28 Şubat 2025 Cuma

Birkaç kelebek meselesi

1,5 saatlik uykuylayım. Dünden fotoğraflarla bitirelim ayı ve sonra bana az müsaade. 




27 Şubat 2025 Perşembe

Küçük Hanım, belki de bey - 2

Tırtılımı hatırlıyor musun?

Burada hatırlatıcısı.

O yazıyı yazdıktan sonra, bırakamadım ben onu. Birkaç gün daha besleyeyim, belki başarırım tırtıldan kelebeğe ulaştırmayı diye düşündüm. O da sağolsun kırmadı beni, bol bol yedi, sonra da bir sabah bir de baktım, kocaman kahverengi bir pupa yapmış kendisine. 

Aslında itiraf edeyim pek umudum yoktu pupadan çıkacağına dair. Fakat aynen Prof.Google tarafından öngörüldüğü gibi, 21 gün sonra dün sabah, klasik sabah kontrolüm sırasında, 3 haftadır pupa gördüğüm yerde bir kelebek görünce, delirdim sevinçten. Sabah 6 falandı, hiç umursamadım tüm evi uyandırdım :)) 

Çocukların kahvaltılarını hazırlarken, ona da muz, elma kestim, daha geniş bir kaba aldım - belki uçma denemeleri yapacak çünkü - pamuklara ballı sular emdirdim ve kelebekçiği de içine koydum. İlk iki saat hiç kımıldamadı. Dönem dönem bakıyorum tabii bir çocuk heyecanıyla.. 

Bir de baktım sırt üstü düşmüş, aaa dedim öldü! Bunca çabadan sonra.. Yok, ölmemiş ama hiç enerjisi yok çünkü yemek yemeyi bilmiyor! Aldım elime muzun üzerine koydum. Kanatları titremeye başladı. Ah dedim ölüyor heralde.. Ama o an ağzından kocamaaaan bir dil çıktı ve dil iştahla muzun üzerinde dolanıp muzu emmeye başladı :)) Tamam dedim kurtardık.

Fakat önümüzde yeni bir sınav var. Hava dışarıda buz gibi ve yağışlı. Dışarıya salamam. Evde de kalamaz. Sıcak ve bitkili bir ortam nerede var, hah, Botanik Bahçesi! Üstelik orada bir odada tropik kelebekler sergisi de var. Randevulu giriliyor, internetten baktım yarın sabah 9'a yer var, valla 7 euro da bilet parasını bayıldım.. Analııııık. Yavrumu şimdi gizlice yanımda botanik parkına sokacağım ve kameralara yakalanmadan onu diğer kelebeklerin arasına salacağım... Oyyy çok stresli ve büyük ihtimalle de illegal :))

Sabah çocukları okula bıraktıktan sonra, aldım kelebeğimi, gittim Botanik Parkına. Girdim sergiye, gizli bir köşede, gizlice saldım kelebeğimi. Biraz da oturdum izledim, nasıl güzel kelebekler vardı... Çocuğum, yazık, çelimsiz, kara kuru kaldı aralarında ama belki bulur kendine göre bir eş.... Bulamasa da, keyfince geçirir kalan ömrünü sıcacık ve dostlar arasında.

Yarın sana diğer kelebekleri göstereceğim. Bugünlük benim kara, kuru, vasıfsız evladımın mürvetini görelim.. Yarın "elalem ne çocuklar yapıyor"a geçeriz :)))

26 Şubat 2025 Çarşamba

Oyalamaca gülmece

Koşturuyorum :) Ama çok güzel bir koşturma!

Yarın anlatacağım söz.. "İşlem tamam" olunca ;) Şimdilik "arkası yarın..."

Heyecandan aklıma yazacak başka hiçbir şey gelmedi. Ufacık bir gülmeceyle oyalayayım seni bugünlük, yarın affedeceksin ama bak, eminim ;)

Oğlum sınav kağıdına Pyotr Ilyich Tschaikovsky yazmaya çalışmış garibim :)))))
2. sınıf.. Yine iyi bile yazmış gariban.
46 yaşımdayım, iki defa bakmam gerekti doğru yazılışına :P

25 Şubat 2025 Salı

Aziz

Dünkü ödevi yaptın mı? Belki de daha önümüzdeki günlerde yapacaksın.. Yap derim, bu kitaptaki en sevdiğim ödevlerden biri olmuştu ilk sefer yaptığımda da..

O sefer gün boyu "aziz" aradım durdum. Yollarda insanların yüzüne dikkatli dikkatli baktım, bir gülümseme, bir iç huzur aradım. Konuştuğum insanlarla yumuşak yumuşak konuşup, belki içlerinde gizli kalmış azizi açığa çıkartmalarını bekledim. Trafikte yol verdim, kapılar açtım, belki aziz bizim evdedir diye, çocuklara daha bir dikkatli, özenli yaklaştım ama ı-ıh, karşıma bir tane bile "ah işte aranılan aziz!" diyeceğim insan çıkmadı. Sonra düşündüm; iki sonuç buldum.

1. Hiçbir insan aslında aziz değil, aynen "kötü / şeytan" da olmadığı gibi. Hepimizin içinde azizlikler de var, karanlık sırlar ve kuyular da.

2. Aslında gün boyu aziz ararken, ben kendim aziz gibi davrandığımı, hiç olmadığım kadar kibar, diğerkâm olduğumu fark ettim. Aziz meğerse benmişim :)

bazen de şeytan :))

24 Şubat 2025 Pazartesi

Pazartesi Masalı - 9

Bu haftaki masalımız, geçen haftakinden daha anlamlı ;) 

9: O bir azizdir!

Eski ve unutulmaya yüz tutmuş bir manastırın baş rahibi, ne yapsam da bu işlevini kaybetmiş cemaati yeniden tanrıya bağlasam derken, bir gün, uzun zamandır çalınmayan kapısı çalınır ve ak saçlı bir dede “bu manastırda bir aziz yaşadığını duydum ve aranızda bir süre yaşamak istedim” diye manastıra dahil olur.

Rahipler “kim acaba aramızdaki aziz?” diye düşünmeye ve birbirlerinin iyi huylarını öne çıkartarak, birbirlerini aziz olarak görmeye başlarlar. 

Bir süre sonra, herkes üzerine atfedilen “bu adam bir aziz” cümlesinin hakkını verebilmek için gerçekten özen göstermeye, dolayısıyla aziz gibi davranmaya başlar ve görürler ki, manastır gerçekten bir aziz yuvası olmuş.

Kıssadan hisse: İnsanların iyi huylarını öne çıkartır ve dile getirirsen, onları gerçekten iyi biri olmaya koşullarsın (tersi de geçerli elbette, buna modern dilde manipülasyon diyoruz). Aynı zamanda da, sen aksilikleri ya da kötü insanları değil, iyileri arayan gözlerle bakınca, dünyanın da daha iyi bir yer olduğunu göreceksin..

Günün ödevi: Bugün çevrene daha farklı bir gözle bak. Çevrende bir aziz göreceksin bugün! Buna inanırsan, karşına çıkacak o aziz.. Bak bakalım nereden çıkacak o aziz ve bak bakalım, günün sonunda sen nasıl hissedeceksin? 

Ne iziydi acaba, bilmem 
ama bildiğim, bu bir 🤍

23 Şubat 2025 Pazar

Eco

“İnsan aldatıldığını anlarsa, yapabileceği en iyi şey, seyirciyle birlikte gülmektir.” diyor Umberto Eco, Prag Mezarlığı’nda.

Ne diyorsun buna? Ya da hiç yapabildin mi, diye de sorulabilir.. 

İlk tepkim her zaman öfke olsa da, bir süre sonra, gülüp geçebilmenin daha olgun bir davranış olduğunu düşünüyorum, fakat çok yüksek düzeyde bir otokontrol ve olgunluk, görmüş geçirmişlik gerekiyor.

Bir de sosyal politika konusu bunun dışında tabii….

22 Şubat 2025 Cumartesi

Kuzu postundaki kurtlar

Bu haftasonu Almanya’da seçimler var. Pandemi’de aşı ve maske karşıtlığı, ezoterik yaklaşımlar, alternatif tıp ve elbette komplı teorilerinin “1 numaralı” destekçisi The Basis, bu gayet faşist yaklaşımı, sağda solda bazı demokratik görünümlü posterlerle destekliyor. Onlardan biri de bu:

İlk bakışta medyada “sansüre hayır”, halkın haber alma hakkını geri verin gibi bir anlamı da olsa, Almanya’da sansürlenen haberlerin genelde mültecilerin karıştığı suçlar olduğu ve bu sansürün nedeninin de mültecilere karşı öfke yaratılmaması olduğu düşünülürse, tam bir çağa özgü faşizm olduğu ortaya çıkıyor….

Tam bir kuzu postunda kurt örneği.

21 Şubat 2025 Cuma

Hımbıl, kırçıl, tıfıl

Uzun süren bir grip sonrası çok hımbılım. Ayurvedik bir çay yaptım kendime getirmesi umuduyla. Çay paketindeki özlü söz "gülümsemeyen birini görürsen, onu kendi gülümsemenle onurlandır" diyor. Gülümsediğin halde yüzüne bön bön bakanlara ne demeli sevgili özlüsöz amca? 

Türkçe konuşmaya konuşmaya, bazı kelimeleri, hızlı konuşurken birbirine karıştırıyorum. "Saçlarım kırçıllaştı" da neydi öyle?! Utandım.

Bu sabah eksilerden ani bir artı 12 fırlaması yaşandı (lodosumuz ünlüdür) ve bahçede buzların erimesiyle bu tıfıllar ortaya çıktı. Biraz erken değil mi??? :) Hoş geldiniz tıfıllarım..

20 Şubat 2025 Perşembe

Duvarlar ve Kapılar

Hepimizin bir bütünün parçası olduğu düşünülürse, Rûmi ne kadar haklı: “Sana duvar olan, başkasına kapıdır.”

Bazen kendim için çıkış yolu bulamadığımda ama başkası için o çıkışı açık açık görebildiğimde ya da istediğim bir şeye ulaşamadığımda ama başkasına kısmet olduğunda, hep: demek ki başkası için hayırlıymış diyorum. 

Rûmi’den okumadan önce de diyordum. Demek ki yoldayım, bu güzel..

19 Şubat 2025 Çarşamba

Çocuklar için faşizm

"Faşizmi çocuklar da anlayabilir
Dayak yemektir serseri bir babadan
Karanlık odaya kapatılmaktır
Hakkını istemekte direndiğin zaman" - Ergin Günçe

18 Şubat 2025 Salı

The Wild Robot

Offf yine bir başka robot hikayesi.. derken… Annelik hakkında, sorumluluk, görev ya da dünyadaki yaşam anlamı hakkında, muhteşem bir çizgi film mi izledim, ne oldu şimdi?! 

Aşırı öneriyorum. Son zamanların en iyisi.. 

17 Şubat 2025 Pazartesi

Pazartesi Masalı - 8

8: Dağ Çilekleri:

Bu haftanın hikâyesi kısacık: kaplanlar tarafından ormanda kovalanan bir kadın, uçurumun kenarına geliyor ve ilk bulduğu ağaç dalına sarılıp, kaplanların ona ulaşamayacağı şekilde, uçurumdan sarkıyor. Fakat bir de bakıyor ki, aşağıda yeşil çimenler olarak görünen, binlerce yeşil yılan. Ve ağaç dalını iki sıçan kemirmekte. Tam o anda tutunduğu ağaç kökünün yanında iki dağ çileği fark ediyor ve hemen o çilekleri kopartıp ağzına atıyor.. Lezzet patlaması, o ânı sonsuza dek uzatıyor…

Kıssadan hisse: İçinde bulunduğun en zor zamanda bile, âna dair bir güzellik varsa, onu değerlendir. 

Haftanın ödevi: Hayatında bir lezzet patlamasını nasıl yaratabilirsin?

16 Şubat 2025 Pazar

Eski kırık bardaklar (ya da Pazar Sıkıntısı.)

Eski Kırık Bardaklar - Turgut Uyar

İşte bu ellerimle yalnızım bu inanmazsan bak
           Bu saçlarımla bu iyi giyimlerimle paralarımla
Sen varsın ya sen çoğu kez yetmiyorsun
           Uzakta mısın sen misin söylemiyorsun
           Bakışın mı eksik dudakların mı anlamıyorum

O adamlar geliyor aklıma karanlık iri yarı
           O gemiler ipleri yelkenleri dümenleri dökük
           Unuttuğum kırlangıç kuşları kırık bardaklar

Bir ahşap evde taşlıkta yaz günleri 
bilmesem
Bir testiden soğuk soğuk sular sızdığını bilmesem
Güç dayanırım
                                                     
                      Bu durum tek başıma beni suçlandırıyor
                                                              İşte gör 
                 sabah akşam başucumdayım

Bakın bu ikide birde bozulan güneş
Bu durup dururken sokan yılan
Bu kırık bardaklar çöplüklerde
                         Aşkın şiirin ölümün en kolayına gitmek
Caddeleri 
sevmediğim kadınlarda yitirdiğim

                                 Biliyorum 
           sebebini bir bir biliyorum
Öyle kolay kendisi kurtulması söylemesi öyle kolay

                                          Kolaylığından sıkılıyorum
                                                                            Kurtulmak elimden gelmiyor
.

Günün güzeli / şükrettireni /sıkıntı-yiyeni:


Günün uğraşı / neşesi:

15 Şubat 2025 Cumartesi

300gr organik kıyma

Dostluklarla ve yalnızlıkla ilgili, dün bir danışanıma spontan bir örnek verdim, güldük ve onun çok hoşuna gitti. Burada da dursun, belki senin de hoşuna gider.

Belki sorun yalnızlık değil de, yanlış insanları çok yakınına almaktır? Şöyle bir örnek vereyim. Organik kıyma genelde 300gr satılıyor marketlerde ve yanında da 500gr organik olmayan kıyma duruyor. İkisi neredeyse aynı fiyat fakat miktar yarı yarıya.. Fakat işin aslı, pişirdiğinde çıkıyor. 500gr kıymayı pişirdiğinde içindeki yağ ve su miktarı dağılınca elinde yemek için yarı yarıya et kalmış oluyor. Organik 300gr kıymada ise elinde kalan yine aynı et. Üstelik tadı ve sağlığına katkısı çok daha yüksek.. 

Bazı insanlar tam olarak böyle işte; yarısı yağ ve su. Onlardan kurtulduğunda, geriye belki elinde 3-5 kişi kalacak ama bunlar, oldukları gibi, organik insanlar olacak.. Bir düşün istersen, kalabalık içinde yağ ve suyla yaşamak mı, az ama öz insanlar arasında mutlu ve huzurlu olmak mı?

;)

Bu sabah çocuklar için yaptım, güldüler.
Bu da günün ikinci "tavsiye"si :))

14 Şubat 2025 Cuma

Flört

Sevgililer gününü kutlamam etmem, ama sabahtan beri etrafta cilveleşen çiftleri görünce, vayyy flörtü özlemişim diye geçti içimden.. Flört edenleri izlemek, kuşları birbirlerine kur yaparken izlemek gibi, neşe veriyor bana..

Cringe kelimesinin tam tersi bir duygu bu; yani başkalarının davranışlarından utanma değil de, keyif alma hali... Şimdi bir moda kelime de buna bulmak lazım gelmez mi?


en çok neşelendiğim çiftlerden biri..

13 Şubat 2025 Perşembe

Pessoa Amca (ve erkekler neden böyle?)

Bugün "bizim amcanın karikatürünü yaptım" diye getirdi. Hangi amca? dememe gerek kalmadı :)) Güldürdü beni bu karikatür. Hakikaten Pessoa, bizim yalnız, amcasız ve teyzesiz evimizi, sık ziyaret eden "amcalardan" biri çünkü...... 


Resim yeteneği babasından geliyor fakat baba oğul arasındaki "kutsal rekabetten" çok fazla yara alıyor. Baba çünkü, aşılamaz bir mükemmellikte onun gözünde.. Aşılamaz, ulaşılamaz, o nedenle denemeye de cesaret edemiyor.. "Biraz basitleştir çizgini onun yanında, bile bile hata yap" desem de babaya, "ama ben ne yapabilirim, kötü çizmeyi beceremiyorum ki.." diyor....  

Erkekler arasındaki pipi boyu yarışı, demek ki, sadece pipiyle olmuyor.....

12 Şubat 2025 Çarşamba

Evde yoktum

"Dün dağlarda dolaştım
                        evde yoktum." - İlhan Berk


11 Şubat 2025 Salı

Zaman kapsülü

Farkındalık farkındalık diye totomuzu yırttığımız, anda kalalım söylevlerinin havalarda uçuştuğu, herkesin bir şekilde bu konuya müdahil olduğu 2025'e, teeeee 1954'ten, İlhan Berk, bir "zaman kapsülü" yollamış bak:

Bu şimdi "Farkındalık" değilse nedir?

Ruhum,
İlhan Berk köprüden geçiyor duyuyor musun?
Bir serçe yavaş yavaş uçuyor
Bir balık başını suyun yüzeyine çıkarmış bakıyor
Düştü düşecek dalından bir yaprak.

(Saint Antoine'ın Güvercinleri - II. Gençlik.)

foto yeni değil, Ekim 22'den.
yaşamın unutamadığım "an"larından biriydi bu misafir..

10 Şubat 2025 Pazartesi

Pazartesi Masalı - 7

Önbilgi. Bu seriye neden başladığımı ve nasıl yazdığımı şurada anlattım.

.

7. Haftanın Masalı: Duvar ustası

Kılık değiştirerek tebaasını yoklamakta olan kral, örülmekte olan bir duvarın önüne gelir. Hemen önünde mızmızlanmakta olan bir adam görür, “bu ne biçim iş, ne sıkıcı, ne anlamsız, bütün gün taş üstüne taş koyuyorum, hayatım boşa geçiyor” diye sızlanmaktadır adam. Biraz ilerler, bu sefer de şevkle çalışan bir adam görür, “ben bir duvar örüyorum, babam da duvar ustasıydı, işimi çok iyi yapıyorum” der bu şevkli adam. Az daha ileride ise şarkılar söyleyerek çalışan bir başka adam vardır, der ki: “düşünsene yıllarca burada kalacak bir eserin oluşumuna katkıda bulunuyorum ben!”.

Kıssadan hisse: Yaptığın işe neşe kat, onu kendi küçük dünyan dışında, tüm insanlık için bir etki yaratacak bir iş olarak görmeye çalış.

Haftanın ödevi: Zoraki yaparken sızlandığın bir görevini düşün ve ona nasıl neşe katabileceğini tasarla. Meselâ temizlik yaparken müzik dinlemek ve ona bağıra bağıra eşlik etmek gibi..

9 Şubat 2025 Pazar

Koşan kadın

Yıllar önce dikkatimi ilk çektiğinde, yanında 10 yaşlarındaki oğlu, 8 yaşlarındaki kızı ve 5 yaşlarındaki küçük kızıyla birlikte koşuyordu. Her Cumartesi sabah 9’da mutfak penceremden, bu üçü birlikte geçiyor, ben de kahvaltıyı hazırlarken, onlara bakıp “ne güzel bir aile” diye geçiriyordum içimden.

Bu geçen 5 senede önce oğlu, sonra büyük kızı ayrıldı koşu ekibinden, ufaklık devam etti annesiyle. Birkaç ay önce de o bıraktı yarışı.

Fakat kadın, tek başına koşmaya devam ediyor. Saat tam 9’da, yaz kış, her Cumartesi sabahı.. 

Kadın, kendinden vaz geçmiyor..


8 Şubat 2025 Cumartesi

Yaşlanmak

Bazıları yaş almak diyorlar, çünkü yaşlanmanın olumsuz olduğunu düşünüyorlar.. Halbuki bazıları için yaşlanmak çok güzel! Yaşamış olmak demek çünkü.. Her bir kırışığının, aslında yaşamının tanığı olması demek... 

Isabel Allende'nin 50+ için söylediklerine bak: 

"Ne yaptığımızın ya da kim olduğumuzun, en yakınımızdakiler dışında kimsenin umurunda olmadığını kesin olarak bilmenin rahatlığı içinde, ..miş gibi görünmek, rol kesmek, sızlanmak ve aptalca şeyler için paralanmak yerine, kendi kendimizi sevmek ve karşılığında bizi ne kadar sevdiklerine bakmaksızın başkalarına sevgi duymak.. Bu yaşlar, hayatımızın sevecenlik dönemi." 

7 Şubat 2025 Cuma

Ağabey

Mahir Güven'in "Ağabey"ini okuyup, çok etkilendim. İyi bir kurgusu var romanın, bir "ilk roman" için özellikle çok başarılı buldum kurguyu ve Mahir Güven de beni çok şaşırttı. İsimden zaten tahmin etmişsindir, Dev Sol'un kurucularından Paşa Güven'in "Mahir"i imiş, oğlu yani.. İlginç bir aile hikayesi var, Fransa'ya kaçılmış, orada kimliksiz bir çocukluk.. Babanın infazı. Tamemen ailesindeki kadınların eseri bu Mahir Güven..

Sempatik bir çocuk. Türkçesi benim kızımınki gibi, çakma ama kendini ifade ediyor işte bir şekilde. Tabii ki roman yazacak kadar değil. Romanı Fransızca yazmış ve çok fazla sokak jargonu var, dolayısıyla hakikaten zor bir çeviri. Ebru Erbaş gayet iyi altından kalkmış.. Ödüllü bir kitap. Tavsiye ederim, beni etkilemeyi başardı.

Hikaye Fransa'nın varoşlarında büyüyen iki Suriyeli kardeşten birinin cihad için Suriye'ye dönmesi, diğerininse Fransa'da kalması ile başlıyor ve güzel gelişiyor.. 

Bir iki alıntı:

"Hiçbir şeye saygımız yoktu, çünkü kimseden saygı görmüyorduk ki."

"Bisikletli, sakallı bir Müslümanı sabit viteslisiyle pedallayan bir hipster’dan nasıl ayırt edebilirsin ki? Sorun ciddi. 

Ancak 19. Bölge’nin ekibinden bir memur bu işe bir çözüm buldu: Bisiklet markalarını sınıflandırmış ve şahsın durumunu bu ölçüte göre değerlendiriyor. Hipster’lar bisiklet satıcılarından, yeni, pahalı ve vitessiz bisikletler satın alıyorlar. Ağır tokatlanıyorlar yani. Sakallılarsa internet üzerinden başka şahıslardan, bakımsız, eski bisikletler satın alıyorlar ve bunlar çoğunlukla Peugeot marka ve katlanabilir modeller oluyor. Bu keşiften beri kontrollere yeniden hız verildi ve başarılı şekilde ilerliyorlar. Kayık tipli olma suçundan sonra al sana dandik bisiklet suçu. Yarın da gelsin gösteriler. Korteji hayal edebiliyor musun, cellabiyeli bir sakallı başı çekiyor, elinde de bir pankart: “Katlanır Peugeot Bisiklet Ayrımcılığına Hayır” mızmızlanmaya yer arayan makbul bir Fransız gibi. Bundan sonra kim entegre olamadığını söyleyebilir ki?"

Meraklısına. Normalde goodreads'e yazıyorum okuduğum kitaplara dair kısa kısa, ama bu seferkini burada da yazmak istedim.. İsteyene pdf'ini yollayabilirim.

6 Şubat 2025 Perşembe

80'lerin sonu 90'ların başı

80'lerin sonu ve 90'ların başındaki çocuklardansan, bugün biraz nostalji.... :,)



Güzel günlerdi... Şimdi izlemeye kalksan herşey gözüne yanlış gözükür..... :) Dünya 40 senede nasıl değişti ve nasıl da ciddileşti.. Bunun sadece bizim "büyümemizle" ilgisi yok sanki.... 

5 Şubat 2025 Çarşamba

Dört Mevsim

2025'te; dünyanın dört bir yanında çeşitli konser ve görsel etkinliklerle, Vivaldi'nin Dört Mevsim'inin 300. Doğum Günü kutlanıyor. Bu sene içinde kaçırma, bunlardan birine katıl derim. Hakikaten çok güzel işler yapılmış, insanı Dört Mevsim'e bir defa daha hayran bırakmaya yetiyor....

Dört Mevsim, benim çocukluğumun müziğidir. Pazar günleri annem ve babamla arabamıza atlar, bir hava almak için Mudanya'ya doğru giderdik.. Arabanın kaset çalarında çalan kasetlerden (ki tamamı klasikti) biri de Dört Mevsim'di ve ben tüm eseri ezberlemiştim, çalarken eşlik ederdim ve "ne dinleyelim" sorusuna ilk cevabımdı her sefer.. Yaşım 6-9 arası olmalı.. 

Şimdi üzerinden 35 sene geçtikten sonra ve uzun zamandır Vivaldi'nin Dört Mevsimini (fazla çalınmış, fazla klasik, fazla sıradan! bulduğum için) dinlemedikten sonra, bu "ilk aşk"ıma yeniden geri dönüyorum.. Üstelik benim gibi bir klasik meraklısı çıkan oğlumla birlikte... 

300. yıl onuruna, yakalayabildiğimiz tüm konser ve sanat gösterilerine katılmaya çalışıyoruz ikimiz.. İçimdeki çocuk ve onun çocuğu.. Güzel bir duygu bu..

2025 boyunca, Dört Mevsim hakkında dönem dönem yazacağım sanırım....

Anne-Sophie Mutter yorumu

4 Şubat 2025 Salı

Mesaj kaygısı

Bu çağın hastalıklarından biri de sanırım herkesin söyleyecek ve gösterecek bir şeyi, vermek istediği bir mesajı olması..

Özellikle de araba arkalarında. Kiminin derdi Filistin meselesi, kimininki savaşma seviş, kimi Hz.İsa tarafından kurtarıldığını cümle aleme yayma derdinde, kiminde Atatürk Kocatepe’ye çıkıyor. 

Sıktınız. Hepiniz.

Derken bunu gördüm sabah trafiğinde. Bu da evden eve taşıma firmasının mesajı; şarkıya göndermeli. Sanki bu içlerinde yine en sevimlisi gibi….. ne dersin?


I like to move it move it ;)))

3 Şubat 2025 Pazartesi

Pazartesi Masalı - 6

Önbilgi. Bu seriye neden başladığımı ve nasıl yazdığımı şurada anlattım.

.

6. Hafta: Hayatın tuzları

Sürekli mızmızlanan, hiçbir şeyi beğenmeyen çırağını bir paket tuzu ikiye bölerek önce bir bardak suya, daha donra da göle eşit olarak katıp, karıştırıp, içiren ustanın hikayesini okuduk / dinledik bugün.

Öykünün anlamı şuydu; hayat hepimize tuzlar yani çekecek dertler verir. Dertlerini seçemezsin ve dertler sadece senin değil, herkesin başına gelir. Dertlerden kaçamazsın, onlardan kaçınmak, örneğin işini, eşini ya da yaşadığın yeri değiştirmek de bir işe yaramaz. Kaçtığın ve kaçındığın her ders, onun sana ne öğretmeye çalıştığını görene dek yeniden karşına çıkar. 

Hayatın getirdiği koşullara verdiğimiz tepkiler, psikolojik dayanıklılığımızla da ilgilidir. Dayanıklılığımızı geliştirmek için, henüz yeni dertler ortada değilken, yani o “soluklanma anlarında”, eski zorluklarla başa çıkarken en sık başvurduğumuz ve işe yara(ma)yan üç yolu kendimize hatırlatarak başlayabiliriz. 

Meselâ benim dertlerle karşılaştığımda en işe yaramayan ama kişiliğimden gelen mekanizmam: hemen kendimi sorumlu görüp suçlamak ve donup kalmak. Donup kalmamayı da önce bedenimi aktifleştirerek, mesela yürüyüşe çıkarak, evden çıkamıyorsam da evde biraz hareket ederek (yoga, leslie ile yürüyüş vs) aşabiliyorum. Diğer yanlış mekanizmam çikolataya saldırmak (1 kutu nutellayı kaşıklamak). Onun yerine de “yiyebildiğin kadar kuru meyve” dedim mesela, bir noktada böğk geliyor duruyorum. Ya da “şimdi ne gereği var arayıp onu da darlamanın” diye düşünmek yerine, modumu en çok yükselten 3 arkadaşımı belirledim, dönüşümlü olarak (fazla darlamadan) arıyorum ve gerçekten keyfim geri geliyor! Peki sen? Sen nasıl dönüştürüyorsun yanlış mekanizmalarını?

Haftanın ödevi: Su meditasyonu. Deniz / nehir kıyısına git ve her bir dalgaya nefesini ayarla, nefes aldıkça içinin tertemiz bir suyla yıkandığını, verdikçe tüm dertlerin yavaş yavaş içinden akıp gittiğini hayal et. Bu meditasyonun sonunda da 1 bardak su iç ve o suyun sana temiz bir enerji verdiğini düşünerek güne devam et.

2 Şubat 2025 Pazar

Coşkun-hüzünlü

“Çünkü yaşamak gibi bir şeydi yaptığı
Anasız bir tay gibi coşkun ve hüzünlü” - Turgut Uyar

Videoyu babam internetten görüp yollamış..
Annelik işte..

1 Şubat 2025 Cumartesi

Dağ

Normalde 1,5 saat sürecek yol, 2,5 saat gidiş, 2,5 saat dönüş, 5 saat sürdü. 1 saat bürokratik işlemler. 3 saat kayak. Yarım saat de şu manzaraya bakarak hüngür hüngür ağladım.

Zugspitze.

Annelik çok yalnız bir yer. Çok yamaçlı bir yer.

Bugün bu dağla konuştum ben.. Onu kafamdaki Tanrı düşüncesine eşleştirdim, içimi döktüm, dua ettim, yanımda olmasını diledim. İçimden tabii. Yoksa dağla konuştuğumu görse biri, kim bilir ne düşünür.. Oysa bazen hayat, insanı dağla konuşmaya getirir. Bir tek dağ anlar seni bazen. Ve bir tek sen hissedersin, dağın ya da Tanrı’nın seni sıkıca kucakladığını..

Bugün böyleydi. Ve kulağımdaki şarkı da buydu. Şimdi tek istediğim kesintisiz 5-6 saat uyuyabilmek..

Güncelleme: Sevgili Hirondelle “Sekiz Dağ” filmini önerdi. Çok teşekkür ederim!

31 Ocak 2025 Cuma

İşin sırrı

Dün bir danışanıma söyledim, bu sabah kızıma, şimdi de sana söylüyorum. Önemli bu, dinle.

“Başarılarını şansa ya da diğer insanların davranışlarına, başarısızlıklarını ise kendine mal etmek yerine; tam tersini,; yani başarılarını kendine, başarısızlıklarını ise şanssızlığa ya da diğer insanlardan kaynaklanan sorunlara mal etmeyi dene. Mutluluğun ve huzurun sırrı bu..”

Dinle bence bu önerimi.. Faydasını göreceksin.

Şans, yeni yılda birbirimiz için dilediğimiz inatçı bir domuzdur çünkü..

30 Ocak 2025 Perşembe

Hemen ve acilen


Ayşen Aksakal’ın “Lakin iyi yaşadık” isimli kitabında da görünce, düzeltmek ihtiyacı duydum. Paragraf şu:

“İstesek belki güzel yaşarız da, ayıbımıza gidiyor. Aynı çayı boğaza bakarak içmek, sıcaktan damda yatan memleket insanına ayıp etmek gibi.”

Bu kafayı acilen değiştirmemiz, hak ederek ya da şansla sahip olduğumuz güzellikleri, sindire sindire (göstere göstere demedim) yaşamaya kendimizde hak görmek, memleketçe başımıza bela olduğunu düşündüğüm “ayıp olur”un sonsuz geniş anlamını yeniden yazmak zo-run-da-yız!

Memleketçe melankoli ve hatta depresyondan çıkmanın tek yolu bu! Hemen ve acilen!


29 Ocak 2025 Çarşamba

Şakır şakır yağmur

Bugün şakır şakır yağmur yağıyor, sabahtan beri durmadan, dinmeden. 

Tavşancıklar tüm gün küçük kulübelerine tıkışıp burunlarını dahi çıkartmadan uyudular. Hasta olduklarından endişe duydum önce. Sonra bu endişeme güldüm, kapkaranlık bir günde yapılabilecek en güzel şey; uyku çünkü.. 

Bazen onları kıskanıyorum, birbirlerine karşı öyle şefkatli, öyle yumuşaklar ki... Üstelik kendi seçimleriyle bir araya da gelmediler. Biz o ikisini bir araya koyduk ve "sevin birbirinizi" dedik.. Sevdiler. Hayat insanlar için de böyle basit olsaymış keşke.....

Belki de öyledir, yukarıdan biri bizi bir şekilde birbirimize uygun görüyor, aşık olun diyor, oluyoruz. Şimdi evlenin diyor, çocuk yapın. Çalışın diyor, ekmeğinizi hak edin. Kulübenizi kurun. Birbirinize şefkat gösterin. Bazen de küçük kavgalar edin. Oyun da oynayın arada. Hayatı ve yaşadığınız alanı merak edin. Bir de anlam bulabildiysek, ne âlâ.... 

Hayat basit aslında.

Fotoğraflar. Tam 17 yıl önce Laos. 

28 Ocak 2025 Salı

Bir ağaç

Bir ağaç tanıdım.

Bir anlamı olmalı bunun.

(Tanrıyla konuştuk belki de.)

- İlhan Berk.

Tanıdığım en güzel ağaçlardan biri 💚
Şimdilerde çıplak, baharı bekliyor.. 
Herkes gibi.

27 Ocak 2025 Pazartesi

Pazartesi Masalı - 5

Gömülü Hazine Masalı

Yaşlı çiftçi, tembel oğullarını ölüm döşeğinde yanına çağırır ve der ki: "bu çiftlikte gömülü bir hazine var". Oğullar daha nerede olduğunu söyletemeden de ölür. O öldükten sonra, oğullar büyük bir hırsla tüm tarlayı kazmaya başlarlar ama bir türlü bulamazlar hazineyi.. Hazır kazmışken de, bari babamızdan kalan tohumları atıverelim derler..

O sene öyle güzel ürün verir ki tarla, oğullar hasat zamanı oldukça iyi para kazanırlar. O zaman anlarlar ki; asıl hazine; çalışma, sabır ve sevgiyle ortaya çıkıyor..

Kıssadan hisse: Yola kendini tamamen vererek, mümkün olduğu kadar da keyifle ve eğlenerek devam et, emeğinin karşılığını eninde sonunda alacaksın. Hem alamasan bile, en azından yolda eğlenmiş, bir sürü deneyim edinmiş olacaksın..

Haftanın ödevi: Zen bahçesi. Bir tepsiyi tuzla doldur, üzerine bir çatalla çizgiler çiz ve bir süre sonra tepsiyi sallayıp, tüm çizgilerin yokoluşunu izle. Ya da bir kumsalda, bir ağaç dalı ile kuma desenler çiz ve dalgaların onları yok edişini izle.. 

Filipinler, 2012.

Çünkü; “sonuç değil, süreç….”

26 Ocak 2025 Pazar

Masal Terapi

Bir oyun oynayalım mı seninle? Upuzun, 47 hafta daha sürecek bir oyun? Oynar mısın benimle?

Kuralımız şu; her Pazartesi sabahı o haftanın masalını okuyacağız (ya da Gevezenin sesinden dinleyeceğiz) ve hafta boyunca üzerinde düşünecek, önerilen ödevi yapacağız. Tamamen kişisel, tartışma falan yok, hepimiz kendi yolumuzda..

Misal bu haftanın masalı, bence kitaptaki en anlamlı, bana en iyi gelen masallardan biriydi: Bölüm 4: Kırık Testi. 

Bir adam, çeşmeden köye her sabah omzuna astığı bir sopaya bağladığı iki testi ile su taşımaktadır. Sağında yeni bir testi, solunda ise eski ve çatlak bir testi ile.. Sonunda çatlak testi dayanamaz ve der ki: ne olur bırak beni, hem sana yorgunluk, hem işimi doğru yapamıyorum, kusurluyum diye bana üzüntü.. Adamsa ona bakar ve der ki: geçtiğin yola bak, sağ yanı kurakken, sol yanı nasıl da çiçeklerle dolu.. Senin çatlağından sızan suyla oldu bu..

Kıssadan Hisse: Olduğun halinle mükemmelsin. Çatlakların seni biricik ve eşsiz yapan şeyler, onları kucakla.. 

“Bir çatlak var her şeyde. Işık oradan girer içeriye” - Leonard Cohen.

.

:) Sevdin biliyorum.. Ben de çok sevdiğim için, tüm bir yıla yaymak istiyorum. Sevdiğim, bana iyi gelen şeyleri paylaşıyorsam burada, bunu da paylaşmalıyım bence.. - Bunun da 4. haftanın sonunda aklıma gelmesi :))

Yarından tezi yok, her Pazartesi, yeni bir masal ve ödeviyle görüşmek üzere.. 

25 Ocak 2025 Cumartesi

Yoğunbirazyorgun

Kera Till’in çizgileri.. Minimalizmin gücü..

Bu hafta normal dışı nedenlerden ötürü, normalin iki katı danışan görmem gerekti. Bu hafta kariyer çocukların önüne geçti. Ve sevmedim bunu..

Oysa daha geçen hafta diyordum ki, hata mı yaptım çocukları kariyerin önüne koymakla….

Hata orada değil demek ki. 

Peki nerede?

24 Ocak 2025 Cuma

Küçük hanım, belki de bey.

Fikir. Çoğulu efkâr. - diyor, Behçet Çelik.

Haklı olmasına haklı, ama, bu bir karakter meselesi. Değişmiyor..

Ben yapamıyorum işte. Bu mevsimde, -7'de, bir köşede kıvrılmış bulduğum yeşil tırtıla "aptal, bu mevsimde çıkarsan donarsın" deyip de geçebilmeyi.. Alıyorum bir kutuya, sebzeler ve fısfıs suyla, üstüne birkaç delik açtığım streç filmle, bir de ahududu koyuyorum baharın anısına. O da gidiyor, o ahududuyu "kucaklıyor".. 


Şehrin botanik bahçesine gidecek haftasonu, orada 20 derecede belki - umarım - bir yaşam şansı olur.

23 Ocak 2025 Perşembe

Milat ve miad

Her şeyin, bir miladı ve bir miadı var.

Miladı kolay fark ediyoruz ve iyi de hatırlıyoruz ama, miad bazen karışıyor, sürünüyor, sündürülüyor..

Bunu düşünmek lazım.

Bir de; bugün iki saat arayla, önüme, iki farklı eldiven teki giymiş yaşlıca bir adam ile, iki farklı çorap teki giymiş yaşlıca bir kadın çıktı :) Bunun mutlaka bir anlamı olmalı?

22 Ocak 2025 Çarşamba

Dört mevsim

Dün gece, ailemle ve bizim gibi yetmiş kişiyle birlikte, St. Marko kilisesinde, yerlere atılmış lazyboy’lara kimimiz yatarak, kimimiz oturarak, Vivaldi’nin Dört Mevsim’ini, ışık gösterisi eşliğinde, izledik ve dinledik. 

Buralardaysan, kaçırma. Tanrının bir evinde, bu sefer de bir başka tür dua etmek gibiydi.. 

Telefon gözün ve kulağın algısına yaklaşamasa da, ufak bir kuple buraya:

Ah bu renkler..

Eserin en sevdiğim bölümü de iyiydi

Bizim ibadethanelerde de böyle yanyana yattığımızı ve ne bileyim sanat müziği falan dinleyerek de ibadet edilebildiğini görmek için, daha kaç dört mevsim geçmesi gerekecek acaba?

21 Ocak 2025 Salı

Kadınları anlama kılavuzu

Bir kadın, bir erkek için “düzgün bir adam, çok düzgün” diyorsa, asıl demek istediği, “fazla düz”dür. Düz; sıkar bazılarımızı.


Ananem gülerek ve şaka yollu derdi ki: “bakıyorum da bi’ tane bile normal yok arkadaşların arasında..” :) Gelinim sana diyorum, kızım sen anla.. 

Şimdi hatırladıkça gülümsetiyor bu cümle, iyi ki’lerimden biridir hep bu anormallikler, eğrilikler, düz olmayan çizgiler.. Hiçbir şeyi başaramamış da olsam, sırf bu sayede, en azından ilginç biri olmayı başardım şu hayatta…. 

Aferin bana :)

20 Ocak 2025 Pazartesi

Fata morgana

Bugün 8 yaşındaki oğlumdan bu kelimeyi öğrendim. Hiç duymamıştım daha önce ama o anlatınca, ne olduğunu anladım. Hani otobanda giderken sanki ileride göl varmış gibi görürsün, serap deriz biz Türkçede.. Sıcaklık farklı çok olduğunda, ufuk çizgisindeki cisimleri optik ilüzyon ile havada asılı olarak görmek anlamına da gelir, şöyle güzel örnekleri var bak:



Bir de bu çocukta dil gelişim geriliği var ha…..

Neye göre kime göre.

19 Ocak 2025 Pazar

Deli deli bakma öyle..

Şu sözü duymuş muydun: "Delisi tepesinde kadın.."

Ben dün duydum ve çok sevdim çünkü ara sıra benim de delim tepemde oluyor. Daha doğrusu tepemde acaip bir şeyler oluyor da, ne oluyor tam bilemiyorum, ifade edemiyorum, nasıl başa çıkacağımı da bilemiyorum, üstelik bir de endişeleniyorum. Halbuki, meğerse delimmiş tepemde olan..

Ara ara insanın deli deli bakması gerekiyor bence olaylara ve dahi kişilere, çünkü akıllı kafayla ve mantıkla çözülmüyor bazı şeyler. Yani, en nihayetinde, delimizin tepemize çıkmasına bazı günler izin vermeliyiz diye düşünüyorum..

Her gün değil.

tam olarak öyle, bugün.


18 Ocak 2025 Cumartesi

Mutluluk ve özlemle ağlamak

Şu an. Tam şu an hüngür hüngür ağlıyorum, ve mutluluk ve özlemle.. 

Çünkü çok uzun zaman sonra, çok uzun zaman aradıktan ve vazgeçtikten ve hattâ öyle bir melodinin hiç olmadığına, onu benim uydurduğuma inanmaya başladığımda, tam şu an radyoda çalmaya başladı.. Ve ben bunca zaman sonra, kulaklarıma inanamadım, arabayı hemen sağa çekip durdum, gözlerimden yaşlar sicim gibi dökülerek dinliyorum tam şu an..!

Teşekkür ederim sevgili hayat, uzun zamandır aradığım bir puzzle parçasını bana geri verdiğin için…..


Hamiş. Tabii ki şarkıya ağlamıyorum, şarkının bana hatırlattığı varlığa olan özlemime ağlıyorum..

17 Ocak 2025 Cuma

Ilık

Bir danışanım "hayatı sıcak ya da soğuk seviyorum, ılık hiç bana göre değil" dedi. Kimimiz böyleyiz, uçlarda yaşamayı, ya da siyah / beyaz, 1-0, var / yok, başarılı / başarısız gibi dualist sistemlerde düşünmeyi ve hareket etmeyi tercih ediyoruz. Oysa asıl renkler, yaşam, duygular; genelde iki uç arasındayken güzel, anlamlı..

Bazen bu 1-0 sistemine ben de kapılıp gidiyorum. Sonucunda da, mutsuz olunca fark ediyorum hatamı. Yorucu bir şey bu dualizm..

tek saksıda üç renk <3

16 Ocak 2025 Perşembe

Eve kadar eşlik..

“Tek yaptığımız, birbirimize eve kadar eşlik etmek.”

- Ram Dass, Harvard psikoloji profesörü ve doğru yaşamak düşünürü ve uygulayıcısı.

Sağda. 
Eve gidişteki yoldaşı ve yakın dostu Reb Zalman ile..

15 Ocak 2025 Çarşamba

Söyle. Bize bir küçük söyle..

Söyle Küçük Saadetini

Söyle saadetini, çekinme
Bir ekmek, bir kadın, birkaç çocuk.
Tatlı gerinmelerin peşisıra sabahleyin
Evinle işin arasında bir tatlı yolculuk..

Cigara içerekten alacakaranlıkta
Kapını çalmışsın.
Alınterin, göznurun, el emeğin, karın.
Turfanda portakal görüp çarşıda
Tadımlık birkaç tane almışsın..

Alırsın kardeşim, almalısın
Dünyadan o kadar az ki, istediğimiz
Senin, benim, hepimizin, çocuklarımızın
İki olmamalı bir dediğimiz.

Turgut Uyar

Söylüyorum o zaman, dinle, bu da benimkisi:

Hırs ve mutsuzluk, işte bu “küçük” mutlulukları, “var, ama çok küçük” bulduğunda, “daha büyüğü olabilir mi” dediğin anda başlıyor. Kitaplığım ve bahçem ya da ekmeğim ve kadınım ve birkaç çocuğum var, ama.. dediğin anda. 

(Anlamadığım) Şiirin, tek kelimelik gücü bu işte. 

Söyle KÜÇÜK saadetini.. 

14 Ocak 2025 Salı

Seramik

Kil ve toprağa şekil vermek hoşuma gidiyor ama o “şekli” bir de günlük hayatta kullanmak, yani estetiği fonksiyonellikle çoğaltmak, çok daha keyifli bir his.. 

Akşam çayı için girdiğim cafenin el yapımı seramik tabakları çok hoşuma gitti ve “acaba evde yapılabilir mi bu tabakların bir benzeri?” diye düşündürdü. 


Kil alıp evde yoğursam.. Sonra bir atölyenin ocağı kiralanabilir belki.. Sadece pişirme aşaması için. Çünkü kurslar hem cep yakıyor, hem de tam istediğim türde çanak çömlekler yapılmıyor nedense.. Benim istediğim basit, yamuk yumuk, amatör işi, kusurlu şeyler..

Hayat gibi.

13 Ocak 2025 Pazartesi

Ah o sofrada

Şunu okudum: “Ben yaşamadım, bilmiyorum, ama Yaşar Kemal şimdi anlatır der ki, bir gece Bedri Rahmi’nin Narmanlı Hanı’ndaki işliğinde Ahmet Hamdi Tanpınar, Sabahattin Eyuboğlu, Bedri Rahmi ve kendisi bellekten okumaya başlamışlar, Ahmet Hamdi ile Sabahattin Divan edebiyatından, Bedri ile Yaşar da Halk edebiyatından söyledikçe söylemişler, sabaha kadar hiç durmadan dökmüşler, sermişler şiiri hiç tükenmeyen bir şölen sofrasında birbirlerine.” - Sabahattin Eyüboğlu, Gökyüzü mavi kaldı.

Şunu düşündüm: “Ah o masada tuzluk falan olmak vardı..”


Masa demişken.. Şunu da sevdim: