1 Aralık 2025 Pazartesi

Aralık'a bir aralık

Cancağızlarım..,

Yorgunum. Yoruldum arkadaşlar. Kendimden yoruldum yazacaktım ama kendim tam olarak ne demek, onu da biraz kaybettiğim için bir süredir, yani kısaca "olmak"tan yoruldum. Zaten biliyorsun, Aralık'ta geleneksel bir "aralık" veriyorum her sene bloglara, normalde "Yılın Tortusu"nu yazıyordum bu sayede ama bu sene buna da gücüm yok. Açıkcası sene boyunca çalıştığım özel bir konu da yoktu, bu sene biraz "farkındalıksız" geçti benim için..

Es veriyorum.

Biraz "aralık" umarım bana ve bu dağınık hallerime iyi gelir. Hepiniz kendinize iyi bakın, yine görüşelim inşallah 2026'da, güzel günlerde.

Haydi eyvallah!

yılın en güzel anlarıydı <3 sırf bu nedenle, 2025 güzel bir yıldı!

30 Kasım 2025 Pazar

Schopenhauer’in “kaktüs” ikilemi

Dün şehrin Doğu yakasında bir çalışmaya katıldım, ara sıra gözümün takıldığı manzaramız şuydu:

Sevimli, yaşlı ve geleneksel bir evin, bitişiğindeki yüksek, görece daha genç ve daha soğuk binalara rağmen (ya da onlara dayanarak, destek alarak) uzun yıllar boyunca ayakta kalması, hep hoşuma gitmiştir..

Sonra, dikkatlice bakınca, evin tüm pencerelerinin, alttan ve üstten, sayısız kaktüsle dolu olduğunu fark ettim! 

Çok tuhaf ve biraz da korkutucu geldi bu bana. Schopenhauer’in ünlü kirpi ikilemini de düşündürdü. Kirpiyi al kaktüsü koy.. İnsan kendini dışarı kapatmak istediğinde, pencerelerini kaktüslerle kaplıyor demek ki. Ama bu sadece dışarıdan görünmemesini sağlamakla kalmıyor, bir süre sonra, içeriden de dışarıyı “dikenli, tekinsiz bir yer” olarak algılamasına neden oluyor.. Gibi gibi. Sonuçta bir Schopenhauer değilim, idare ediver..

29 Kasım 2025 Cumartesi

İdeolojilerin ölümü

Çok sık söylediğim bir cümle vardır: ah 69 kuşağı olabilseydim ahhhh der dururum. Çünkü zamansız bir çiçek çocuk'um ben. Tutumlarım, inançlarım, tarzım, ideolojilerimle... Zamansız bir çiçek çocuk.

Her gün gittikçe artan bir yoğunlukla hissediyorum; dünya değişiyor ve ideolojilerin sonuna geldik, ölümüne şahit olduk. Kimimiz yas sürecinde, kimimizse çoktan unuttu bile, "yeni kocaya vardı".. 

Yeni koca elbette dijital çağ, sosyal medya ve yapay zeka.. Ben bunlara uyumlanamıyorum, uyumlanmak istemiyorum. Fikirlerimi meydanlarda bağırmak, kolkola yürümekle gösteren biriyim ben (birkaç defa karakollarda "çay içmişliğim" vardır bu nedenle, hayatımın en "yaşadığım" döneminde) sanal ortamda klavye silahşörlüğüne, anonim yorumculuğa inanmıyorum. 69 kuşağının kadınlarının bizler için yaptıklarına şükür duyan bir kadınım ben, tırnaklarımızla kazanılan kadın haklarımızın, yakından bakınca afedersin hemoroidli kıç deliğini andıran silikonlu dudaklar ve hiçbir özgün tarafı olmayan (düpedüz çirkin!) abartılı feminen giysilerle, takma tırnak ve kirpiklerle "al canım paket içinde bedenim ve ruhum senindir" diye kapitalizme mal gibi sunulmasına öfke duyuyorum. Futbol veya lego, bitcoin veya pokemon kartları, rengarenk ambalajıyla Victoria Secret deodorantlar, birbirinin kopyası, iki üç büyük harften oluşan ucuz işgücü uzmanı markalar... Orta Afrika'da bir ülkenin kalkınmasına yetecek paranın üç katını saçma sapan mallara harcayan zenginler. Kimsenin kimseyi umursamaması ve kendi çocuklarımın bile, şimdiden, bu küçücük yaşlarında, bu ideolojisizlik içinde, kayıp bir nesile ait olduğunu bile bile.... yaşamak?

Sırtımda koca bir hançerle "hayır ben ölmedim" diye inat etmek..

Çoktan öldüm ben de. Herkes gibi. İdeolojiler gibi. İnançlar gibi. İdealizm gibi. Güzel olan ne varsa, onun gibi......

Kaçınılmaz gerçek ölüm içinse sadece zaman dolduruyorum.

Ekleme. Bu yazıyı yazdıktan sonra Derin Hakikatler’in yazısını okudum, denk gelmiş ya da aslında biraz sistemin dışı özlemi çeken hepimiz içten içe bunları düşünüp duruyoruz her an…. Çözüm sanat, edebiyat ve felsefeye sığınmak gibi geliyor bana. Kalabalıklardan uzak durmak. Kendi içimize dönmek.. Ama yanılıyor da olabilirim….

28 Kasım 2025 Cuma

Hayırlı Cumalar

Yıllardır bu bloğu yazıyorum, bir defa bile sana "hayırlı Cumalar kardeşim" dememişim. Ayıp.

Dün ilk defa öfkemin iyi bir işe yaradığını fark ettim, çünkü normalde kendisinden nefret ediyorum. Bir aydır sürekli ertelenen doktor randevusunu yine ertelemeye kalktılar ve ben kendimi kontrol edemedim. Siz bu süreç nasıl büyük bir stres kaynağı benim için biliyor musunuz diye bir başladım.. Sinirlendikçe Almancam bozuldu, Almancam bozuldukça sinirlendim ama açıkcası ilk defa susmadım, hakim kültür karşısında azınlık olarak baş eğmedim, hatta "bana yakışmaz" bile demedim, saydım da saydım, köprüler de yıkılırsa yıkılsındı artık o noktaya geldim.

Sustuğumda karşımdaki kadın, "o zaman eski saatten 45 dakika sonrasına yazıyorum peki" dedi! Hani hastaydı doktor demedim, iki saniye önce o abuksubuklayan ben değilmişim gibi, saçımın perçemini şöyle bir düzeltip, "peki o zaman teşekkür ediyorum, Pazartesi günü görüşmek üzere, iyi haftasonları" dedim ve telefonu sakince kapatıp yerine koydum.

Neydi şimdi bu.... Bilmiyorum. Ama şunu hissettim, öfkemden nefret ediyorum ya, bazen de sevebilirim demek ki. bazen öfkelenmek, baş kaldırmak, yakıp yıkmak gerekiyor demek ki.. Peygamber sabrı Peygambere, sen sadece basit bir insansın, demek ki.....

Hayırlı Cumalar arkadaşım. 

İnşallah tüm bunların sonunda hayırlı haberler alır, bu stres ötesi dönemi hayırlı şekilde geride bırakırız... Sen de beklemedeysen, belirsizlikteysen, sen de bir avazda kurtul iyi haberlerle inşallah.. Amin.

27 Kasım 2025 Perşembe

"Çahve" ve dizi önerisi

Çok sevgili kayınvalidem (ünlü düşünür) B.ciğimin veciz bir sözü vardır; şöyle der: "Herkesin bir bağımlılığa ihtiyacı vardır". 

Seni bilmem, benim için bu doğru. Son haftanın keşif ve anında bağımlılığı şu mesela:

çavdar kahvesi

Çavdardan kahve benzeri bir toz yapmışlar (aslında yeni değil, 2. dünya savaşı sırasında kahve kıtlığında çavdar içtiklerini büyükbabamızdan dinlemiştik) ve hakikaten çok lezzetli ve kafein içermiyor. Fakat; dolu dolu 2 tatlı kaşığı toz, bir bardak su ve azıcık süt olacak. Bir kutu bir haftada tükendi, o kadar lezzetli.. Tavsiye edeyim dedim fakat gluten içeriyormuş, haberin olsun.

Diğer bağımlılığım tamamen glutensiz :)) Bir dizi önereceğim! Benden pek film, dizi önerisi çıkmaz biliyorsun, fazla ekran kullanmıyorum. Fakat bunun ilk bölümden bağımlısı oldum. Aşırı öneririm.

Evet yanlış görmüyorsun, o Claire Danes! Ben de şok oldum, Romeo ve Julliet'ten bu yana kaç sene geçmiş yahu? Danes (şaşkoloz yazar karakterini) çok iyi oynamış ama yanındaki Nile Jarvis'i oynayan Matthew Rhys (bak yine bir yerden çavdarı anımsıyoruz, gülme) hakikaten muhteşem bir performans gösteriyor, özellikle 4. bölümün son anlarındaki yüz ifadesi neydi öyle yahu!? Tırnaklarımı yiyerek (ve çavdar kahvemi içerek) izledim, aşırı tavsiye ederim.

Bundan sonrası spoiler içeriyor, izlemediysen lütfen okuma, hakikaten dizi son zamanlarda izlediğim en iyi diziydi ve bu yazacaklarım dizinin keyfini çıkartmana engel bir durum olacak çünkü. Hatta dur biraz nokta koyayım, gözün mözün de takılmasın...

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

Nile konusunda bir sorum var sana. Dizinin can alıcı noktasında biliyorsun Nile babasına telefon ediyor. Babası geliyor. Nile'ı sıcak bir duş almaya yolluyorlar. O anda, babasının sağ kolu diyor ki "şu anda önünde iki seçeneğin var. İlki, burayı temizleyeceğiz ve suç ortağı olacağız. İkincisi hemen şimdi FBI'ı arayacaksın, kendin temiz kalacaksın." O noktada ben diziyi durdurup, eşime aynı soruyu sordum (kendime sormama gerek yok, benzer sorulara cevabım hep aynıdır. Tabii ki FBI. Evlat bile olsa.) Eşimse Nile'ın babasının yaptığını yapacağını söyledi. 

Bu noktada evlatlarımıza diyoruz ya: "ne yaparsan yap, gel bana söyle, ben hep senin yanındayım".... Bilemedim yani. Ben değilim demek ki.

Sen ne düşünürsün acaba bu konularda....

26 Kasım 2025 Çarşamba

Sabah sabah felsefe

Hayatım ilginçleşmeye mi başladı nedir, inşallah? Dünkü evlilik teklifinden sonra, bu sabah da başıma şu geldi:

Parmağımı incitmiştim ya geçen ay, bu sabah kontrole götürdüm kendisini ve çıkışta da parmağıma kahve ve kruvasan ikram edesim geldi. 

Voltaren sponsorluğunda kahvaltı

Oh mis gibi eczane yanı bomboş kafe! Tabii ki ben boş bir dükkana, kafeye girdiğiysem, beş dakika içinde orası insan dolar, işletme-uğuru falan gibiyimdir (ayağını sürdün derdi bir arkadaşım), yine öyle oldu. Müşterilerle tıklım tıkış oturuyoruz, içeriye bir de adamcağız girdi. Süklüm püklüm “şu poğaçadan bi tane veriverseniz” falan diyor.. 

Ben böyle şeylere hiç kıyamam, işi uzatmadan işaret ettim ben ödüyorum anlamında. Gittim sessizce halletmeye çalışıyorum, malum sağ elin verdiğini sol el bilmesin.. 

Adam demez mi “bir de kahve alıversem”, “hayhay” dedim, “burda yiyiversem”, cafe sahibi biraz duraksayarak da olsa “hayhay” dedi. Siparişi hazırlanıyor, adam bana döndü ve dedi ki: “küçük kahve mi aldınız büyük kahve mi?”

:))) 

İşte sorun tam olarak burda canım benim. Yetinememek. 

Bendeki sorun da şurada: herkese yetmeye çalışmak. İnsanları, sorunları, sosyal sistemleri, dünyayı iyileştirmeye çalışmak..

Eğ başını, parmakcığınla başbaşa, iç kahveni keyifle ve umarsızca diyememek….. Bilmem ki böylesi mi iyidir, öbür türlüsü mü.... Vallahi bilmem; welcome to very baba ethical problems yani. Sabah sabah.

25 Kasım 2025 Salı

Evlilik teklifi!

Bu sabah havhavcanla göl çevresinde yürürken, çok tatlı bir olaya denk geldik. Sabahın 8'inde, -4 derece buz gibi havada, bir adamla kadın fotoğraf çekmeye uğraşıyorlar. Beni görünce adam "bir videomuzu çekebilir misiniz" dedi. Ben kırmızı kayıt noktasına bastığım anda, adam tek dizi üzerine çöktü ve cebinden siyah minik bir kutu çıkarttı. Sonrası gözlerini kutuya dikmiş, şaşkınlıkla iki eliyle ağzını kapatmış bir kadın :))

Çok heyecanlandım, elimdeki telefonu düz tutmak için çok çaba sarfettim. Bir yandan da nedense kalbim adam için çarpmaya başladı, ay ne diyecek evet diyecek mi derken, baktım sarılıyorlar, mutlu son :) 

Sanki birşeylerin "doğuşuna" şahit olmuş gibi hissediyorum. Daha önce hiç şahit olmamıştım, çok heyecanlı bir anmış gerçekten!


Asıl komik olanı unutuyordum. Tam sarıldıkları anda tepemizden belki 10-12 kazlık bir sürü geçti V şeklinde dizilmişler göçe hazırlanıyorlar :)) Ben de kamerayı direkt kazlara çevirdim, kendimi Tarkovsky falan gibi hissediyorum şu an :)))) 

24 Kasım 2025 Pazartesi

Pazartesi Masalı - son

Tam bir senedir sürdürdüğüm her Pazartesi bir bölüm "Judith Malike Liberman - Masal Terapi" okumak ve üzerinde düşünmek projem, bugün sonlanıyor :) Pazartesi Masalları bana çok iyi geldi, umarım sana da iyi gelmiştir.

Son masal: Hayatın gelgitleri

Hayatımızın dalgalarını ve gelgitlerini biz yaratmayız. Ama onlara göre kulaç atıp dans edebilmeyi becerebiliriz. 

Herkes gibi senin hayatının da inişleri ve çıkışları olduğunu reddetme. Vücudunu, zihnini, ilişkilerini ve toplumu iyileştirmek için ihtiyacın olanlar şunlar: zaman, alan ve enerji. Bu da herşeyi bir kenara koyup yavaşlamayı gerektirir. 

Haftanın soruları:

1. Hayatında "iyileştirmen gereken" ne var?

2. İlişkiler, iyileşme dönemlerimiz ve büyüme dönemlerimiz için kilit noktalardır. Destek ağında kimler var? Güvenebileceğin ve sen iyileştiğinde senden ilham alacak, sana güvenecek olanlar kimler?

3. Yavaşlamak sence nasıl bir süreç olur?

Alıştırma:

Her sabah meditasyon yaptıktan sonra, serbest akışla bir sayfa yazı yazmayı alışkanlık haline getir. Daha sonra "gelgitlerin hangi evresindesin" yani "hava nasıl", güneşli mi, yağmur ihtimali var mı, fırtınalı mı, YARGILAMADAN, BU HALİ DEĞİŞTİRMEYE ÇALIŞMADAN, bunu not et. Güneşli günler kadar fırtınalı günleri de hoş karşıla. Hava durumunu seyir defterine çiz ya da yaz..

:) Belki yeni yılın yeni projesi bu olur, kim bilir? Haydi kal sağlıcakla..

23 Kasım 2025 Pazar

-9 dereceden selamlar

Saat 8.04 ve an itibarıyla -9 derece. Bugün en yüksek 1 derece bekleniyor. Telefonumdaki diğer kent olan Bursa ise şu an 17 derece yani aramızda 26 derece fark var, şaka gibi. 

Kanıt da vereyim.

Santraller ve betonlaşmanın etkisiyle son 7-10 senedir Bursa, Bursalıktan çıktı, Adanalığa falan yürüyor, Adana nereye yürüyor hiç bilmiyorum ama ülke sadece demografik ve sosyopolitik anlamda Araplaşmadı sanki, coğrafi anlamda da Arap ülkelerine yakınlaştık ve Avrupa ile aramızdaki fark da 26 birimin çok üstünde artık…..

Tüm bunları geri çevirebileceğine inananlara ne deniyordu? Bir kelime vardı ama çıkartamıyorum. Momentos’a danışmalı ;)

22 Kasım 2025 Cumartesi

Moda.?

Modayı takip eden biri değilim, hiç olmadım. Aynen vizyondakileri izlemediğim, okumadığım gibi, bu da bilinçli bir tercih. Hep bir sürüden farklılık isteği oldu çünkü kodlarımda, hiç sıradan olmayı istemedim.. 

Lakin...

Bu kadar da ayrı düştüğümü fark etmemiştim yahu :))) Bu nedir şimdi, biri bana açıklayabilir mi? 

Ben evde saklanırken, dört kollu insanlar mı türedi acaba?!?