9 Ekim 2024 Çarşamba

Şarap mı, kahve mi?

Bu sabah radyoda duyunca hoşuma gitti, aktarayım dedim. 

İspanya Andalucia yakınlarında bir aile evlerini restore ettirirken mezar kalıntılarına rastlıyorlar ve arkeologlar bu mezarların birinde 2000 senelik bir kavanoz buluyor. Kavanozun içinde kırmızımsı bir sıvı var ve test edildikten sonra onun şarap olduğu anlaşılıyor. İki arkeologdan biri diğerine "şerefe birer kadehçik içsek mi?" diyor, test ediyorlar, biyolojik ve kimyasal açıdan içilebilir bulunuyor. Fakat kananozda aynı zamanda 2000 senelik bir de ölünün külleri olduğu için, arkeolog "ben şimdilik almayayım" diyor. Haber burada.

Bir de dünyanın en kaliteli kahvelerinden biri var, Kopi Luwak. Onun hikayesi de enteresan, civet türü yarı vahşi bir kedigil tarafından yenen kahve yemişleri, bu hayvanın bağırsaklarındaki bir maddeyle fermante olduğu için, dışkılandığı zaman toplanıyor ve o şekilde harmanlanıp meraklılarına sunuluyor. Tadı, dünyanın en harika tadı olduğu iddia edilen bu kahve, ciddi fiyatlara alıcı buluyor. 

Şimdi sana sorum şu; şarabı mı alırsın kahveyi mi? :))

8 Ekim 2024 Salı

Homo economicus

İnsan sermayesinin büyük bölümü, kişinin bedeni, zekası ve genetik materyali ve elbette ırkı veya sınıfına bağlıdır ve geliştirilemez diyen klasik liberal görüşe aykırı olarak, Foucault bu doğal sınırın, kişinin birincil yatırımını dönüştürmesini olanaklı kılan, estetik cerrahiden genetik mühendisliğe kadar teknolojiden alınan her tür yardımla aşılmak için varolduğunu öne sürer. "Homo economicus bir girişimcidir, kendine yatırım yapar." - Toplumumuzdaki bireyselleşmenin nedeni.

Brown’a göre, neoliberalizm demokratikleşmenin durdurulmasını gerektirir çünkü kamusal fayda, haklar ve müzakere gibi terimlerin artık hiçbir anlamı kalmamıştır. “Neoliberal örnek vatandaş çeşitli toplumsal, siyasi ve ekonomik seçenekler karşısında kendi yararına strateji oluşturan vatandaştır, diğerleriyle birlikte bu seçenekleri değiştirme ya da örgütleme çabasına giren vatandaş değil.” - Bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığı.

Durum tam olarak bu. Sanırım idealizmin öldüğünü ve bireysellik ile liberalizm bazında yeni ve vasat - ve vasatlığından sıkıntı duymayan, tamamen ego odaklı primitif bir ideolojinin hakimiyetini kabul etme zamanı..... Maalesef.

Peki çözüm? Ya da "homo ethicus"? Nasıl insanları yeniden "idealizm" , "birlikte ilerleme", "biz olma" bakış açısına geri kavuşturacağız? Bu beni çok düşündürüyor... çok...

Hamiş. Enis Bey'e yolladığı bu makale için teşekkürlerimle. Yukarıdaki paragraflar bu makaleden.

Hamiş 2. Homo Economicus'a daha kısa ve basit bir giriş için de buraya tıklayabilirsin.

Hamiş 3. Homo Ethicus'a nasıl kavuşacağımıza dair bir makale için de buraya tıklayabilirsin.

6 Ekim 2024 Pazar

Prenses geri döndü ;)

Sadece burayı okuyanlar için bir duyuru bu; Prenses geri döndü... 

Mektup yazıyor bu sefer. Kendinden başladıçünkü çuvaldızı bir batıralım önce... Sonra şöyle devam edecek; içinde ne kadar mektup yazmak istediği insan varsaaaa, tek tek yazacak hepsine. Önem sırası yok, aklına geldiği sırayla yazacak; bazen onun için ennnn önemli insanlara, bazen sokaktan geçerken gözünün takıldığı insanlara, bazen hayatını değiştiren insanlara, bazen de şöyle ağız dolusu küfredemediklerine :) Çünkü bunca zamandır tut tut tut, neye ve kime yarar? Hiç.. Saldı gitti Prenses.. Okumak istersen gelirsin :) Umuma açık yazıyor artık.

Günün olayı da buydu.. Dağılabiliriz.

yıllardan beri ilk defa siklamen.. 
bir şeyler değişiyor demek ki

Balıksırtı

Bir balıksırtı saç örgüsü insanı ağlatabilir mi....?

Balıksırtı; yaşadığım bölgede tüm kadınların çok iyi bildiği ve kutlamalarda sıklıkla yaptıkları bir saç şekli.

Ben yapamıyorum.. Hiç yapmadım, nasıl yapılır bilmiyorum..

Kızım bugün yapmamı çok istedi.

Önce utandım; ben bilmiyorum demek ve onu hayal kırıklığına uğratmak istemedim.. Sonra hiddetlendim; ben yapamıyorum, beceremiyorum, ne biçim anneyim dedim. Sonra üzüldüm; nasıl öğrenebilirdim ki; bunu bana neden kimse yapmadı veya bana öğretebilecek herhangi bir kimse neden yok hayatımda diye isyan ettim. Sonra youtube'tan öğrenmeye çalıştım, başaramadım, denedim, yanıldım, denedim, sanki başardım ama çok çirkin çok kaba oldu derken, bir şekilde çözdüm..... Kendi kendimin ilacı oldum.

Son yıllarda hemen her konuda olduğu gibi.... 

O anki duygularım çok ilginçti; işte dedim, artık bu topluluğa aitim. Belki anne olarak beceremedim ama bir gün anane ya da babanne olarak talep edildiğinde, becereceğim... Artık ben de herkes gibiyim.....

5 Ekim 2024 Cumartesi

Kil kar kün

Kille çalışmakta insanın parmaklarını yoran ama kalbini hafifleten bir şeyler var….

Şunu yapmaya çalıştım dün, sanırım biraz başardım da; en azından kabası başarılı oldu.. Fırından nasıl çıkar bilemem..

Şimdi tek eksiğimiz karlı bir kış akşamı, üzerinde beyaz kazağıyla pencere kenarına oturmuş, bu fincanla sakin sakin melisa çayı içen bir ben :)

O da olur inşallah..

4 Ekim 2024 Cuma

Başkalarına bilge

Söz konusu başkalarının derdi olunca, nasıl da bilge ve hoşgörülü oluruz..

Stefan Zweig

Yine bugünlerde ben..

3 Ekim 2024 Perşembe

Göğe bakalım

Windows milattan önce bilmemkaçın böyle bir bekleme ekranı vardı, bilmem hatırlar mısın? :)

Ben bugün sanırım onun yakınından geçtim arabayla:

2 Ekim 2024 Çarşamba

Neşe

Bahar dizisini izliyordum dün; evet biraz bozmuş sanki yeni sezonda ama ben 90’lar çocuğu, balık burcu bir insan olarak böyle kanırtan aşk hikayelerini seviyorum, Ooh be sonunda öpüştüler diye gözlerim falan sulanabiliyor. Bu tür sündürülmüş aşk hikayelerine bir zaafım var (özellikle mevsim de sonbaharsa). Ne yapalım ben de böyleyim ;) 

Fakat dizide güzel bir cümle de geçti; öfkeyi, dedi Bahar’ımız, neşe ile yeneriz. Bu çok doğru. Hani bazen içindeki öfkeyi nasıl sağaltacağını bilemezsin ya.. Volkan gibi yükselir, patlar, yakar kavurur ya.. İşte onun ilacı neşe.

Renk skalası vardır hani; işte kırmızının karşıt rengi yeşil, turuncununki mor falan.. Duygu skalasının da öyle karşıtları var. Öfkeninki de neşe gerçekten.. Fakat öfke de neşe de aslında "ikinci el" duygular. İlk el duyguları anlamadan tam karşıtını - onu çözen formülü - de bulamazsın. 

Yardım edeyim: Öfkenin altında yatan asıl duygu korkudur. Neşenin altındaki ise iç huzur.. Sen dğer hissettiklerini de bulursun, bu şekilde..

Bahar'ı izlerken biryandan da ıspanak reyhan pazı ve roka (evet roka!)yı az soteledim, 
üstüne çerileri biraz balla (evet bal!) çevirip ekledim;
muhteşem bir meze oldu.. #uydurukyemekler

1 Ekim 2024 Salı

Eğitim

Hoş geldin Ekim, daha düzenli yazmak istiyorum.

Dün bu mini belgeseli izledim (insan belgeselleri; en sevdiğim) ve şu cümleye vuruldum: "Onlara bir şey öğretebilirim diye gelmedim, onlardan öğrenebilirim diye geldim."

Her şeyin başını eğitim olarak görenler, halkı eğitilmesi gereken bir cahiller topluluğu olarak görenler, belki de bu belgeselden bir şeyler "öğrenirdi"ler.. Kim bilir... Bazen karşı tarafı kendi tarafımıza çekmekle o kadar meşgulüz ki, karşıtın güzelliğini ve derinliğini göremiyoruz.

29 Eylül 2024 Pazar

Hayat

Hayat dolu olduğunda dert ve tasa,
Boşkense can sıkıntısı… diyor Schopenhauer. 

İkisinin arasında salınıp duruyoruz.. İstediğimiz bir parça huzur, bulunca da yetinmiyoruz. Hayat ile yaşam arasındaki fark işte bu: yetinmeyi bilmek, can sıkımtısını sevmek..