20 Eylül 2025 Cumartesi

Rutin dışı - (S)ON


Rutin Dışı yazıların sonuncusu.. Bugün, gerçekten de benim için son "rutin dışı" gün. Yarın itibarıyla tatilim bitiyor, bol koşturmalı (ve hiçbir şeye de yetememeli) rutinime geri dönüyorum. 

Rutin ve Rutin dışı konularda yazmak ve uzun uzun düşünmek bana iyi geldi mi emin değilim, açıkcası bazı yüzleşmekten kaçındığım sorunlarla yüzleştirdi beni. Biraz rahatsız etti, biraz da korkuttu... Belki de amaç buydu.. Bundan iyi bir sonuç çıkarabilecek miyim, sanırım zaman içinde göreceğim; çünkü belki de bu yazılar, artık zamanı gelen bir değişime gebe olduğumu fark ettirdi.... Bakalım...... 

Dün danışanıma güzel bir metafor kullandım, burada da yazmak istiyorum. Hani bazen koza içinde olduğumuzu ve bir kelebeğe dönüşeceğimizi düşünürüz ya. Hani kelebek olacağız, uçacağız uçacağız...

Ama gerçekte kozadan çıkan kelebek pır pır neşe içinde uçup gitmez, bir süre yerinde sabit ve şaşkın şaşkın kalır. Kanatlarının farkına varması zaman alır, sonra onları temizleme, hazırlama telaşı vardır. Yazık çok savunmasız ve acemi görünür ve düşmanları için de kolay bir av olur bazen.. Ama başarabilirse bu "geçiş dönemi"nden yeterli sabır ile geçmeyi, sonunda uçar gider..

İşte biz bu geçiş dönemini bazen unutuyoruz. Rutin diyoruz bir de rutin dışı, halbuki bir de ikisi arasında bir dönem vardır: farkındalık ve sabır ile gelişen hazırlık dönemi.... İşte o dönem çok kıymetli bence..... Kendine uçmak için yüklenme ama hâlâ bir tırtılmışsın gibi geçmişe de takılma.. Acele etme.. Sabırlı ve gözlemci ol.. En önemlisi de; uçacağına henüz inanmasan bile, uçuş hazırlığını da sakın ihmal etme....

Öyle işte... 

Foto. Bu yılın son denizi. Aslında yola çıkmıştık ama ben arabayı durdurup 2dk yüzüp gelicem diyip çıktım, koşa koşa atladım denize.. Veda ettim kulaç kulaç Ege'me... Ne iyi geldi bu rutin dışı an bana ah bir bilsen........ Biliyorsundur ki sen! :)

15 Eylül 2025 Pazartesi

Beyin

Bu sene çocuklar ilk defa kendi başlarına akıl ederek doğumgünlerinde birbirlerine hediye verdiler. 

Fakat lojistik ve empati üzerinde hâlâ biraz çalışmamız gerekiyor.. 

Kızım oğluma gözaltı maskesi hediye ederken, oğlum da kızıma “beyin” hediye etti de…..

🙈



Hayatın içi / dışı

- Sen? Sen hayatın içinde misin?

- Aslında içindeyim ben ama benim için öngörülen yerde olmadığım için, insanlar beni hayatın dışındaymışım gibi görüyorlar..

Çatıkatı Âşıkları - Şükran Yiğit

Zıp zıp zıp

13 Eylül 2025 Cumartesi

Rutin dışı - 8

Eve döndük. Rutine döndük. Bir güncük daha uzatıyorum rutin dışı bu zamanı, gözüm arkada kala kala döndüm çünkü…… İşte bunlar; içimde kalanlar, unutmak istemediklerim… 

Çünkü Ege, ben’im işte.. Herşeyiyle ben’im!






Photos: Gilles de Chabaneix from the book “Greek Style” - Suzanne Slesin, Stafford Cliff, Daniel Rozenszstroch. Link.

Bunlar da son gece kaldığımız (turkuaz ve pembenin cenneti) Iliolitos Otel’in kendi sayfasından:




Bu da benden :) Turkuaz mutfakta yediğim, doyamadığım son yoğurt ve bal……



12 Eylül 2025 Cuma

Yazın hep geçiyor oluşu üzerine

Hüzünlüyüm bugün. Çünkü yaz bitti.

Yaz geçer, iyi gelir sözcükler derken Mungan, tıpatıp aynı duyguları mı yaşıyordu? Bilinmez. Ama ben hüzünlüyüm; yaz bitti. Bugün, daha demin; taze bitti.. 

Yaz geçer, yine gelir mi sahi? O gelir de; biz hâlâ burada olur muyuz? Bilinmez.



Kirliler bavulda. Bavul uçağın altında.. Masmavi deniz ile zeytin yeşili, geride. Kış ileride.

Kışın ileride oluşu gerçeğine alışabilmek için, sonbaharı icad etmiş insan. İlk sulu kara, ilk hastalık atağına dek, oyalanabilmemiz, umudu koruyabilmemiz için icad etmiş sonbaharı. İnsan.

Birine bin planlar yapalım, yeni heveslerle aklımızı oyalayalım, maviyle yeşilden gri ve beyaza geçişte aklımızı yitirmeyelim diye, kırmızıyı sarıyı sürmüş renk paletine.

Birine bin planlar elbet bende de var. Allah vere de sonbahar uzuuuuuun süre.. Haydi bakalım. Hoşça kal yaz, inşallah seneye görüşmek üzere..

👋 

11 Eylül 2025 Perşembe

Patrick ve Joan Leigh Fermor

Bugün Kardamyli kasabasının en doğal, el değmemiş ve gölgesizliği nedeniyle tercih edilmediği için bugüne dek bakir kalmış koylarından birinde yüzerken, yoldan görünmeyen ama denizin içinden kıyıya bakarken gözüme ilişiveren, ağaçlar içindeki bu güzelliği keşfettim! Öyle bir anda.


Nedir kimdir diye biraz araştırınca, evin yazar Patrick Leigh Fermor ve eşi Joan’a ait olduğunu ve 2011’den beri müze ve eğitim alanı olarak kullanıldığını (fakat booking.com’dan geceliği 680-2000 euro arası kiralanabildiğini de maalesef, çünkü yaşasın kapitalizm) öğrendim.




(Bu fotoğraflar internetten)

Patrick bildiğimiz klasik yakışıklı yazar, dizi dizi kitaplarının sonuncusunda, ikinci ciltten üçüncü cilde geçerken klasik yazar kabızlığına tutuluyor ve/fakat 20 sene boyunca da bu kabızlıktan kurtulamadan, 96 yaşında ölüyor. 

Fakat asıl ilginç olan bence Joan!


Joan bence çok çok güzel bir kadın… Bu bile yeterli ama o yazar kocasının gölgesinde yaşayıp giden, keyfi için, hobi olarak çektiği 5000’e yakın fotoğrafı bu evde bir göze kilitleyen ve ancak 91 yaşında öldükten sonra şans eseri bu fotoğrafların gün ışığına çıkmasıyla yeniden gündeme gelen çok enteresan bir kadın.. Çocuk istemeyen ve yapmayan, açık evlilik taraftarı, yazar kocanın aşırı sosyal hayatına zıt, oldukça içine kapanık yaşamış bir kadın…

Gençlikleri böyle alternatifken..

Yaşlılıkları neden böyle klasik!

Joan, fena halde ilgimi çekti…

Bu kitabı en kısa sürede alıp okumak istiyorum:

10 Eylül 2025 Çarşamba

Güzel avlumsun, benden sokağa açılsan da *


Üzeri çardaklı avluları, terasları, kamelya ve  verandaları çocukluğumdan beri sevmişimdir. Geceleri milyarlarca yıldızı izlemek için bu açık yaşam alanlarına konmuş divanları, yer minderlerini, bol yastıklı şilteleri de. 

Vakti zamanında çocukken ne oyunlar oynadım, ne öğlen uykuları uyudum, çiçekli, yol yol halı motiflerinde ne hayaller, gündüz düşleri kurdum.. Gençlikte yıldızlar altında sevdicekle ne yaramazlıklar yaptım bu divanlarda, şiltelerde.. Ahhhh o Ağustos gecelerinde, yaprak oynamazken, kulağımda ya uyku böceklerinin ya pink floyd’un nameleri, ne mutluydum..

Sonra hayat ev içlerine taşındı, biraz coğrafi koşullar, biraz da ruhen yaşlanmaktan ama asıl, 2000’lerle birlikte değişen mimari ihtiyaçlar ve heveslerden bence. Modern evlerle birlikte taşlık, veranda, kamelya gibi kelimeler yitirilirken, dar alanda kısa paslaşmalara geçildi..

Ben geçememişim ama… bu tatilde en çok da bunu anladım. Bunu özledim.. Bunun hayalini kurmaya başladım…. İnşallah diyelim.

*

Photos: Gilles de Chabaneix from the book “Greek Style” - Suzanne Slesin, Stafford Cliff, Daniel Rozenszstroch. Link.

*

Başlık: Haydar Ergülen’in “Avlu” Şiirinden

Haydi bir ufacık, tam buraya:

Sevgilim, güzel yazım, 
ince randevu verirsen bana: 
Adam evdir, kadın avlu yaz! 
Ben sana açılayım, 
sense sokağa yaz, 
beni de bir ince vakte ayarla, 
bir adam adası varsa oraya bırak, 
ister ıssız bırak, uğurla, dilersen uğra, 
su gibi yaz: Kadın deniz, adam ada, 
hem bütün adalar kadınla ıssız 
hem adam kadının ortasında tenha..

9 Eylül 2025 Salı

Neşe, hüzün, hayat ve müzik üzerine

Neşe; üstüste ve içiçe geçmiş kiremit çatıların gerisinde masmavi beliren, ufacık minicik deniz köşesini görebilmektir, bazen..

Hüzün; diğer yarını - varlığını bile bile - yitirmiş ve bir daha asla bulamayacak olmandır, bazen..

Hayat da işte bu iki duygu arasında bir metronom; tik tak tik tak tik tak. Müziği yaratmak mı? O ancak sanatçıya özgü bir yetenek…

8 Eylül 2025 Pazartesi

Rutin dışı - 7

Dün geceki ay tutulmasını ilk defa kendi kendime fark ettim. Önceki seferlerde ya medyadan ya da bu işlerin takibinin uzmanı olan babamdan duyardım, fakat bu sefer, aynen ilk insanların başına geldiği gibi, başımı göğe kaldırıp şaşırmak suretiyle fark ettim. İtiraf edeyim; bu şekilde fark ettiğinde, ürperiyorsun birden… Tuhaf bir temel korku duyuyorsun: bir şeyler yolunda gitmiyor korkusu. Aynen kuşların sustuğu, doğanın sakinleştiği gibi, senin de içinde birşeyler sakinleşiyor, susuyor ve siniyor… Çok tuhaf bir temel his…

Elbette yaşla birlikte, bunu birkaç defa deneyimledikten sonra, kendine “endişelenme, bu sadece bir ay tutulması, geçecek, her şey normale dönecek” diyebiliyorsun ama kuşların ve böceklerin sadece bir yaşam süresi içinde bu kadim bilgiye ulaşma şansları yok…

Bu bana şunu düşündürdü. Hayatta bir çok iniş ve çıkış var ama bazen her inişin bir çıkışı, her çıkışın bir inişi olduğu kadim bilgisine sahip değiliz ve korkuyoruz, siniyoruz.. Misal ebeveynlik yolunda, misal depresif zamanlarda, misal uykusuz bırakan, geçmeyen gecelerde… Biliyoruz ama sürekli unutuyoruz; bu bir ay tutulmasıdır, geçecektir, sakin ol, bekle…

Öğrenmek….. Bazen uzun yol kaptanlığı.

Fotoğraf. Elbette babamdan geldi :)

7 Eylül 2025 Pazar

Rutin dışı - 6


Üç saatlik uykuyla akacak bugün, çünkü hayat uykuya heba edilemeyecek kadar rutin dışı, bugünlerde.

Şu hayatta nereye ait olduğumu hiç bilemeyen ben, ev nerededir dediklerinde gözüme far tutulmuş gibi kalakalan ve evi bugüne dek salt insan ve nesnelerle ilişkilendirebilen, ancak o şekilde tanımlayabilen ama  yine de yerine göre birşeyler eksikmiş ya da ben fazlaymışım gibi hisseden ben; hayatımda ilk defa bir yere aidiyet hissediyorum…. Mora yarımadasına.

Henüz tam yerimi bulamadım ama, dikkatle bakarsam, sanki bulacakmışım, buralarda biryerdeymil benim evim gibi hissediyorum..

Bu çok yeni, çok tuhaf bir duygu; tam anlatamıyorum..

İnsan; şahit olmak için gelmiştir dünyaya diyor Murathan Mungan.. Anlamım da bu galiba..

6 Eylül 2025 Cumartesi

Terk edilmiş bir cennet

Adına Platsa derler; zeytinleriyle ünlü Kalamati’nin güneyinde, kıvrıla kıvrıla tırmanılan bir dağın tepesinde, onbeş yirmi haneden göçle yite yite, ancak beşinin dolu kaldığı bir köy..


Taş evler, zeytin ve incir kokulu, sanki yüzyıl öncesinde yapıldığı ilk haliyle kalmış, arabaların giremediği kadar dar, arnavut kaldırımı sokaklar, tül perdelerin ardındaki ufak bir pencereden dışarıya uzatılmış beyaz, kısa saçlı bir baş ve sessizlik, sessizlik, sessizlik.

Gün boyu bir tek çıt çıkmadı; tek bir çocuk bağırtısı yok, rüzgarın üfürüşü, beş kilometre aşağıdaki denizin hafif kokusu, mevsim sonunda halsiz kalmış cırcır böceklerinin gönülsüz, daha doğrusu umutsuz ötüşü dışında.

Yani cennet.

Terk edilmiş.

5 Eylül 2025 Cuma

Rutin dışı - 5

Bildiğin sarhoşum.

Sarhoşken mesaj atmamak kadar, blog yazısı yazmamak da önemlidir eminim ama amaaaağn, bu da böyle, rutin dışı oluversin.

Sarhoş olmak bende hep rutin dışı oldu. Gençken “ben sarhoş olmam” derdim, ne uğraşırlardı, bir şişeye yakın Johnnie Walker içiren mi ararsın, 7 tekila shot deneyen mi.. Karaciğerimin maşallahı vardı, birşeycik olmazdı. Sabahına da şimdi Churchill dedikleri içeceği kendim yapar içerdim, tamam. Kaç defa üniversitede sınava girdim akşamdan kalma vaziyette, en yüksek notu aldım da çıktım…. hey gidi gençlik.

Şimdi, bu gece, sadece yarım şişe beyaz şarapla delicesine sarhoşum ve gecenin 10’unda sarhoşluğumdan istifade havuzda yüzmekte olan oğlumu izleyerek, yan gözle de aya bakarak, ne demişti Latife Tekin diye düşünüyorum….

Şöyle birşeydi sanki: “İlk insanlar da aynen böyle bakıyordu aya……” Sahi; bazı rutinler insanlığın başından beri hep aynı kaldı ve kalacak değil mi?

Bu gece de böyle işte…. Her şey birbir içine giriyor; tüm kavramlar, tüm özlemler, sen, ben, geçmiş, gele(meye)cek…

Yarın sabah belki yayınlarım, belki de silerim ;)

4 Eylül 2025 Perşembe

Sevdiğim Rutinler - 2

O bloğun adı Küçük Beyaz Taşlar ama resmen böbrek taşı düşürmek gibi zorluyor beni. Gelince pat pat pat yarım saatte düşürüyor/yazıyorum; ama ağrısı uzun sürüyor. Bugün yine ağrılı bir gün oldu, istersen okursun yazıyı… Daha da yazasım yok.

Bugünün Yunan Güzeli

Fakat şu manzarada oturmuş şunu düşünüyorum; yine tüm bu blogları bir araya mı toplasam ya, sen ne dersin?!

Kararsızlık da benim rutin(!) karakterim işte………

3 Eylül 2025 Çarşamba

Rutin dışı - 4

Rutin dışı bir günbatımı.. 

Bugün; bu kadar.

Zaten…. Bu varken, daha ne olsun ki?!

2 Eylül 2025 Salı

Dostluklar üzerine

Bu sene - itiraf edeyim - biraz içime dönme ihtiyacı içindeyim. Bir tür koza örüyorum sanki, en yakınlarım bile dışında kalıyor bazen. 

14 aylık psikanalizden sonra, yalnızlığımla barıştım ve aynen çocukluğumdaki gibi sevmeye başladım onu. Hâl böyle olunca da biraz asosyalleştim. Fakat genel anlamda davetlere evet diyen, bir yere çağırıldığında giden, görüştüğü insanlarla hakikaten içten ve samimi olan düz bir yapım var; o dengeliyor biraz.. Ama karşı taraftan da talep yoksa, ben de kendi içime dönüğüm bu sene. İyi ya da kötü demeden; durumum bu..

Fakat şunu gördüm; insanlar - beni gerçekten seven, özleyen, düşünenler - mutlaka arıyor, mutlaka soruyor ve kozama rağmen, içime nüfuz ediyorlar. Ve bu insanlar benim asıl yoldaşlarım işte; hayat yoluna onlarla devam….

Türkiye’ye geldim geleli, sıcağa, mesafeye, ekonomik krize rağmen “dur ben geliyorum o zaman” diyerek, bana özel zaman ayıran, şartlar hiç uymuyorsa da en azından arayıp, telefonla saatlerce çaç çan çene yapan tüm dostlara müteşekkirim.. Siz varken benim sırtım yere gelmez :)

Foto-Hamiş. Şule dedi ki; insan sevdiğini korumak / kollamak istediğinde ona atkı örer, şal ya da omuzları saracak paşmilalar hediye edermiş! Bu yaz inanılmaz şekilde 3 tane yeni paşmilam oldu…… Almanya’da hepsini sizi hatırlayarak kullanacağım.. Korumalı kollanmalı olduğumu da bileceğim.. Seviyorum sizi!

Hoşça kalın dostlarım! Seneye görüşmek üzere 👋