Ocak 2025 Cuma

Ilık

Bir danışanım "hayatı sıcak ya da soğuk seviyorum, ılık hiç bana göre değil" dedi. Kimimiz böyleyiz, uçlarda yaşamayı, ya da siyah / beyaz, 1-0, var / yok, başarılı / başarısız gibi dualist sistemlerde düşünmeyi ve hareket etmeyi tercih ediyoruz. Oysa asıl renkler, yaşam, duygular; genelde iki uç arasındayken güzel, anlamlı..

Bazen bu 1-0 sistemine ben de kapılıp gidiyorum. Sonucunda da, mutsuz olunca fark ediyorum hatamı. Yorucu bir şey bu dualizm..

tek saksıda üç renk <3

16 Ocak 2025 Perşembe

Eve kadar eşlik..

“Tek yaptığımız, birbirimize eve kadar eşlik etmek.”

- Ram Dass, Harvard psikoloji profesörü ve doğru yaşamak düşünürü ve uygulayıcısı.

Sağda. 
Eve gidişteki yoldaşı ve yakın dostu Reb Zalman ile..

15 Ocak 2025 Çarşamba

Söyle. Bize bir küçük söyle..

Söyle Küçük Saadetini

Söyle saadetini, çekinme
Bir ekmek, bir kadın, birkaç çocuk.
Tatlı gerinmelerin peşisıra sabahleyin
Evinle işin arasında bir tatlı yolculuk..

Cigara içerekten alacakaranlıkta
Kapını çalmışsın.
Alınterin, göznurun, el emeğin, karın.
Turfanda portakal görüp çarşıda
Tadımlık birkaç tane almışsın..

Alırsın kardeşim, almalısın
Dünyadan o kadar az ki, istediğimiz
Senin, benim, hepimizin, çocuklarımızın
İki olmamalı bir dediğimiz.

Turgut Uyar

Söylüyorum o zaman, dinle, bu da benimkisi:

Hırs ve mutsuzluk, işte bu “küçük” mutlulukları, “var, ama çok küçük” bulduğunda, “daha büyüğü olabilir mi” dediğin anda başlıyor. Kitaplığım ve bahçem ya da ekmeğim ve kadınım ve birkaç çocuğum var, ama.. dediğin anda. 

(Anlamadığım) Şiirin, tek kelimelik gücü bu işte. 

Söyle KÜÇÜK saadetini.. 

14 Ocak 2025 Salı

Seramik

Kil ve toprağa şekil vermek hoşuma gidiyor ama o “şekli” bir de günlük hayatta kullanmak, yani estetiği fonksiyonellikle çoğaltmak, çok daha keyifli bir his.. 

Akşam çayı için girdiğim cafenin el yapımı seramik tabakları çok hoşuma gitti ve “acaba evde yapılabilir mi bu tabakların bir benzeri?” diye düşündürdü. 


Kil alıp evde yoğursam.. Sonra bir atölyenin ocağı kiralanabilir belki.. Sadece pişirme aşaması için. Çünkü kurslar hem cep yakıyor, hem de tam istediğim türde çanak çömlekler yapılmıyor nedense.. Benim istediğim basit, yamuk yumuk, amatör işi, kusurlu şeyler..

Hayat gibi.

13 Ocak 2025 Pazartesi

Ah o sofrada

Şunu okudum: “Ben yaşamadım, bilmiyorum, ama Yaşar Kemal şimdi anlatır der ki, bir gece Bedri Rahmi’nin Narmanlı Hanı’ndaki işliğinde Ahmet Hamdi Tanpınar, Sabahattin Eyuboğlu, Bedri Rahmi ve kendisi bellekten okumaya başlamışlar, Ahmet Hamdi ile Sabahattin Divan edebiyatından, Bedri ile Yaşar da Halk edebiyatından söyledikçe söylemişler, sabaha kadar hiç durmadan dökmüşler, sermişler şiiri hiç tükenmeyen bir şölen sofrasında birbirlerine.” - Sabahattin Eyüboğlu, Gökyüzü mavi kaldı.

Şunu düşündüm: “Ah o masada tuzluk falan olmak vardı..”


Masa demişken.. Şunu da sevdim:


12 Ocak 2025 Pazar

Film önerisi

Relatos Salvajes (Wild Tales) on sene arayla iki defa izlediğim ve yine çok sevdiğim, çok güldüğüm, ara sıra da "aslında gayet gerçekçi bu" diye düşündüğüm "öc hikayeleri" :) Çok tavsiye ederim bu kasvetli Pazar gününde....

11 Ocak 2025 Cumartesi

Genç ya da yaşlı, "Yazar Kişi"ye öneriler.

Rilke'nin ünlü "Genç bir şaire mektuplar"ı aslında sadece genç değil, her yaştan, şair de değil, genel anlamda yazaN kişilere öneriler niteliğinde.

Şu paragraf; özellikle kulağa küpe.. Belki yazmak değil yaşamak anlamında bile.

"Search for the cause, find the impetus that bids you write. Put it to this test: Does it stretch out its roots in the deepest place of your heart? Can you avow that you would die if you are forbidden to write? Above all, in the most silent hour of your night, ask yourself this: Must I write? Dig deep into yourself for a true answer."

"And if it is a simple, "I must", then build your life upon it."

Bunu düşünerek, yaz(MA)sa ne iyi olurdu dediğim öyle çok yazaR var ki........

Ben de bu soruya "Hell Yes!" ;) diyemediğim için yazaR değilim işte. Keyfimce yazaN'ım....

.

Kışın en umutsuz noktasındayız; yazı özleyenlere gelsin:

henüz ağaç evim yok ama doğduğumdan beri kaçtığım "deniz evim" var
<3

10 Ocak 2025 Cuma

Hell, yes! diyemiyorsan.. Hayır! dır.

İki gün önce Aylin Balboa’nın ağaç evini gördüğümden beri, iki ay önce reddettiğimiz, bahçesinde bir ağaç evi olan ev konusunda pişmanlıklar duyuyorum.. Halbuki reddederken eşime “söz, geri dönüp pişman olmayacağım bu karardan” demiştim.. 

Ama 700 metrekarelik bahçesinde bir ağaç evi olan bir eve taşınmayı reddetmiş olduğum gerçeği, Aylin Balboa’nin güzelim ağaç evini görüp imrenmemle, yüzüme bir tokat gibi çarptı ve bu öğlen ortası karanlığında lamba yakmak zorunda kaldığım çalışma odamda beni “hassss.. çok yanlış bir karar verdim!” ayarına getirdi. 

Ve. Ama. Sonra aklıma şu geldi: 

Hayatımdaki “doğru karar”ların istisnasız tamamında hissettiğim “hell yes!” ya da Türkçesi “kesinlikle evet!” geldi ve bir güneş gibi doğdu içime. Ve dedim ki: “kesinlikle evet!” diyemememin bir anlamı vardır mutlaka. Hayır, bazen de en hayır(lı) olandır.. 

Hem Balboa yaptıysa, ben neden yapamayayım? Sadece az sabır, zamanı gelecek.. İnşallah hızlı gelir!

Hamiş. İnşallah dersen, gönülden, düşünsene seninle içeceğimiz çayları o evde! “Çayı koy, geliyorum” diyeceksin sen, ben de “yanına üzümlü kurabiye getir” diyeceğim. Oturup saatlerce ağaç evimde, ne güzel sohbetler edeceğiz değil mi? Evet!

9 Ocak 2025 Perşembe

Porselen ve Dantel

Lâkapları çok severim, çok sık ben de takarım..

Eşimin kuzeni ve ailesi kızıma "porselen" lâkabını takmışlardı. Çünkü çok ince, narin ama aynı zamanda da kıymetli biri M. Hanım. Doğru, yerinde, hoş bir lâkap.

Dün de Momentos bana "sen tam bir dantelsin" diye kızdı. "Her şeyi böyle ince ince düşünüyorsun, ağ gibi örüyorsun, böyle kendi içinde bir mükemmelcilik, ufacık bir yer olmadı söküyorsun falan filan. Tam bir dantelsin". Kahkaha attım. Hakikaten öyleyimdir, yine çok yerinde bir lâkap.

Porselen, dantel, tam bir anane evi ya da "english home" olduk gidiyoruz bakalım..... 

Foto: Alıntı. Anneli kızlı biz..

8 Ocak 2025 Çarşamba

İki uçta düşünceler

Dün, şans eseri bir videosuna rastladığım eski idolüm ve "ekibin beyni" dediğimiz M., bir saatlik konusu da gayet teknik bir videonun ortalarında bir yerinde 2 dakika kişisel konuştu ve tüm bir saatten daha değerli bir şeyler söyledi - farkında olmayarak. 

Dedi ki: "Kendi içimdeki dengemi bulamıyordum çünkü olaylara beynimle yaklaşıyordum. Bunu bırakıp kalbimle yaklaşınca gördüm ki, hiçbir şey tek boyutlu değil, tek bir doğru yok hiçbir alanda. Bu beni o kadar sarstı ki, tüm yaşamımı değiştiren bir aydınlanma oldu.."

Dün akşamı ve bu sabahın büyük bölümünü bunu düşünerek geçirdim. Biraz daha düşüneceğim.... 

Olaylara tek taraflı bakmayı bırakalı onyıllar oldu fakat beynimle değil kalbimle bakmayı her zaman beceremiyorum ve evet, belki içimdeki dengesizliğin nedeni bu. Sadece kalbimle de bakmak istemem, o zaman dünya çekilmez bir yer olur. Fakat, dengemi bulmak istiyorsam, neye neyle bakmam gerektiğini ayırabilme yetisi kazanmam lazım, bu çok mühim. Evet.

bir denge tahtası edinmeyi düşünüyorum, ne dersin?