17 Mayıs 2025 Cumartesi

Antony….. :,(

Ben hâlâ...... 

Dönem dönem "Parts Unknown"u izliyorum. Hem ülkeleri elbette ama hem de Antony'yi... Bazılarında çok neşeli ve "içinde".. Bazılarında yorgun, bıkkın, odaklanamıyor, içi yenip posası bırakılmış egzotik bir meyve gibi.. Ama her seferinde özlüyorum ve her seferinde keşke diyorum... Keşke bu kadar erken vaz geçmeseydimn Antony diyesim de geliyor ama belki de geç bile kaldı, yıllardır uzatmaları oynadı durdu.. 

Özgeçmişini de okudum, zor bir hayat..... Bize "şahane bir hayat" gibi görünüyor dışarıdan, dünyanın ne çok ülkesini gezdi (Afrika hariç diyesim geldi, uydu da sanki buraya..) yedi içti doğru soruları sordu cevapları bazen aldı bazen alamadı, sanki hepimizinkinden bir ton daha koyu yaşadı.. Belki de yetti.. Belki de "hepsi aynı.."ya geldi ve anlamını yitirdi, belki de gerçekten 1 kişi olsa değişirdi, belki de değişmezdi..

Fakat şu gerçek. Videoların tamamının altındaki yorumlara bakarsan, onun kadar çok özlenen bir "ünlü" daha yok, sanırım...... 

16 Mayıs 2025 Cuma

Hırs ve başarıyı odağa almak


Dün mesleki bir toplantıya katıldım. Normalde katıldıklarından biraz daha farklı, daha genç ve dolayısıyla daha dinamik bir katılımcı profili vardı. İlk başta heyecanlansam da, sonra beş kişilik odalara ayrılıp birbirimizi daha “derin” tanımaya çalıştığımızda, yavaş yavaş, sırayla, hayal kırıklığı, bıkkınlık ve uzaklaşma isteği duydum.

Hırs çok yoğundu. Egoların çarpışması ve “ben” çok yoğundu. Gösterme, görülme ve onaylanma, hayranlık duyulma isteği çok yoğundu.

Toplantının sonunu, sebat edip getirdim fakat bir daha katılmam da dedim..

LinkedIn felsefesi beni geriyor ve genç kuşak içinde fazlasıyla dominant bir hâl aldı. Bu her meslekte böyle sanırım…..

Ben bu yarışta yokum….. Varsın faturası yalnızlık olsun.

15 Mayıs 2025 Perşembe

Yanlış yaptığını kabullenmek ve sonrası..

Almanya bence benim için yanlış bir karardı. Birçokları için hayal gibi bir ülke olabilir ama benim için yanlış.

Bu karardan dönebilme şansım şu an yok. Daha bir 8-10 sene, çocuklarım için burada yaşamak durumundayım. 

İstemediğin bir ortamda yaşamak; iki tür yapılabilen bir eylem; ilki mızırdanarak, mutsuz olarak, sürekli şikayet edip etrafını da mutsuz ederek (ki bunu baya yapıyorum). İkincisi de; ufak ayrıntılara odaklanarak, zor zamanlara tevekkül ve sabırla yaklaşarak, güzel zamanların dibine dek farkına varıp, keyfini çıkartarak (bunu da sık yapıyorum ama bazen kara bulutlarımın altında kaldığımda, başaramıyorum).

İlkini azaltıp ikinciyi çoğaltarak, bir şekilde iç dengemi korumak da; hedefim. 

Çünkü şükredip keyfetmek kadar, küfredip mızırdanmak da o denge için gerekli. Hiç mızırdanmayan insandan kork anacım, durup durup çok pis patlıyor o cins..

14 Mayıs 2025 Çarşamba

Boş

İçimde bir sıkıntı var. 

Bazı endişeler..

Günü boş geçmemek için, ben bugün bunu gördüm:

Kedi psikologluğu diye bir meslek varmış..

13 Mayıs 2025 Salı

Hem ağlarım, hem giderim..

Çok dikkatimi çeken bir sorununuz var sevgili dostlar, Romalılar.. Çok sık bana "of medyaya, haberlere bakıyorum sürekli, hem içim şişiyor, hem de bakmasam olmuyor, kısıldım kaldım" diyorsunuz.. 

Bu sorununuza cevap ve tedavi olacak bir kitap eklemek istiyorum; lütfen okuyunuz ya da yeniden okuyunuz..

link de burada.

12 Mayıs 2025 Pazartesi

Pazartesi Masalı - 20

20: Çiftçi ve Mısır

Tarım ürünleri yarışmasında, mısırları en iyi kalitede bulunup, birinci seçilen çiftçi, mısırlarının tohumlarını diğer tüm çiftçilere dağıttı ve bu davranışının hiç de öyle örnek, yüce gönüllü bir davranış olmadığını da şu sözlerle açıkladı: "Mısır tohumları rüzgârla tarladan tarlaya atlar. Eğer komşularımın mısırları da en az benimkiler kadar kaliteli olmazsa, bundan ben de zarar görürüm."

Kıssadan Hisse: "Hepimiz bir'iz. Tıpkı tarlalardaki gibi, aramızdaki sınırlar da bir ilüzyondan ibarettir. Sandığımızdan çok daha güçlü bağlarla bağlıyız.. Bütün yarışlar, aslında insanın kendi kendisiyle yarışıdır. Eğer başarılı olmak istiyorsan; içinde bulunduğun topluma katkı yap, oyunun seviyesini yükselt. Çevreni beslersen, kendini de beslemiş olursun."

Haftanın Görevi: İçinde bulduğun sosyal toplulukla alışverişini düşün, sen bu topluluğa neler katıyorsun, onlar sana neler katıyor? 

"Yaratıcılık bulaşıcıdır. Bulaştırın." - Albert Einstein.

11 Mayıs 2025 Pazar

Mutluluk


Harvard Mutluluk Endeksini bilirsin, yüz yıldan fazladır süren bir deneydir. Katılımcılarına dönem dönem "seni ne mutlu ediyor?" diye sorar ve bu cevapları kaydetmelerini ister. Yıllar içinde ve binlerce insan arasında farklılıklar olsa da, temel sonucu şudur: "insanları en çok mutlu eden temel şey: diğer insanlarla ilişki içinde olmak".

Hayatının en mutlu anlarına dönüp baktığında, hiçbirinde tek başına olmadığını fark edeceksin der..

Peki neden benim en mutlu anlarım hep tek başıma olduklarım?

1. Sharm'da gün batarken cup diye dubadan denize atlamam, o bir iki saniyelik süre içinde engin mavilik ve bulanık balıklar, çevremde...

2. Belki iki belki üç yaşındayım, ananemin küçük odasındayım ve içeriye esen rüzgar tül perdeleri dans ettiriyor ve ben o küçük yaşımda "buna dikkat et, bunu asla unutma" diyorum kendi kendime..

3. Karaburunda bir yaz gecesi, terasta ve yalnızım. Elektrikler kesiliyor ve milyarlarca yıldız altındayım bir an içinde.. 

Harvard.... Söyle bana şimdi bu ne demek?!

Görseli yine B.’den (ç)aldım ama napiim böyle güzel şeyleri de hep o buluyor! Affetsin takip ediyorsa..

10 Mayıs 2025 Cumartesi

Çocuk kafası

Eşimin bir hatırası var; bir yaz, haftalarca ilmek ilmek uğraştığı, kumdan ve küçük çakıllardan örerek yarattığı bir kuleyi, ondan üç yaş küçük kuzeni futbol topuyla yıkıyor.. 

Bunu anlatır durur.

Bu hikayede konu kulenin yıkılması değil. Kuleyi yıktığı halde tüm yetişkinlerin buna gülüp “Ah Mathias, haylazın tekisin” diyip geçmiş olmaları.. 

Bunu da 40 sene sonra, bu sabah, benim keşfetmiş olmam.. Çocuklukta kafayı taktıklarını, büyüdüğünde ancak anlayabiliyorsun. Düşün bakalım kendi hikayelerindeki “adaletsizlik” duygusunu.. Ne çoktur..

Çocuklara tepki verirken dikkat etmeli..

Dipnot. Mathias hâlâ haylazın ve de hep dört ayağı üstüne düşenin teki.. Bir yerde bir adalet sistemi varsa, Mathias hep bu sistemin dışında.. Neden bilmiyorum. Sinir oluyorum.

9 Mayıs 2025 Cuma

Gravity problem

Dün, bir arkadaşla yetişkin çocuğu hakkında dertleşirken, birden aklıma şu efsane Ted x Stanford konuşması geldi. 

Hani bazen biri, sürekli aynı konuda sana dertlenir, mızırdanır durur ve bir türlü bu problemi çözemez, eli kolu bağlıdır, şartlar vs. der ya. Sen de ona diyebilecek her şeyi söylemişsindir ama dilinin ucunda da şu kalmıştır ya: "yahu kardeşim, sürekli bu konu, sürekli bu konu, ya değiştirmek için bir adım at, ya da kabul et, sus otur"... Hah işte tam bu durumun bilimsel açıklaması Gravity Problem oluyor. 

Eğer o problemi ele almaya gönlün yoksa, o problemi çözme şansın da yoktur.

Eğer bir problemin varsa ve bunu çözmek için hiçbir adım atmıyorsan, bu kısaca, senin hayat koşulundur. Yapılacak tek şey: kabullenmek. Ve susmak! Gözünü seveyim susmak.... Mıy mıy mıy mıy..

Susmadan önce, bahsettiğim bu efsane konuşmayı ekliyorum:

8 Mayıs 2025 Perşembe

Şu ellerim..

El yıkama obsesyonu edindim. 

Daha doğrusu, şartlar bunu gerektiriyor çünkü evde yeni bir köpek var (henüz %100 güvenemiyorum) ve evde sürekli aç çocuklar var, sürekli ya meyve kes, ya ekmeğe krem peynir sür.. Yani yıkamayayım mı ellerimi?! Yıkaya yıkaya bu hale getirdim:

Of. Ne yapacağım bilmiyorum krem sürüyorum her yıkama sonrası ama böyle çatlaklar, kremle nasıl iyileşecek.. El yıkamayı da bırakamam, e ne olacak?!

Birini sevince, başka bir yerlerden ödün vermek gerekiyor...... Bu hep böyle mi?

Bir de şey diyeceğim. Ellerim tam yazar çizer eliymiş, öyle derler. Çizmeyi beceremem, yazmayı da son birkaç senedir beceremiyorum.. Eller de böyle kaldı işte, işlevsiz. Hayatım boyunca maniküre gitmedim, oje sürdüğüm sınırlıdır, yani "kadın eli" olamadılar hiç. Yazar eli olma potansiyelini de ben kendi korkularımla, kendi kendime koyduğum sınırlarla yok ettim. Sonunda ola ola obsesif eli oldular...... 

Biraz hüzünlü bu.

7 Mayıs 2025 Çarşamba

Olmak ya da Ait olmak, işte bütün mesele bu.

Bugün enerjim biraz düşük. Dün aşı oldum, belki ondandır. Kenelerden geçen ve Münih'te çok ciddi risk altında olduğumuz FSME türü ensefalite karşı oldum bu aşıyı..

Sabahtan beri midem bulanıyor, biraz da depresifim.. 

Ait olmak konusu da kafamda dolanıyor. İnsan "ait" olduğunda, "kendi" olamıyor sanırım; başkalarına ait bir şey oluyor. Birilerine anne, birilerine eş, birilerine dost. Peki kendin neredesin? 

Bazen, bu bir tek benim meselem mi diye düşünüyorum, bakıyorum da, herkes rolleri kıyafet gibi ne güzel giyip giyip çıkartıyor. Sonra bakıyorum, Zweig, Dostoyevski.. onların meselesi de benimkinden. Olmak, olmamak, ait olmak..

Biz hepimiz Hamlet'in hiç doğmamış çocuklarıyız belki de.

Bugün de böyle.. Kafam ağır.

evimin girişine koydum bu güzeli...
gelen güzel gelsin, hoş gelsin diye.

6 Mayıs 2025 Salı

Senkronizasyon sorunu

Sevgili Kum Çocuk diyor ki: "aklım, kalbim, ruhum ve hayat senkronize olmalı.. ya da, olmalı mı?"

Bunun üzerinde düşündüm son iki gündür. Cevabım: olmalı.. dan yana ama tam emin de değilim. Çok mu katı düşünüyorum korkusu var. Malum siyah ya da beyazın değil, grinin taraftarıyız artık son yıllarda..

Senkronize olma sevdası aslında mutluluğu arayışımızdan kaynaklanıyor gibi. Ama mutluluk, hayatın özü ve amacı mıdır, gerçekten? Aradığımız sadece mutluluk mudur? Bu kadar basit midir?

Ben misal; evet mutlu olmak istiyorum ama sağlıklı, üretken, bir fayda yaratan olmak da istiyorum. Yani bu kadar çok boyutlu bir sistemin her açıdan senkronize çalışması, zaten mümkün değil. Ama yine de insan bir uyum istiyor, bir denge istiyor.

Aklım evde, kalbim bambaşka bir yerde, ruhum bu sıra 90 yaşında, hayat ise koştur koştur akıyor.. Evet.

Halbuki.... bu yol... bu kuş sesleri.. 

5 Mayıs 2025 Pazartesi

Pazartesi Masalı - 19

19: Benim tek arkadaşım..

Bir şehirde, öğrencileri tarafından çok sevilen, çok bilgili, dersleri tıklım tıklım takip edilen bir haham yaşarmış. Sınıfın geneli hahamı öyle sever öyle sayarmış ki, ne dese altın bir öğüt gibi dinler, yerine getirmeye çalışırlarmış. Fakat bir öğrenci, aksine, her gün derslerde hahamla zıtlaşır, sürekli tartışmalar yaratır, dersin dinginliğini bozar, hiçbir şey yapamazsa da sıkıldığını ifade eden esneme, üflemelerle dersi sürekli bölermiş.

Günlerden bir gün, bu öğrenci birden bire ölüvermiş. Cenazesine katılan haham, öyle üzgünmüş, öyle çok ağlamış ve dövünmüş ki, öğrenciler "acaba haham bu kötü öğrenci ahirette hesap verdiği, cezalandırıldığı için mi ağlıyor" diye merak etmişler. Hahamın cevabı ise çok başkaymış: "o benim tek gerçek dostumdu, etrafım hep bana hürmet edenlerle doluydu, o ise herkesin aksine beni zayıflıklarımla gördü, eleştirdi,her gün daha iyi bir insan olmam için bana meydan okudu ve benim kendimi geliştirmemi sağladı. Korkarım o gittiği için artık asla kendimi geliştiremeyeceğim.."

İsrail, 2005.

Kıssadan Hisse: Gerçekten seversen, onun gelişmesini istersin. Bir insanı sevmek, onu olduğu gibi kabul etmek değildir, aksine, onun kendini geliştirmesi için onu desteklemektir. 

Haftanın Görevi: 1). Kendini tutup söylemediğin, fakat içten içe sevdiğin kişilerin kendini geliştirmesine vesile olacak düşüncelerin var mı? Onu eleştirirken, aslında ona özen gösterdiğini anlaması için, hangi sözcükleri kullanmalısın? 2). Sevdiğin kişilerden kabul etmekte zorlandığın eleştiriler aldın mı? Onların asıl altta yatan ilgilerini görmeyi deneyebilir misin?

"Eleştiri yağmur gibi, bir insanın köklerine zarar vermeyecek kadar nazik yapılmalıdır". - Frank. A. Clark

4 Mayıs 2025 Pazar

Calm down

Bu sıralar radyoda çıktığında camları açıp, elimi rüzgara doğru verip, yüzüme kocaman bir gülümseme yerleştirip dinleme haline giriyorum. Normalde hiç dinlemediğim bir müzik türü olmasına rağmen (hele de selena gomez!) demek ki, bu sıralar böyle hafif, "sığ" olmak istemişim..... 

Bu da güzelmiş.. Bu da güzelmiş...

3 Mayıs 2025 Cumartesi

Süslü Pakize

Evin yeni tüylü üyesine eve yakın traş salonu ararken karşıma bu çıktı:

Miss Cher's Salon

Sabahtan beri bakıp bakıp, sinirden gülüyorum. Dünya, nereye gidiyorsun...?!? Açık söyleyeyim, reytingleri, yorumları falan da çok iyi :)) Zaten "köpek traşını yeni bir seviyeye taşımak" mottosuyla çalışıyor.... Yemin ederim 12 senedir bu kentte kendime doğru dürüst bir kuaför bulamadım, siteye girince içimden: "bu kadın beni traş etse ya" geçmedi desem ne olayım....

Bu işler 20 sene önce çok farklı bir noktadaydı. Ben çooook büyük bir hata mı yaptım sevgili blog?!

2 Mayıs 2025 Cuma

Pitcairn vakası

Dinlediğim bir podcast'te Birleşik Krallığa bağlı Pitcairn Adası'ndan bahsedildi. Bu ada, Pasifik okyanusunun güney tarafında, küçük, gözlerden ırak, volkanik bir ada ve 40 İngiliz vatandaşına ev sahipliği yapıyor. Adaya uçak ya da gemi ile ulaşım mümkün değil, sadece küçük teknelerin yanaşabildiği bir iskelesi var.

cennet görünümlü cehennem

Ada gündeme 1999'da çocuk istismarı ile oturdu. Adada yaşayan 40 kişi, adadaki çocukları yıllardır istismar ediyormuş, kendi çocuklarını evet, herkes birbirinin çocuklarını.. İngiltere durumun ortaya çıkmasıyla online bir mahkeme yapıp suçluları cezalandırmış, şimdi ada nüfusu 35 kişi olarak devam ediyor ve adaya bilimsel araştırma için ya da seyahat için gidenlerin en az 15 yaşında olması, adaya hiçbir surette çocuk götürülmemesi gibi kurallar var.. 

Tüm bunlar olup biterken ada sakinlerinin "size ne, bu çocuklara zarar vermiyor, yıllardır böyleyiz biz" gibi demeçler vermesi de cabası.... Al sana insan ırkının dar bir alanda küçük bir grupla yaşadığında neler olabildiğine dair, doğal bir deney... 

Az nüfuslu ve aşırı nüfuslü yerlerin sorunları bitmiyor. Acaba "ideal nüfus" nedir, merak ettim. Kilometre kareye 50-100 kişiymiş.... Yani İstanbul 5460 kilometrekare, 100 kişiden maksimum 546.000 kişi ahahahaha tamam sustum.

1 Mayıs 2025 Perşembe

Mayısiçka

İstanbul’daki arkadaşım “sokağa çıkanı içeri alıyorlar, markete bile gidemedim” diyince.. Diyecek bir şey bulamadım. Bu noktaya geldi demek ki ülke demokrasisi, özgür dolaşma ve protesto etme hakkı….. 

Ben de Mayıs şerefine her ay başı bileklik rengimi değiştiriyorum ya, Marteniçka’dan beri.. Onu yazacaktım. İnsana anlamsız geliyor küçük güzellikleri paylaşmak.. İnsanın neşesini umudunu keyfini kaçırıyorlar. Ama inatla devam! 

Bu ayın renkleri turkuaz beyaz ve yeşil ;) Sağlıkla, iç ve dış huzurla, neşeyle gel Mayıs! İnadına!