30 Kasım 2022 Çarşamba

Alma, ver.

Hayat bazen; Bolivia'daki Unicef projesinin çocuklarının Ewan McGregor'a "sen aktör müsün, peki hangi filmde oynadın?" diye sormasına karşılık, onun da "Trainspotting'i izledin mi?" diye sorması kadar anlamsız ve bir o kadar da komik aslında..

Seviyorum bu adamın hayata baktığı pencereyi.


Yıl biterken bir sürü anlamsız hediye almak yerine, güvenli bir yerlere bağış yapmak istiyorsan, kurucusunu birinci elden tanıdığım ve sonsuz güvendiğim, paranın nereye gittiğini bileceğin ve yerel projelerde kullanıldığını göreceğin bir adres bırakmak istiyorum bugün buraya:

29 Kasım 2022 Salı

Yaşama hileleri


Yaşayabilmek için, seninkiler ne bilmem ama benim en sık kullandığım hilelerim: sevmek, ufak ayrıntılarda kaybolmak ve umut etmek.. 

Sevmek; özellikle son iki senedir üzerinde düşündüğüm ve bugün yazmaya başladığım (biraz olgunlaşsın, elbet paylaşırım seninle, zaten başka kimle paylaşacağım ki?) ana tema hayatımda. Ufak ayrıntılar dersen; bu blogta onların içinde birlikte kaybolup duruyoruz ya nicedir. Umutsa tatlı bir torun ismi ;) hem görmeden sevdiğimiz. Ama hem de işte bilirsin, olmazsa olmazımız..

Başka hile bulamadım ben, sen bulduysan yazsana..

28 Kasım 2022 Pazartesi

Yirmi dakika

“İnanmazsın belki, hâlâ sırılsıklam aşık bana. Evi tertemiz tutuyor, çocuğu büyütüyor. Hem hiç karışmaz bana. Zaten ben evden işe, işten eve… Neyime karışacak?

Mutsuz değilim, hayır. Bana verilen görevi eksiksiz yerine getirmek, benim de mutluluğum bu. Ölesiye çalıştıktan sonra, akşamları, Mehveş’le oğlan televizyon seyrederlerken sedire yığılıp kalmak.”

“Hayır yapmıyorum artık. Boyaları falan bizim oğlana verdim. Resmi bıraktım. Tehlikeli olabilirdi.

Konuşmak da tehlikelidir. İçte biriken sözcükleri boşaltmak. Hele konuşmayı bir kere unutmuşsan.

Bir şey sızlıyor. Bir eksiklik. Bir özlem. 

Bir korku getiriyor yedeğinde: Ya bir gün, bunca yıl kafamda biriktirdiğim sözcükler boşalıverirse? Çene kemiklerim açılırsa? Beynime üşüşen imgeleri durduramazsam? 

Ya eve, bir gün yirmi dakika gecikirsem?”

Dikkat Kırılacak Eşya - Tomris Uyar 

On beş dakika

"Beş dakika uğrayabilir miyim, çok ihtiyacım var bir konuda fikrini almaya" dedi.

Başımı kaşıyacak vaktim yok diyemedim de, "tamam" dedim, "öğlen aramda falafelcinin önünde buluşalım, bir şeyler atıştırabilmek için 15 dakikam oluyor genellikle".

Tam 12.15'te buluştuk. Ben açıkhavada dikilerek soğansız, haydarili ve bol domatesli, tuzda ovulmuş mor lahanalı sıcacık döner pidemin arasındaki falafelimi yerken, o durmaksızın anlattı. Tam 10 dakika. 

Hiç bölmedim, sadece dikkatle, cevap vermek için değil, anlamak için dinledim. 

Falafelimin son lokmasını da yuttuğumda sustu. Üzerinde birkaç dilde afiyet olsun yazan peçeteye ağzımı ve ellerimi sildim. Suyumdan bir yudum aldım. Çöpü falafelcinin ufak çöpüne attım. Avuçiçlerimi birbirine vurup silkeledim ve ona döndüm. Gülümsedim.

Hiçbir şey söylemeden, sadece gülümseyerek ona baktım. O zaman o da "bana 15 dakikanı ayırdığın için teşekkür ederim" dedi, bana sarıldı. Ayrı yönlere doğru yürümeden önce bir defa daha adımı söyledi, "seni gerçekten çok seviyorum" dedi..

Sevgi diyorum, demek ki bazen sadece varolmak, anlamaya çalışarak dinlemek.. Hiç konuşmadan, karşındakinin senden almak istediği fikri, kendi kendine bulmasına vesile olmak.. Sevgi demek ki, bazen "araç olmak"..

27 Kasım 2022 Pazar

Elgin

Yani; doğduğu yerden ayrı düşmüş, yaşadığı yerde hep bir yabancı olan.

At gibi huysuz, eşingen, gençti.
Ömer Ağa o yana döndü:

- Hoş geldin Kâzım!
- Hoş bulduk, dedi Kâzım Efendi.

Sesinde bir elginlik vardı.” 

(Süt Payı, Tomris Uyar).

Sabahki yürüyüşten..

26 Kasım 2022 Cumartesi

Black friday'de alınabilecek en tuhaf şey nedir?

Kedi almış biri.

İndirim varmış..

Herkes alışveriş merkezlerine koştururken, benim bu haftasonu bir ayakkabı kutusunu nasıl kapladığımı, içine papatya çayı, şekerleme, bir mum, sıcacık bir çorap ve iyi dileklerimi yazdığım bir kartı neden hazırladığımı, bu ufak hediyeyi yaşlılar evine neden götürdüğümü uzun uzun anlatmayacağım. 

Kısası var: Almak yerine vermeyi denesek, çok daha mutlu olabiliriz.. 

25 Kasım 2022 Cuma

İstiridye

Sosyal biri olduğumu söylüyor. Bense kendimi; canı istediğinde açılıp, istemediğinde sımsıkı kapanan bir istiridye diye tanımlardım.. 

Video: tutku meyvesi (passion fruit) kestim, yen mi? :))

24 Kasım 2022 Perşembe

Şefkat

Sevgi olmadan şefkat verilemez, dedi kendinden emin. Bu iki kavram iç içeymiş (o buna da girift dedi aslında ama ı-ıh ben eski kafalıyım) ve birbirine öyle karışmış ki (sarnışık kavram dedi sanırım, cümlenin sonunu tahmin ettiğimden dikkatim dağılmıştı, tam dinlemediğim için tam duymadım).

Oysa bak, ben seni hiç sevmediğim halde çayı nasıl içtiğini (balçık gibi iki şekerli ve sütlü! Çünkü İngiltereler görmüş kadınsın) öğrendiğimden beri hiç sormadan önüne iki şekerli sütlü çayını koyuyorum. Üstelik bunu görev gibi değil, içimden gelerek, kibarca, nazikçe yapıyorum, dedim. Hınzırca gülümseyerek.

Onu kızdırmayı seviyorum.

İşte ben de onu diyorum ya, dedi ve Bruce Willis’in yarım gülüşüyle (beni) bitirdi: sen çayı seviyorsun, o yüzden çayı şefkatle hazırlıyorsun.

Eh..! Beyaz oyunu alır :)

Foto: bu sabah ofise yürürken.. bunu da gördü gözüm evet :)) görmediyse senin göz, az büyütüver sol pabucumun önüne doğru.. 

23 Kasım 2022 Çarşamba

Orijinalinden daha iyi olan şeyler - 1


Çünkü sinister kelimesini hissediyor insan, tüyler ürpertici değil mi? Simsiyah bir clubta etrafında kimse tanıdık değilken dinlediğini düşün!?

22 Kasım 2022 Salı

Leblebi

Leblebi buldun da boza kaldı.. Peki o zaman Orhan Pamuk "Kafamda bir tuhaflık"la bitirelim günü.


"Her gece sokaklarda uzun uzun yürümek artık mesleki bir alışkanlıktan çok bir ihtiyaç olmuştu. Gece sokaklara çıkıp uzun uzun yürümezse, kafası, hayâl gücü, düşünceleri zayıflıyordu." - Bozacı Mevlut için yazılan bu cümleler aslında Orhan Pamuk'un bir röportajında da belirttiği gibi, kendisi için de geçerli. Çünkü o da romanlarını yazarken, özellikle gece yarıları sokağa çıkıp uzun uzun yürüdüğünü ifade ediyor.. Yürümek yani, iyidir, uzun uzun olursa, daha da iyidir.

Foto: Son İstanbul'a geldiğim kış (Aralık, 20) Joe ile içtiğimiz bozalar - leblebili benimki tabii <3

21 Kasım 2022 Pazartesi

Günler günlerin ardından..

"Yasın beş evresini beş gün olarak düşünüyorum ben. Hani Tomris Uyar'ın bir öyküsünde geçtiği gibi; asla birbirine eşit olmayan, kimi aylar, kimi yıllar, kimiyse bir saat ya da sadece bir an uzunluğundaki günler gibi.." dedi genç kadın ve devam etti: "İlk dört günü, bir arada ve içiçe yaşadım O gittikten sonra. Gidişini inkâr ettim, ona kızamadığım için kendime kızdım, pazarlıklar yaptım, sözler verdim, buz gibi günlerde etraftaki tek sıcaklık olan kalorifere sarılıp ağladım, yokmuş, hiç olmamış gibi davrandım, onunla ilgili, onu hatırlatan her şeyi sildim attım, aklıma geldiği her an hemen aklımı dağıttım.. Yapılabilecek her şeyi yaptım yani.

Fakat onu unutamadım.

Ona kızamadım, suçlayamadım, olan bitene lanet okuyamadım. İçime bir kum tanesi atıp, sessizce kabuğuma kapandım.

Sadece bir gün, artık üzerimdeki hüznü daha fazla taşıyamayacağımı fark ettiğim bir gün, sembolik anlamının da farkına vararak, çırılçıplak soyundum, duşa girip, kendimi temizleyip, dua ettim. Tanrım, dedim. Ne olur onu aklımdan ve kalbimden çıkart. Bunu öyle usulca, doğallıkla ve hissettirmeden yap ki, içim bir kuş kadar hafif, o kadar özgür olsun yeniden. Evet böyle dedim."

Hikâyesinin burasında derin bir iç çekip sustu. Bakışlarımız bahçeye döndü, ufak bir çalıkuşu çimenlerin arasında eşeleniyordu. Bakışları bir noktaya sabit, ufacık sarışın başı bir sağa bir sola hızla hareket ediyor. Birden havalandı, gagasında kıvrım kıvrım, kımıl kımıl bir şeyle...

*

Genç kadın devam etti.

"Sonra ne oldu bilmiyorum. Çok mu yürüdüm, çok mu düşündüm, yoksa sadece zaman mı geçti.. Her kafadan başka bir ses çıkıyor; büyüdün diyenler bile oldu! Komik değil mi? Önemli değil, olan şu: bir sabah uyandım ve yıllar öncesinde kaybettiğim noktadan yeniden buldum kendimi. Bir sabah artık O acı vermemeye başladı. Gelişleri gidişleri, beni hayatın tam ortasında yapayalnız bırakmaları, hiçbiri önemli gelmemeye başladı. Işıklı, sıcak ve güvenli bir yerdeydim, üstelik kimsesiz, tamamen kendi içimde.. Beşinci gün, çok güzeldi... evet! Havada sakız, kekik ve adaçayı kokusu vardı.."

*

Elindeki kahveden bir yudum daha aldı, sonra tabağını üstüne ters gelecek şekilde kapattı, daire şeklinde döndürdü fincanı ve içinden dışına doğru, alışkın bir devinimle, aniden çeviriverdi fallanmış kahve fincanını.. Gülümseyerek masanın üzerine koydu.

Yeniden konuşmaya başladığında sesinde farklı bir renk vardı. O konuşurken, kırmızılar, turuncular, turkuazlar uçuştu gözlerimin önünde sanki.

"O zaman anladım ki, artık yaşananlara dışarıdan bakabiliyorum, içime almadığım şeyler bana zarar veremez. Altıncı gün, artık şarkılar vardı. Fotoğraflar, kitaplar, hattâ mektuplar vardı. Filmler... onlar hâlâ pek yoktu, ama olsundu. Sonuçta, artık ve sadece ben vardım. O'nsuz bir ben. Hafif, neşeli, daha da derin ve söylemesi ayıp mı sence? Çok güzel bir ben.. Onu sevmekten asla vaz geçmedim. Geçemedim. Ama onu seven ben'i daha çok sevdim; çünkü o tutarlı, o sürekli, o çok güzel seviyor be, çok güzel! Karşılığında sevilmiş, sevilmemiş, artık fark etmiyor...

Bunu fark ettiğim gün, işte o gün 6. gündü.."

*

İşaret parmağıyla kahve fincanının üzerine hafifçe dokundu. Henüz sıcak olmalı ki, yüzünü ekşiterek gerisin geriye çekti parmağını. Yüzünden bir bulut geçti, az önceki güneşi gölgeledi sanki..

"Bugün, yarın, gelecek; ben bunları planlamayı sevmem bilirsin. Bir gün dönerse, belki yine severiz birbirimizi. Dönmezse de önemli değil, ben kendi kendime bir ömür yeterim nasılsa. Bir dönem, yazdığım her satırı ona yazdım, aldığım her nefeste onu sevdim. Ama bir süredir, tek başıma da mutlu olduğumu fark ettiğim günden beri yani, o gittikçe ufalıp yokoldu dikiz aynasında. Orada bir yerde olduğunu bilerek, bazen onu sevgiyle anarak hayatıma devam ediyorum nicedir. Hiç öfkelenmedim ona, evet, onun gidememelerinin acısını defalarca benden giderek çıkarmasına da ses etmedim.. Bu sayede onun da beni gitmelere karşı güçlendirdiğini fark ettim hâttâ! Bu bile yeter aslında bana, bir "moral of the story" olarak.. Değil mi?" 

Cevap beklemediği belliydi. Ben de vermedim zaten.. Parmaklarım masada duran bardağa uzandı, tabakla fincan, bir deniz kabuğunun iki eşit parçası gibi kenetlenmişti birbirine.. 

"Ah, dileğim tuttu!" diye bağırdı sevinçle. "Haydi ama abla! Evirip çevirme de söyle.. Neler görüyorsun fincanımda?" 

Derin bir nefes aldım ve..

- pat diye bitti :)) -

İşte bugün de böyle bir şeyler çıktı kirli çıkından sevgili okuyucu'cuğum, yazıya başlarken aklımda ne yazacağım yoktu. Bitirdim, hâlâ yok :)) Bugün de böyle oluversin.. Ben sevdim, belki sen de seversin.

Foto: üzüm, portakal, yoğurt, zerdeçal, tarçın, zencefil, karabiber. İvedilikle denemelisin, bayılacaksın!

20 Kasım 2022 Pazar

Yazar benden mi bahsediyor?!

Olur öyle, bilirsin. Bazen yazılanlar seni sana anlatır, tam hedeften vurur seni. 

Al işte.. "Nerde sakat, yaralı bir hayvan, sorunlarının altından kalkamayan yaralı bir insan, sen orada."

Devamı da var ama. Bekle geliyor; dudağını ısırıp durma ama, kanatacaksın..

"Gittin işte. Biliyor musun, haklıydın. Ara sıra sana imrendiğim de oldu. Alabildiğine dürüsttün çünkü. Yalanın hemen belli olurdu, yüzünden okunurdu. 

Kendini sertleştirme çaban da haklıydı."

Alıntı: Dikkat kırılacak eşya - Tomris Uyar.

Foto: Kendi kendini çeken bir Vivian :)

19 Kasım 2022 Cumartesi

Güzel Hatun, Buka, Kazımak

Güzel Hatun'dan geçen sene de bahsetmiştim, benim ilk tanışmamdı kendisiyle. Şoklu aşk :) Bu sene mevsimi gelince hemen soğandan ektim, bir ay içinde çıktı. Henüz iki gün oldu açalı, iki üç hafta sürer çiçeği. Sonra solacak, soğanını saklayacağım. Şanslıysam ertesi Kasım'larda yine buluşacağız. Hayatın döngülerini, bahçevanlık hobisi geliştireliberi daha iyi anlamaya ve kabullenebilmeye başladım sanırım.. Beni Tanrı'ya yaklaştıran şeylerden..

Amaryllis (Güzel Hatun)

ikinci fotoğraf güzelliğinden değil, boyutunu anla diye :)

Bir diğeri de bizim kız... Sürekli Buka'yı dinliyorum bugünlerde. Biri altına yorum olarak heavenly yazmış, cennetsel yani. Katılmayan bizden değildir.

Bizden olan bir başka duygu; Barış Bıçakçı'nın "Yazmamak İçin" başlığının hemen altındaki kelimeleri: "Belli bir yaştan sonra, yazmak kendini kazımak demek oluyor. Üstelik kazıdığımız yerin altından ne çıkacağını da çok iyi biliyoruz.

18 Kasım 2022 Cuma

Yağmur, limon kabuğu, çocukluk, sevmek

Eve dönüşüm, bisiklet üstünde ve şakır şakır yağmur altında oldu bugün. Çenemin takırdamasını ya da tam karşıdan esen rüzgârın getirebileceği yüz felci olasılığını düşünmemek için, sıcak bir şeyler düşünmeye çalışırken, aklıma blogdaşımız ve onkolog Yavuz Dizdar'ın son yazısı geldi. Bakışını seviyorum tıbbi yaklaşımlara, doğaya dönüş akımına ve önleyici uygulamalara. Barış Manço'nun şarkısındaki reçeteyi uygulayın demiş özetle, gripten kurtulmak, bağışıklığı güçlendirmek için..

Sanırım Manço'nun (beni çocukluğumdan beri ağlatan arkadaşım eşek dışındaki) tek şarkısıdır, bildiğim. Bildiğim dediysem yanlış yunluş, zürefa yerine zürafa'nın düşkünü, zencefil yerine "zenci pilavı" olarak söylerdim. Zenci pilavı :) Çin pilavı gibi herhalde, ama ırkçısı.. Hey gidi çocukluk..

Çocukken üşümezdik hiç, hatırlar mısın? Dilimizle kar tanelerini yakalayabilmek için koştururduk saatlerce dışarıda. Ayakkabılarımız su alır, yanaklarımız elma gibi al al olur, yine de istemezdik girmeyi içeriye. 

Eve gelince kendime bir Barış Manço reçetesi yaptım, zenginleştirilmiş olanından. Biraz tarçın, bir tutam zencefil, biraz zerdeçal, ekürisi karabiber, rezeneli bal, biraz da sıcak su.. Gribe karşı iyi midir bilmem ama içimi sıcacık yaptı. 

Dedim ki; sevmek üzerine yazsam mı ki yeniden..?

Foto: R.'dan <3 Taaaa Hopa'dan.. 

17 Kasım 2022 Perşembe

Park yeri müziği

Bisikleti park ettiğimde hava alacakaranlıktı henüz, fark etmemişim. Öğleden sonra aklımı aldı bu görüntü:


Bizim ofisin park yerinde bu güzellik. Japon bi'şeyi diyorlar, hatırlayamadım akçaağacı (Ba. düzeltti, teşekkürler!). Önemli de değil aksine, çok önemli! Sadece bu mevsim kıpkırmızı oluyor, sonra döküyor yapraklarını. Baharda sıradan, yeşil yapraklı bir çalılık... 

Benim bisiklet de onunla flört ediyorken yakalandı :))


Ya da kulağımda çalan bu olduğu için, bana öyle geldi (BR-Klassik radyonun linkini istersen de burada)

16 Kasım 2022 Çarşamba

Vazgeçmek

Dün kaldığımız yerden devam.

Ama bir de vazgeçmeyi bilmek var. 

Onun da bir altın saati var. 

Doğru yerde durabilmek, en olgun olduğu noktada, artık bundan sonrasının çürüme olacağını fark ederek, tereddütsüz, kopartabilmek dalından.

Bağları çözüp, içinden çırılçıplak ve yapayalnız da olsan, çıkabilmek. Vazgeçmek.. özgürleşmek aslında.

15 Kasım 2022 Salı

Vazgeçmemek

Bu mor menekşeyi iki sene önce saksıya dikmiştim. 

Mevsimi bitti, kurudu, üzerine kaç saksı çiçek diktim fakat bu mor menekşeden bir taneciği zıplamış bahçeye düşüvermiş. Kaç kış geçti, kaç sefer yağmurlar, fırtınalar altında kaldı. Kaç defa çimleri biçerken biçildi, top oynarken ezildi, kuru yaprakları toplarken o da tırmıklandı.. Ama vazgeçmedi. Hep yeniden açtı, hep yeniden geldi ve ben onu her gördüğümde yeniden sevindim.. 

Bu akşam yine karşılaştık eski dostumla.. Biraz cılızlaşmış, biraz yorulmuş, biraz yalnız kalmış ama bak yine birlikteyiz işte..

Bir insanı sevmek; işte tam olarak bu bence.. İlk koşul: zorluklar karşısında vazgeçmemek. Sebat etmek. Emek vermek..

14 Kasım 2022 Pazartesi

Eşeği geri bulduğumuza sevindiğimiz anlar..

Niye sildiysem, okuma listemden silmişim çok uzun zaman önce (büyük ihtimal 6 ay falan yazmamıştır, umudu kesmişimdir ya da parantez arası kadın, azınlık, LGBTQ düşmanlığı yapmıştır, başka nedenle pek silmem blogları) ama bir yerden geri karşıma çıkınca, yine pek sevdim. Özellikle şu yazısını büyük keyifle okudum. Uzun uzun yazı okumayı severim ben, hiç öyle aşağıya kaydır yapmam. Hakikaten güzel tespitleri var Arif ile "Leylim" Leylâ'sı ve tamamen katıldığım yasın 5 aşaması hakkında. 

Ama kısacık yazıları, hani edebiyatta "kısa kısalar" dediklerimizi, itiraf edeyim, daha çok seviyorum. Milenyumgiller gibi hemencecik sıkılıverdiğimden değil, tam tersine "vay arkadaş, benim 50 satırda diyemediğimi üç cümlede nasıl da özetlemiş, helal olsun" dediğim için.

Nokta atışı.

Bu bloğu da kısa kısa yazmayı öğrenebilmek için açmıştım ama susamıyorum :)) Bu sıra çenem fazla çalışıyor, hafif manik bir dönemdeyim sanırım. Biraz dikkat etmeliyim.. 

Çakılmayalım sonra.

13 Kasım 2022 Pazar

Bukağı

Bir kitap "Ara sıra olur." diye başlıyorsa ve ilk bölümü "o değişiklik olmuştur bile; bir ırmak gibi, bir çöl gibi doğal bir sınır çizgisi, onları odadaki kalabalıktan ayırıvermiştir. Birbirlerini tanıyorlardır." diye bitiyorsa, o kitabı sevmemenin imkânı var mıdır?

O; benim Türk edebiyatında en sevdiğim kadın yazar. Bence en çok anladığım ve özdeşlik kurduğum yazar olduğu için. Yoksa çok sevdiğim başka kadın yazarlar da var; Marmara, Özlü, Derviş.. Ama o başka.. Onun her yazdığı şiir sanki, öyle akıyor..

Hem biliyorum. Herkese olmaz. Ama olduysa, bilirsin, tanırsın, artık üzerine ne yaşarsan yaşa hemen anlarsın.. İzi kalır, yürekteki o bukağı gibi.. Ve başka birinin yüreğinde gördüğünde, onu da tanırsın.. 


Güzel bir şeyler dinlemek istersen..

Bizim L.'ımıza da dinletiyorum bazen, uyumadan hemen önce <3

12 Kasım 2022 Cumartesi

Gülümsediğinde..

Dün onu ölümünün ikinci yıldönümünde anmadık. Burada pek adetleri değil, ben de hatırlatıp üzmek istemedim. Fakat gün içinde sık sık aklıma geldi.. Gece de “bugün çok düşündüm onu..” dedim. 

“Ben de..” demedi, beklediğim gibi. “Tamamen çıkmış aklımdan..” dedi, sessizce. Halbuki babası..

Dedim ya, adetler ve ölüme bakış farklı.. Ölüm sadece bir an, koca bir yaşamı ölümle anmayı reddediyorum diyorlar.. Ölüm gününü anmak yerine, doğum gününde anıyorlar mesela. Bizimki mi, onlarınki mi iyidir, bilemeyeceğim. 

Sonra bana dönüp “seni çok severdi biliyorsun” dedi ve ekledi: “dünyanın en güzel gülümseyen kadını derdi senin için. İlk gözlerin gülümsemeye başlıyormuş. Öyle derdi.”

Biliyorum. Yüzüme de dedi defalarca.. 

Elimde olmadan gülümsedim.

Umarım gittiği yerde gülümsüyordur o da..

anısına..

11 Kasım 2022 Cuma

Divit kalem

Dün yine Cem Adrian’ın yorumuyla "Sar Gelin"i dinlerken, sözlerinde geçtiğini fark ettim.

Divit kalemi bilmeyenler olabilir. Mürekkepli kalem ya da dolma kalemlerin bir önceki nesil atasıdır kendisi. Mürekkebi içine çeken dolma kalemlerden farkı, mürekkebi hokka ile kısa süreli tutabiliyor olmasıdır tabii. Günümüzde kaligrafi ile uğraşan arkadaşlar hâlâ kullanır, çünkü ucu çok daha hassastır ve bastırma şiddetine göre farklı kalınlıkta çizgiler elde edebilirsin. Farklı yapılardaki ve renklerdeki mürekkebi kısa süreli olarak çekip boşaltabilir, dolayısıyla tasarım yaparken daha hızlı ve efektif çalışabilirsin..

Nereden biliyorum bunları? Tasarımcılarla fazla içli dışlı olmanın yanısıra, bir de Almanya'da çocuklar ilkokulun ikinci sınıfından itibaren dolma kalem ve türevlerini kullanmak zorundalar. Neden? Emin değilim, tarz olsun diye belki, belki bu kalemlerin kültürünün korunması için, belki de hakikaten bu kalemlerden biriyle yazarken "gerçek bir şeyler yazıyormuş" gibi hissettiğin için.. 

Bu da bu yazıyı yazdıran:

Sar Gelin konusunda başka bir yazı da yazmıştım, biliyorum, bilinçli tekrar. bir şarkıdan döne döne kaç yazı çıkaracağım ben de merak ediyorum.. Özetle; Vazgeçemediklerimden ;)

10 Kasım 2022 Perşembe

Cevab-ı Muksit

Yani argoda lafını tam gediğine koyup, karşındakini susturmak.

Hazır-cevap tabir edilen insanımızda görülür. Karadenizli vatandaşlarımızın bir kısmında da iyi gelişmiştir. Stand-up komedyenlerin, meddahların yaptığı, leylî bir hâli de mevcuttur.

Olmadığı zaman geceler boyu düşünür insan, hay o bunu dediğinde ben neden cevab-ı muksitimi yapıştıramadıydım diye. Çok gereksiz ve uyku kaçırıcı bir düşüncedir. Önerilmez.

En iyi anlatan karikatür de budur:

Selçuk Erdem

9 Kasım 2022 Çarşamba

Kazlar

Biraz dalgalandık ama iyiyiz, an itibarıyle asayiş berkemal :) 

Kimini retrolar, kimini dolunay, kimini de işte bu günlerde Afrika'ya doğru yola çıkan kazlar.. 

Çarpıyor.

St. Martin yortusu için kaz tarifi
Bu günlerde Almanya semalarında en sık aranan tarif..

8 Kasım 2022 Salı

Güzellik

Michelle Monaghan sence de çok güzel bir kadın değil mi?


Filtre mi yoksa bu da? 

Bir kadınla tanıştım geçen hafta, sadece filtre değil estetik ameliyatların da bağımlısıymış. Hayır; gayet sevimli tatlı canlı bir kadın. Sadece "benim için güzellik çok önemli ve yaşlanmak en büyük korkum" dedi dürüstçe ve ekledi "e bu devirde yaşlanmayı yavaşlatmanın bir sürü yöntemi var... neden kullanmayayım?"

Hiç böyle bakmamıştım. Benimle aynı düşünenlerden çok, tam tersimi - ama saldırganlaşmadan - savunanlarla sohbet etmeyi seviyorum, o nedenle ilginç geldi. Yaşlılık konusunu bir ele alalım... 

7 Kasım 2022 Pazartesi

Aradığım her şey

Çok yorgunum. Delicesine çalıştığım, üstüne de gereksizce naz çektiğim bir gündü. Öğle yemeği için Bu. ile buluşmak ne iyi geldi.. Kasım güneşi ve açık hava hemen yanaklarımı al al etmiş. Zerdeçallı çay da kalbimi çarptırdı. Aşk gibi bir şey oldu anlayacağın :)

Uyku öncesi, tempomu düşürmeye çalışırken, beni sakinleştirmesi kesin olan, “Aradığım her şey”in fotoğrafına rastladım. Altına müziğimi de ekledim. 

Foto Link

The Idan Raichel Project - Mon Amour

Şimdi bir bölüm James May sonra uyku.. Basit ve huzurlu yaşam.. 

6 Kasım 2022 Pazar

Tat kat

Gri serin sevimsiz bir günü, bir kutu çikolata ve bir mavi tebeşirle tatlandırdım bugün. Taktım kulaklığımı, açtım müziğimi, yürüdüm, yürüdüm, yere mavi bir ok çizdim, yürüdüm, yürüdüm, ok çizdim, yürüdüm, yürüdüm. Arada ok yerine yıldız çizip yanına üç parça çikolata ve şeker koydum, yürümeye devam ettim.

Beş on dakika sonra üç kafadar evden çıktılar, okları takip edip yıldızların yakınındaki çikolataları topladılar.

Önü topu yarım saatlik bir yürüyüş oldu. Biraz havamız açıldı, ağzımız tatlandı.. İyi oldu..

5 Kasım 2022 Cumartesi

Güzel bir günün akşamı

Bazı günler ne güzel bitiyor..


Bazı duvarlar ne güzel sinema ekranı oluyor..


Bazı yastıklar ne güzel sinema koltuğu oluyor..

En sevdiğim animasyonlardan biri, Addams Family'nin en sevdiğim karakteri Wednesday'den gelsin bu günün tortusu: "Great thinkers need obstacles to function. Yet, with every meaningless trophy, I become more unremarkable.."

4 Kasım 2022 Cuma

Turuncu

Son iki gündür yazdıklarımı sildim. Kusura bakmazsın sen blog. 

Son iki gündür hep aynı şarkı çalıyor beynimin içinde döne döne. Bazen gecenin üçünde..


Bir de önüme hep aynı çiçekler çıkıyor. Hep aynı turuncu. Her köşede..

O da bu.


Sonunda pes ettim. Aldım bir demet. Kendim, kendime. 

Hâlım budur blog. Aklım dolu. Yazılarım boş. Başka da bir şey olmuyor batı cephesinde.. 

Sen nicesin?

2 Kasım 2022 Çarşamba

Lets just, breathe.......

Keyfim yok blogcuğum.

Oysa sabah çok mutlu kalkmıştım, iki günlük vipassana deneyimi sonunda, sana neler neler anlatacaktım. Ama telefonumu açtığımda aldığım bir mesaj, hiç beklemediğim bir haber.. Neyse boşver. Bu durumda dinlediğim - tabii eskilerden - bir şarkı ve zuladan bir gazoz, bir mandalinayla bu günü geçiştireyim. Bugün de böyle oluversin.. Kabulümsün dersin umarım.

1 Kasım 2022 Salı

Vipassana deneyimi

Çarşamba sabahına dek (40 saat süreyle) Vipassana (sessizlik yogası) yapıyorum; sadece konuşmak değil, tv, radyo, telefon, bilgisayar ve dahası - en zoru - okumak ve yazmak da yasak! Düşüncelerim ve ben. Yarabbim aklımı muhafaza et..

Günün yazısını önceki günden yazıp otomatik yayınlamaya ayarladım. Seni güzel bir manzara ve eskilerden güzel bir şarkıyla başbaşa bırakıyorum.


bedenimin olmasa da zihnimin önümüzdeki 40 saat boyunca sıklıkla gideceği yer..