28 Kasım 2022 Pazartesi

On beş dakika

"Beş dakika uğrayabilir miyim, çok ihtiyacım var bir konuda fikrini almaya" dedi.

Başımı kaşıyacak vaktim yok diyemedim de, "tamam" dedim, "öğlen aramda falafelcinin önünde buluşalım, bir şeyler atıştırabilmek için 15 dakikam oluyor genellikle".

Tam 12.15'te buluştuk. Ben açıkhavada dikilerek soğansız, haydarili ve bol domatesli, tuzda ovulmuş mor lahanalı sıcacık döner pidemin arasındaki falafelimi yerken, o durmaksızın anlattı. Tam 10 dakika. 

Hiç bölmedim, sadece dikkatle, cevap vermek için değil, anlamak için dinledim. 

Falafelimin son lokmasını da yuttuğumda sustu. Üzerinde birkaç dilde afiyet olsun yazan peçeteye ağzımı ve ellerimi sildim. Suyumdan bir yudum aldım. Çöpü falafelcinin ufak çöpüne attım. Avuçiçlerimi birbirine vurup silkeledim ve ona döndüm. Gülümsedim.

Hiçbir şey söylemeden, sadece gülümseyerek ona baktım. O zaman o da "bana 15 dakikanı ayırdığın için teşekkür ederim" dedi, bana sarıldı. Ayrı yönlere doğru yürümeden önce bir defa daha adımı söyledi, "seni gerçekten çok seviyorum" dedi..

Sevgi diyorum, demek ki bazen sadece varolmak, anlamaya çalışarak dinlemek.. Hiç konuşmadan, karşındakinin senden almak istediği fikri, kendi kendine bulmasına vesile olmak.. Sevgi demek ki, bazen "araç olmak"..