15 Ekim 2024 Salı

Kırmızı - 2

Bu haftayı kırmızıya ayırmaya karar verdim ;)

Kızılcık mevsimi ve ben marmelat ve şerbetinden başka bir şey yapmayı bilmiyorum.. Farklı tarifler bulmalı, denemeli, sevmeli…..

Kaynatırken pıt pıt patlamaları, seni de her sefer önce şaşırtıp sonra neşelendirmiyor mu?

Meraklısına.

14 Ekim 2024 Pazartesi

Kırmızı

Bu bana da oluyor:

.. bütün kadınların siyah ya da kahverengi paltolara büründükleri bu kentte, kırmızı giydiği için, çok sevecektim onu..” - Sinek Sarayı, Mine G. Kırıkkanat.

Yılın son kırmızıları artık.. 
Bu sabah bahçemde..

13 Ekim 2024 Pazar

Kadın denen şey..

Dört adam oturmuşlar bir Flamenko Quartet kurmuşlar tıntıntın memur gibi çalıyorlar. Normalde sevilecek bir şeyi öyle ölgün bir enerjiyle çalıyorlar ki zul oluyor dinleyene..

Ta ki o çıkıp sahnenin ortasını yangın yerine çevirene dek.. Tüm enerji değişiyor salonda, elbet çalan adamlarda da. “Ve Tanrı kadını yarattı..” geçiyor içimden..

12 Ekim 2024 Cumartesi

Bert'i düşünmek

Bertolt Brecht'le yakın ilişkiler içindeyiz son iki senedir, biyografisini yeni okuyabildim.. Oldukça ilginç bir sanatçı, huzursuz ve rahatsız ama kadınlar ve entelektüel çevreler için vazgeçilemez bir zat. İlginç bir biyografiydi, tavsiye ederim. Burada.

Dillere pelesenk olan ve çok doğru bulduğum şu sözün, ona ait olduğunu da bu vesileyle öğrenmiş oldum.

"İnsan artık kimse onu düşünmediğinde gerçekten ölür."

11 Ekim 2024 Cuma

150 sene öncesi


20-50 değil tam 150 sene öncesine döndüğümüzün kanıtını, “Mahur Beste”de buldum bu sabah :,(

“.. Her zamanki gibi bedbindi.

Bu ruh haletinde Avrupa seyahatinin tesiri vardı. Yabancı memleketlerde geçirdiği yıllar, ona içinde yaşadığı ve her parçasına o kadar sıkı sıkıya bağlı olduğu âlemin nasıl bir ahenksizliğin kurbanı olduğunu iyice öğretmişti. Hiçbir felâketli hâdise, hiçbir mağlûbiyet, hiçbir kayıp; yıkılışı bütün cemiyet hayatının üstünden aşıp daha derinlere, asıl insanı insan yapan değerler cetveline kadar giden bu iflâs kadar ağır, ümitsiz olamazdı. Onu yeniden kurmak için çok başka yollara gitmek, çok derinden değişmek, her şeyi olduğu gibi bırakıp yeniden işe başlamak lâzımdı. Halbuki bu kolay değildi.

Çok zeki, çok çalışkan insanlar. Hemen hepsiyle konuştum. İman ettikleri şeye kendilerini tam vermiş görünüyorlar. Fakat…

İsmail Molla, Sabri Hocanın şifasız bedbinliğinin nereden fışkıracağını merak ediyordu:

Fakat ne, neyi beğenmedin?

Asıl hedefi göremiyorlar. Sadece Abdülhamit ile meşgul oluyorlar. Onu yıkmak, onu devirmekten başka bir şey düşünmüyorlar. Abdülhamit tek adam… Beride otuz milyon adam var.”

- Ahmet Hamdi Tanpınar.

10 Ekim 2024 Perşembe

Gündem belirleme

Ferhan Şensoy’un Falınızda Rönesans Var’ını okurken şunu fark ettim. 80-90’larda ne çok trafik kazası haberi çıkardı gazetelerde.. Her gün 20-30 kişi trafik canavarının kurbanı olurdu. Gündemimiz neredeyse tamamen bu canavarı durdurmaya odaklıydı.

Artık olmuyor mu bu kazalar? Gazetelerde haber bültenlerinde falan yer tutmuyorsa olmuyor mu demek, yoksa gündemi başka haberlerle yönetmeyi tercih ettikleri için yer mi bulmuyor? Düşündürücü.

H.R.Gürpınar’ın “Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç” adlı romanında, 5 Mayıs 1910’da yaşanan Halley Kuyruklu Yıldızı’nın dünyaya çarpacağı haberlerinin hicvedilişi ne güzel anlatılmıştı…. Yine okumalı..

9 Ekim 2024 Çarşamba

Şarap mı, kahve mi?

Bu sabah radyoda duyunca hoşuma gitti, aktarayım dedim. 

İspanya Andalucia yakınlarında bir aile evlerini restore ettirirken mezar kalıntılarına rastlıyorlar ve arkeologlar bu mezarların birinde 2000 senelik bir kavanoz buluyor. Kavanozun içinde kırmızımsı bir sıvı var ve test edildikten sonra onun şarap olduğu anlaşılıyor. İki arkeologdan biri diğerine "şerefe birer kadehçik içsek mi?" diyor, test ediyorlar, biyolojik ve kimyasal açıdan içilebilir bulunuyor. Fakat kananozda aynı zamanda 2000 senelik bir de ölünün külleri olduğu için, arkeolog "ben şimdilik almayayım" diyor. Haber burada.

Bir de dünyanın en kaliteli kahvelerinden biri var, Kopi Luwak. Onun hikayesi de enteresan, civet türü yarı vahşi bir kedigil tarafından yenen kahve yemişleri, bu hayvanın bağırsaklarındaki bir maddeyle fermante olduğu için, dışkılandığı zaman toplanıyor ve o şekilde harmanlanıp meraklılarına sunuluyor. Tadı, dünyanın en harika tadı olduğu iddia edilen bu kahve, ciddi fiyatlara alıcı buluyor. 

Şimdi sana sorum şu; şarabı mı alırsın kahveyi mi? :))

8 Ekim 2024 Salı

Homo economicus

İnsan sermayesinin büyük bölümü, kişinin bedeni, zekası ve genetik materyali ve elbette ırkı veya sınıfına bağlıdır ve geliştirilemez diyen klasik liberal görüşe aykırı olarak, Foucault bu doğal sınırın, kişinin birincil yatırımını dönüştürmesini olanaklı kılan, estetik cerrahiden genetik mühendisliğe kadar teknolojiden alınan her tür yardımla aşılmak için varolduğunu öne sürer. "Homo economicus bir girişimcidir, kendine yatırım yapar." - Toplumumuzdaki bireyselleşmenin nedeni.

Brown’a göre, neoliberalizm demokratikleşmenin durdurulmasını gerektirir çünkü kamusal fayda, haklar ve müzakere gibi terimlerin artık hiçbir anlamı kalmamıştır. “Neoliberal örnek vatandaş çeşitli toplumsal, siyasi ve ekonomik seçenekler karşısında kendi yararına strateji oluşturan vatandaştır, diğerleriyle birlikte bu seçenekleri değiştirme ya da örgütleme çabasına giren vatandaş değil.” - Bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığı.

Durum tam olarak bu. Sanırım idealizmin öldüğünü ve bireysellik ile liberalizm bazında yeni ve vasat - ve vasatlığından sıkıntı duymayan, tamamen ego odaklı primitif bir ideolojinin hakimiyetini kabul etme zamanı..... Maalesef.

Peki çözüm? Ya da "homo ethicus"? Nasıl insanları yeniden "idealizm" , "birlikte ilerleme", "biz olma" bakış açısına geri kavuşturacağız? Bu beni çok düşündürüyor... çok...

Hamiş. Enis Bey'e yolladığı bu makale için teşekkürlerimle. Yukarıdaki paragraflar bu makaleden.

Hamiş 2. Homo Economicus'a daha kısa ve basit bir giriş için de buraya tıklayabilirsin.

Hamiş 3. Homo Ethicus'a nasıl kavuşacağımıza dair bir makale için de buraya tıklayabilirsin.

6 Ekim 2024 Pazar

Prenses geri döndü ;)

Sadece burayı okuyanlar için bir duyuru bu; Prenses geri döndü... 

Mektup yazıyor bu sefer. Kendinden başladıçünkü çuvaldızı bir batıralım önce... Sonra şöyle devam edecek; içinde ne kadar mektup yazmak istediği insan varsaaaa, tek tek yazacak hepsine. Önem sırası yok, aklına geldiği sırayla yazacak; bazen onun için ennnn önemli insanlara, bazen sokaktan geçerken gözünün takıldığı insanlara, bazen hayatını değiştiren insanlara, bazen de şöyle ağız dolusu küfredemediklerine :) Çünkü bunca zamandır tut tut tut, neye ve kime yarar? Hiç.. Saldı gitti Prenses.. Okumak istersen gelirsin :) Umuma açık yazıyor artık.

Günün olayı da buydu.. Dağılabiliriz.

yıllardan beri ilk defa siklamen.. 
bir şeyler değişiyor demek ki

Balıksırtı

Bir balıksırtı saç örgüsü insanı ağlatabilir mi....?

Balıksırtı; yaşadığım bölgede tüm kadınların çok iyi bildiği ve kutlamalarda sıklıkla yaptıkları bir saç şekli.

Ben yapamıyorum.. Hiç yapmadım, nasıl yapılır bilmiyorum..

Kızım bugün yapmamı çok istedi.

Önce utandım; ben bilmiyorum demek ve onu hayal kırıklığına uğratmak istemedim.. Sonra hiddetlendim; ben yapamıyorum, beceremiyorum, ne biçim anneyim dedim. Sonra üzüldüm; nasıl öğrenebilirdim ki; bunu bana neden kimse yapmadı veya bana öğretebilecek herhangi bir kimse neden yok hayatımda diye isyan ettim. Sonra youtube'tan öğrenmeye çalıştım, başaramadım, denedim, yanıldım, denedim, sanki başardım ama çok çirkin çok kaba oldu derken, bir şekilde çözdüm..... Kendi kendimin ilacı oldum.

Son yıllarda hemen her konuda olduğu gibi.... 

O anki duygularım çok ilginçti; işte dedim, artık bu topluluğa aitim. Belki anne olarak beceremedim ama bir gün anane ya da babanne olarak talep edildiğinde, becereceğim... Artık ben de herkes gibiyim.....