30 Kasım 2025 Pazar

Schopenhauer’in “kaktüs” ikilemi

Dün şehrin Doğu yakasında bir çalışmaya katıldım, ara sıra gözümün takıldığı manzaramız şuydu:

Sevimli, yaşlı ve geleneksel bir evin, bitişiğindeki yüksek, görece daha genç ve daha soğuk binalara rağmen (ya da onlara dayanarak, destek alarak) uzun yıllar boyunca ayakta kalması, hep hoşuma gitmiştir..

Sonra, dikkatlice bakınca, evin tüm pencerelerinin, alttan ve üstten, sayısız kaktüsle dolu olduğunu fark ettim! 

Çok tuhaf ve biraz da korkutucu geldi bu bana. Schopenhauer’in ünlü kirpi ikilemini de düşündürdü. Kirpiyi al kaktüsü koy.. İnsan kendini dışarı kapatmak istediğinde, pencerelerini kaktüslerle kaplıyor demek ki. Ama bu sadece dışarıdan görünmemesini sağlamakla kalmıyor, bir süre sonra, içeriden de dışarıyı “dikenli, tekinsiz bir yer” olarak algılamasına neden oluyor.. Gibi gibi. Sonuçta bir Schopenhauer değilim, idare ediver..

29 Kasım 2025 Cumartesi

İdeolojilerin ölümü

Çok sık söylediğim bir cümle vardır: ah 69 kuşağı olabilseydim ahhhh der dururum. Çünkü zamansız bir çiçek çocuk'um ben. Tutumlarım, inançlarım, tarzım, ideolojilerimle... Zamansız bir çiçek çocuk.

Her gün gittikçe artan bir yoğunlukla hissediyorum; dünya değişiyor ve ideolojilerin sonuna geldik, ölümüne şahit olduk. Kimimiz yas sürecinde, kimimizse çoktan unuttu bile, "yeni kocaya vardı".. 

Yeni koca elbette dijital çağ, sosyal medya ve yapay zeka.. Ben bunlara uyumlanamıyorum, uyumlanmak istemiyorum. Fikirlerimi meydanlarda bağırmak, kolkola yürümekle gösteren biriyim ben (birkaç defa karakollarda "çay içmişliğim" vardır bu nedenle, hayatımın en "yaşadığım" döneminde) sanal ortamda klavye silahşörlüğüne, anonim yorumculuğa inanmıyorum. 69 kuşağının kadınlarının bizler için yaptıklarına şükür duyan bir kadınım ben, tırnaklarımızla kazanılan kadın haklarımızın, yakından bakınca afedersin hemoroidli kıç deliğini andıran silikonlu dudaklar ve hiçbir özgün tarafı olmayan (düpedüz çirkin!) abartılı feminen giysilerle, takma tırnak ve kirpiklerle "al canım paket içinde bedenim ve ruhum senindir" diye kapitalizme mal gibi sunulmasına öfke duyuyorum. Futbol veya lego, bitcoin veya pokemon kartları, rengarenk ambalajıyla Victoria Secret deodorantlar, birbirinin kopyası, iki üç büyük harften oluşan ucuz işgücü uzmanı markalar... Orta Afrika'da bir ülkenin kalkınmasına yetecek paranın üç katını saçma sapan mallara harcayan zenginler. Kimsenin kimseyi umursamaması ve kendi çocuklarımın bile, şimdiden, bu küçücük yaşlarında, bu ideolojisizlik içinde, kayıp bir nesile ait olduğunu bile bile.... yaşamak?

Sırtımda koca bir hançerle "hayır ben ölmedim" diye inat etmek..

Çoktan öldüm ben de. Herkes gibi. İdeolojiler gibi. İnançlar gibi. İdealizm gibi. Güzel olan ne varsa, onun gibi......

Kaçınılmaz gerçek ölüm içinse sadece zaman dolduruyorum.

Ekleme. Bu yazıyı yazdıktan sonra Derin Hakikatler’in yazısını okudum, denk gelmiş ya da aslında biraz sistemin dışı özlemi çeken hepimiz içten içe bunları düşünüp duruyoruz her an…. Çözüm sanat, edebiyat ve felsefeye sığınmak gibi geliyor bana. Kalabalıklardan uzak durmak. Kendi içimize dönmek.. Ama yanılıyor da olabilirim….

28 Kasım 2025 Cuma

Hayırlı Cumalar

Yıllardır bu bloğu yazıyorum, bir defa bile sana "hayırlı Cumalar kardeşim" dememişim. Ayıp.

Dün ilk defa öfkemin iyi bir işe yaradığını fark ettim, çünkü normalde kendisinden nefret ediyorum. Bir aydır sürekli ertelenen doktor randevusunu yine ertelemeye kalktılar ve ben kendimi kontrol edemedim. Siz bu süreç nasıl büyük bir stres kaynağı benim için biliyor musunuz diye bir başladım.. Sinirlendikçe Almancam bozuldu, Almancam bozuldukça sinirlendim ama açıkcası ilk defa susmadım, hakim kültür karşısında azınlık olarak baş eğmedim, hatta "bana yakışmaz" bile demedim, saydım da saydım, köprüler de yıkılırsa yıkılsındı artık o noktaya geldim.

Sustuğumda karşımdaki kadın, "o zaman eski saatten 45 dakika sonrasına yazıyorum peki" dedi! Hani hastaydı doktor demedim, iki saniye önce o abuksubuklayan ben değilmişim gibi, saçımın perçemini şöyle bir düzeltip, "peki o zaman teşekkür ediyorum, Pazartesi günü görüşmek üzere, iyi haftasonları" dedim ve telefonu sakince kapatıp yerine koydum.

Neydi şimdi bu.... Bilmiyorum. Ama şunu hissettim, öfkemden nefret ediyorum ya, bazen de sevebilirim demek ki. bazen öfkelenmek, baş kaldırmak, yakıp yıkmak gerekiyor demek ki.. Peygamber sabrı Peygambere, sen sadece basit bir insansın, demek ki.....

Hayırlı Cumalar arkadaşım. 

İnşallah tüm bunların sonunda hayırlı haberler alır, bu stres ötesi dönemi hayırlı şekilde geride bırakırız... Sen de beklemedeysen, belirsizlikteysen, sen de bir avazda kurtul iyi haberlerle inşallah.. Amin.

27 Kasım 2025 Perşembe

"Çahve" ve dizi önerisi

Çok sevgili kayınvalidem (ünlü düşünür) B.ciğimin veciz bir sözü vardır; şöyle der: "Herkesin bir bağımlılığa ihtiyacı vardır". 

Seni bilmem, benim için bu doğru. Son haftanın keşif ve anında bağımlılığı şu mesela:

çavdar kahvesi

Çavdardan kahve benzeri bir toz yapmışlar (aslında yeni değil, 2. dünya savaşı sırasında kahve kıtlığında çavdar içtiklerini büyükbabamızdan dinlemiştik) ve hakikaten çok lezzetli ve kafein içermiyor. Fakat; dolu dolu 2 tatlı kaşığı toz, bir bardak su ve azıcık süt olacak. Bir kutu bir haftada tükendi, o kadar lezzetli.. Tavsiye edeyim dedim fakat gluten içeriyormuş, haberin olsun.

Diğer bağımlılığım tamamen glutensiz :)) Bir dizi önereceğim! Benden pek film, dizi önerisi çıkmaz biliyorsun, fazla ekran kullanmıyorum. Fakat bunun ilk bölümden bağımlısı oldum. Aşırı öneririm.

Evet yanlış görmüyorsun, o Claire Danes! Ben de şok oldum, Romeo ve Julliet'ten bu yana kaç sene geçmiş yahu? Danes (şaşkoloz yazar karakterini) çok iyi oynamış ama yanındaki Nile Jarvis'i oynayan Matthew Rhys (bak yine bir yerden çavdarı anımsıyoruz, gülme) hakikaten muhteşem bir performans gösteriyor, özellikle 4. bölümün son anlarındaki yüz ifadesi neydi öyle yahu!? Tırnaklarımı yiyerek (ve çavdar kahvemi içerek) izledim, aşırı tavsiye ederim.

Bundan sonrası spoiler içeriyor, izlemediysen lütfen okuma, hakikaten dizi son zamanlarda izlediğim en iyi diziydi ve bu yazacaklarım dizinin keyfini çıkartmana engel bir durum olacak çünkü. Hatta dur biraz nokta koyayım, gözün mözün de takılmasın...

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

Nile konusunda bir sorum var sana. Dizinin can alıcı noktasında biliyorsun Nile babasına telefon ediyor. Babası geliyor. Nile'ı sıcak bir duş almaya yolluyorlar. O anda, babasının sağ kolu diyor ki "şu anda önünde iki seçeneğin var. İlki, burayı temizleyeceğiz ve suç ortağı olacağız. İkincisi hemen şimdi FBI'ı arayacaksın, kendin temiz kalacaksın." O noktada ben diziyi durdurup, eşime aynı soruyu sordum (kendime sormama gerek yok, benzer sorulara cevabım hep aynıdır. Tabii ki FBI. Evlat bile olsa.) Eşimse Nile'ın babasının yaptığını yapacağını söyledi. 

Bu noktada evlatlarımıza diyoruz ya: "ne yaparsan yap, gel bana söyle, ben hep senin yanındayım".... Bilemedim yani. Ben değilim demek ki.

Sen ne düşünürsün acaba bu konularda....

26 Kasım 2025 Çarşamba

Sabah sabah felsefe

Hayatım ilginçleşmeye mi başladı nedir, inşallah? Dünkü evlilik teklifinden sonra, bu sabah da başıma şu geldi:

Parmağımı incitmiştim ya geçen ay, bu sabah kontrole götürdüm kendisini ve çıkışta da parmağıma kahve ve kruvasan ikram edesim geldi. 

Voltaren sponsorluğunda kahvaltı

Oh mis gibi eczane yanı bomboş kafe! Tabii ki ben boş bir dükkana, kafeye girdiğiysem, beş dakika içinde orası insan dolar, işletme-uğuru falan gibiyimdir (ayağını sürdün derdi bir arkadaşım), yine öyle oldu. Müşterilerle tıklım tıkış oturuyoruz, içeriye bir de adamcağız girdi. Süklüm püklüm “şu poğaçadan bi tane veriverseniz” falan diyor.. 

Ben böyle şeylere hiç kıyamam, işi uzatmadan işaret ettim ben ödüyorum anlamında. Gittim sessizce halletmeye çalışıyorum, malum sağ elin verdiğini sol el bilmesin.. 

Adam demez mi “bir de kahve alıversem”, “hayhay” dedim, “burda yiyiversem”, cafe sahibi biraz duraksayarak da olsa “hayhay” dedi. Siparişi hazırlanıyor, adam bana döndü ve dedi ki: “küçük kahve mi aldınız büyük kahve mi?”

:))) 

İşte sorun tam olarak burda canım benim. Yetinememek. 

Bendeki sorun da şurada: herkese yetmeye çalışmak. İnsanları, sorunları, sosyal sistemleri, dünyayı iyileştirmeye çalışmak..

Eğ başını, parmakcığınla başbaşa, iç kahveni keyifle ve umarsızca diyememek….. Bilmem ki böylesi mi iyidir, öbür türlüsü mü.... Vallahi bilmem; welcome to very baba ethical problems yani. Sabah sabah.

25 Kasım 2025 Salı

Evlilik teklifi!

Bu sabah havhavcanla göl çevresinde yürürken, çok tatlı bir olaya denk geldik. Sabahın 8'inde, -4 derece buz gibi havada, bir adamla kadın fotoğraf çekmeye uğraşıyorlar. Beni görünce adam "bir videomuzu çekebilir misiniz" dedi. Ben kırmızı kayıt noktasına bastığım anda, adam tek dizi üzerine çöktü ve cebinden siyah minik bir kutu çıkarttı. Sonrası gözlerini kutuya dikmiş, şaşkınlıkla iki eliyle ağzını kapatmış bir kadın :))

Çok heyecanlandım, elimdeki telefonu düz tutmak için çok çaba sarfettim. Bir yandan da nedense kalbim adam için çarpmaya başladı, ay ne diyecek evet diyecek mi derken, baktım sarılıyorlar, mutlu son :) 

Sanki birşeylerin "doğuşuna" şahit olmuş gibi hissediyorum. Daha önce hiç şahit olmamıştım, çok heyecanlı bir anmış gerçekten!


Asıl komik olanı unutuyordum. Tam sarıldıkları anda tepemizden belki 10-12 kazlık bir sürü geçti V şeklinde dizilmişler göçe hazırlanıyorlar :)) Ben de kamerayı direkt kazlara çevirdim, kendimi Tarkovsky falan gibi hissediyorum şu an :)))) 

24 Kasım 2025 Pazartesi

Pazartesi Masalı - son

Tam bir senedir sürdürdüğüm her Pazartesi bir bölüm "Judith Malike Liberman - Masal Terapi" okumak ve üzerinde düşünmek projem, bugün sonlanıyor :) Pazartesi Masalları bana çok iyi geldi, umarım sana da iyi gelmiştir.

Son masal: Hayatın gelgitleri

Hayatımızın dalgalarını ve gelgitlerini biz yaratmayız. Ama onlara göre kulaç atıp dans edebilmeyi becerebiliriz. 

Herkes gibi senin hayatının da inişleri ve çıkışları olduğunu reddetme. Vücudunu, zihnini, ilişkilerini ve toplumu iyileştirmek için ihtiyacın olanlar şunlar: zaman, alan ve enerji. Bu da herşeyi bir kenara koyup yavaşlamayı gerektirir. 

Haftanın soruları:

1. Hayatında "iyileştirmen gereken" ne var?

2. İlişkiler, iyileşme dönemlerimiz ve büyüme dönemlerimiz için kilit noktalardır. Destek ağında kimler var? Güvenebileceğin ve sen iyileştiğinde senden ilham alacak, sana güvenecek olanlar kimler?

3. Yavaşlamak sence nasıl bir süreç olur?

Alıştırma:

Her sabah meditasyon yaptıktan sonra, serbest akışla bir sayfa yazı yazmayı alışkanlık haline getir. Daha sonra "gelgitlerin hangi evresindesin" yani "hava nasıl", güneşli mi, yağmur ihtimali var mı, fırtınalı mı, YARGILAMADAN, BU HALİ DEĞİŞTİRMEYE ÇALIŞMADAN, bunu not et. Güneşli günler kadar fırtınalı günleri de hoş karşıla. Hava durumunu seyir defterine çiz ya da yaz..

:) Belki yeni yılın yeni projesi bu olur, kim bilir? Haydi kal sağlıcakla..

23 Kasım 2025 Pazar

-9 dereceden selamlar

Saat 8.04 ve an itibarıyla -9 derece. Bugün en yüksek 1 derece bekleniyor. Telefonumdaki diğer kent olan Bursa ise şu an 17 derece yani aramızda 26 derece fark var, şaka gibi. 

Kanıt da vereyim.

Santraller ve betonlaşmanın etkisiyle son 7-10 senedir Bursa, Bursalıktan çıktı, Adanalığa falan yürüyor, Adana nereye yürüyor hiç bilmiyorum ama ülke sadece demografik ve sosyopolitik anlamda Araplaşmadı sanki, coğrafi anlamda da Arap ülkelerine yakınlaştık ve Avrupa ile aramızdaki fark da 26 birimin çok üstünde artık…..

Tüm bunları geri çevirebileceğine inananlara ne deniyordu? Bir kelime vardı ama çıkartamıyorum. Momentos’a danışmalı ;)

22 Kasım 2025 Cumartesi

Moda.?

Modayı takip eden biri değilim, hiç olmadım. Aynen vizyondakileri izlemediğim, okumadığım gibi, bu da bilinçli bir tercih. Hep bir sürüden farklılık isteği oldu çünkü kodlarımda, hiç sıradan olmayı istemedim.. 

Lakin...

Bu kadar da ayrı düştüğümü fark etmemiştim yahu :))) Bu nedir şimdi, biri bana açıklayabilir mi? 

Ben evde saklanırken, dört kollu insanlar mı türedi acaba?!?

21 Kasım 2025 Cuma

Anneler ve çocukları

"Anneler de her zaman her şeyi bilemiyor olabiliyorlar. Onlar da insan çünkü. Onlar da hata yapıyorlar. Hata yapmadıkları bir konu var: her zaman bizim iyiliğimizi istemeleri.."

Bugün saçma sapan bir Türk dizisinde duyup, hüngür hüngür ağladım.... İyi geldi. 

Bir de uzun uzun dua ettim, Allahım, çocuklarımı benim hatalarımdan da koru….

20 Kasım 2025 Perşembe

Meditasyonda RAIN tekniği

Tara Brach'ın "Radical Acceptance" kitabı başucu kitaplarımdan biri. Hani "bir kitap okudum hayatım değişti" klişesine karşı bir duruşun vardır ama içten içe de bazı kitaplar hakikaten seni dönüştürür ya.. Öyle bir kitap, R.A. benim için. 

Kitapta tanıştığım RAIN tekniği zor zamanlarda bana nefes oluyor. Buraya da almak istedim.

RAIN yani Recognize, Allow, Investigate and Nurture. Fark et, izin ver, araştır, bakım ver.. İlgini çekerse internetten araştırırsın. Ben buraya son zamanlarda yaptığım RAIN meditasyonlarından bir örnek ekleyeceğim. Bana iyi geliyor... Belki sana da iyi gelir.. 

19 Kasım 2025 Çarşamba

Masumiyet müzesi ve değişmek..

Yaş 14-15, başımda kavak olmasa da fıstık çamı ve begonvil yelleri :) Şahane bir yaz geçiriyorum. Ananem var, dedem var, Semo var. Annemle babam iş güç adı altında, bambaşka bir şehirdeki evimizde, çocuksuz yazın keyfini sürüyorlar. Benden beklenen biraz matematik çalışmak, başka hiçbir şey değil... 

Tüm günümü birkaç gün önce fotoğrafını buraya da eklediğim "küçük kamelya"da, denize baka baka, Ağustos böceklerinin senfonisi altında, yazarak ve çizerek geçiriyorum. Çünkü 20ye yakın kitap, boya kalemleri ve bir tomar kağıt getirmişim, tam 3 ay kesintisiz sürecek yaz tatili için. 

Geri kalan zamanlarda hemen evin altındaki denize girip uzun uzun yüzüyorum, bahçede zaman geçiriyorum. Ananemin yemeklerini iştahla yiyorum. Geceleri yıldızlara bakarak hayaller kuruyor, kaydıklarında dilekler diliyorum. 

O zamanlar ne kadar beyaz Türk olduğumu bilmiyorum, herkesin yazı aşağı yukarı böyle geçer sanıyorum. Ve henüz hayatımda tek bir ölüme şahit olmamışım. Ve henüz aşık da olmamışım. Hayatın en masum noktasındayım, herkesin içindeki güzelliğe inanıyorum, her şeye pespembe gözlüklerle bakıyorum.. 

O günden bugüne çok şey değişti, çok şey yitirildi, bazı yeni şeyler kazanıldı, sonuçta ben "şimdiki ben" oldum. İşin tuhaf tarafı, böyle de kalmayacağım, değişmeye, bazı şeylerden yana fakirleşmeye, bazı şeylerden yana zenginleşmeye devam ediyor, apayrı birine dönüşüyor olacağım....

Çok tuhaf değil mi bu? İnsan ister istemez şunu soruyor; "öz" ne peki?

Dedemin buz mavisi arabasının üstüne çıkmışım, 
garajın asmasından üzüm topluyorum sözümona.. 
tuhaf ama, hatırlıyorum bu elbisemi ve o üzümleri..
nasıl unutabilirsin ki?

18 Kasım 2025 Salı

Şükür

Bugün, Ağustos'tan beri ilk defa, başparmağımın tırnağını normal insanlar nasıl kesiyorsa öyle kestim! Basit bir tırnak kırığı deyip de geçmemek lazımmış; tam 3 ay sürdü ve süründürdü.. Ama bitti çok şükür.

İnsan bu kadar basit bir dikkatsizlik sonucu yaşanan "aksaklığın" bile sonuçlarına aylarca katlanmak zorunda kalıyorsa, hayatta başımıza gelen bazı şeylerin bizi yıllarca oyalaması, hayatımızı bir noktadan kırıp bizi hiç beklemediğimiz bir başka noktaya savurması, çaresizler yaşatması ve "ah şimdiki aklım olsaydı.."larla perişan etmesi, çok normal, çok insanca bir durum değil mi?

Bugün küçücük bir derdin sonuna geldim ve hayatın "olduğu gibi devam ettiği"ne dair ilk işareti şükürle yakaladım. Müteşekkirim bu farkındalık için ve darısı hayatta beni duraklatan diğer aksaklıkların başına diyorum.....

17 Kasım 2025 Pazartesi

Pazartesi Masalı - 47

Haftanın masalı korkmamak, cesaretli olmak üzerineydi ama... ben hayatının büyük kısmını cesaretli bir şekilde geçirdikten ve şu son yıllarda herşeyden korkar çekinir cesaret edemez bir hale geldikten sonra, şunu öğrendim, şunu söylerim; arkanı dayayacak bir "dayın" varsa, cesaret çok kolay bir şey dostum...

Bu "dayı" illa ki bir insan olmak zorunda da değil, misal bazı korkular direkt iyi bir aileye doğmuş olmak ile, bazı korkular para ile, bazı korkular iyi sağlık ya da şans ile, bazıları ilişkilerle ya da sadece önceki hayatında "canının hiç acımamasıyla, saçının teline bir zarar gelmemesiyle, iyilerle karşılaşmış olmakla ve bunun sonucunda dünyanın son derece olumlu bir yer olmasına inanmanla" bile aşılabiliyor. Yani cesaret denen yetenek, tamamen sana "sunulmuş" koşullarına bağlı bence....

Ha çıkmıyor mu hiçbir dayısı olmadan cesaretli olabilenler, çıkıyor diyorlar (misal köy okulundan çıkmış Türkiye birincisi olmuş derler..) ama açık söyleyeyim, ben hiç rastlamadım gerçek hayatta. Sen? 

O nedenle sevgili dostum; insanlara "korkularının üstüne git, cesaretli ol" falan derken yüksek tondan, bir düşün derim, "dayı"sı var mı, yok mu, yoksa, sen onun "dayısı" olabilecek misin?

diyor... 
pek biliyor.

16 Kasım 2025 Pazar

Bir somun ekmeği paylaşmak

Haftasonları taze ekmek almaya fırına gidiyorum ve bir somun ekmeğin yarısını, iki de kruvasanı alıp eve dönüyor, kahvaltı işlerine girişiyorum.

Neden yarım ekmek de bir değil, koyarsın poşete ertesi güne de taze kalır, sabah sabah onca yolu yürümek zorunda kalmazsın dersen de, şunu derim: taze sıcak ekmek başka bu bir.. Bir de, acaba diyorum, ekmeğin diğer yarısını nasıl biri alıyor? Bu konuda hayaller kurmayı, hikayeler düşünmeyi seviyorum.. sanırım en çok da o yüzden..

Aklımca, bir somun ekmeği paylaşıyor olma fikri, güzel geliyor, ne bileyim…

15 Kasım 2025 Cumartesi

Koleksiyon - 1

Hatıralardan bahsedelim mi biraz da....? Hatırladıkça iyi ki! dedirten, insanın yüzünü güldüren.

Birinde 23 yaşındayım. 

Dünya yemekleri gününe gitmişiz. İçmişiz içmişiz. Sarhoşuz ya sözüm ona akıllıyız da, araba yok, bisikletle dönüyoruz. O önde, ben selede, yerler arnavut kaldırımı, inceden kar serpiştiriyor, bir yanımızda Meuse nehri.. Yerler kaygan, düşüyoruz elbette. Gençlik işte, iki seksen yatmışız arnavut kaldırımına, uzun süre kalkmıyoruz yattığımız yerden, göğe bakıyoruz, gülmekten karnımıza ağrılar giriyor, yüzüme kar tanecikleri usul usul iniyor..

Bisiklet bir yanda, dostluk bir diğer yanda, ortada da: George from Georgia ve ben.......

Hayat öyle güzel ki o an. O kısa filmi çekiyorum, beynimdeki koleksiyona ekliyorum. Herşey yitebilir bir gün, ama o an; sonsuza dek benimle.

yeniden izlemeli..


14 Kasım 2025 Cuma

1000!

Bininci yazı!

İnanılmaz gerçekten :) 4 sene önce başlarken, "kendime güzel şeyleri hatırlatmaya, yaşadığımı kendime kanıtlamaya" çalışacağımı yazarak başlamıştım. Bak burada o ilk yazı..

Bu 4 sene içinde çok indik çıktık, bazen ara verdik, bazen coştuk. Birkaç defa silmeye de niyetlendim ama hiç cesaret edemedim. Çünkü bu blog, bloglarım içinde açık ara en sevdiğim bloğum oldu. Çünkü gerçekten yaşamaya değer, yaşamı anlamlı kılan 1000 güzel şey biriktirdim bu dört senede. Başardım :)

Şimdi bakalım bir 1000 daha çıkartabilecek miyim? :) Göreceğiz.

Foto. Bugün, geçen yıl çok arayıp da bulamadığım top laleler, yine çıkmış. Hemen aldım kendime, 1000. yazı şeferine!

13 Kasım 2025 Perşembe

Denize Bakan Ev'den Mektup..

Mektup olmasa da, whatsapp mesajı ve muhteşem fotoğraflar.. 


Teşekkür ederim babacığım..

Bu mevsimi de bir başka güzeldir benim küçük yazı mabedimin....

12 Kasım 2025 Çarşamba

Şaşkın kuş

Sabahın 4.08'i ve dışarıdan bir kuş sesi ile uyanıyorum.. Rüya mı, bu mevsimde ne kuşu.. Göçenler göçtü, göçmeyenler çalılıklara saklandı pustu. Bir bu, şaşkın, çipçip çipçip.. Şarkı mı söylüyor, kaybettiği birini mi çağırıyor, ne yaptığını kendi de biliyor mu derken derken, uyku muyku bırakmadı. Uzun uzun dinledim.. Bahar evet ama sonbahar.... Bilmiyorum ki 3 derece havada bu neyin şarkısıdır?

Fotoğraflar. Bu bölgedeki ötücü kuşları klasmanlamışlar.. Kimbilir hangisi bunlardan, bu şaşkın......

EKLEME. Sevgili arkadaşım Hirondelle'den, hangi kuş olduğunu anında bulabilmemiz için, muhteşem bir ekleme: http://merlinbirdid.com

11 Kasım 2025 Salı

Fena halde illegal!

Sokağımızda çok eski, perili tabir edilen köşk gibi bir ev var. Kocaman üç katlı binanın bazı camları kırık ve bahçesi de beline kadar otların bürüdüğü, karanlık bir ormanı andırıyor.

Ve ben fena halde, bir gece, illegal yollardan bu eve girmek istiyorum!!!

Fantazi gibi, obsesyon gibi bir şey oldu bu bende. Kendimi siyah maske ve eldivenlerle falan düşünüp duruyorum. İçeri girmek çok kolay; bodrum pencerelerinden birinden içeriye rahatça sığarım ben.. 

İçeri girince ne yapacaksın dersen.. hiç, öyle karanlık odalarda ürpere ürpere yürüyesim var sadece. 

O kadar.

🧐 

Illegal! <3 
.. yapılmış en iyi albümlerden biri değil mi hâlâ?!


ama son albüm de çok güzel diyenler? <3

10 Kasım 2025 Pazartesi

Pazartesi Masalı - 46

Bu haftanın masalı romantik aşk ve gerçekler üzerineydi. Klişeler.. Geçelim. 

Ama şu saptama güzeldi: Romantik aşk deneyimi; kendi içimizde taşıdığımız ama sahiplenemediğimiz bir güzelliği, bir başkasında görüp, hayran olduğumuz bir zaman dilimidir. İçimizdeki bu güzelliği itiraf etmeye korkarız.. 

O zaman; haftanın ödevi: geçmişteki ve şimdiki sevgililerinin sende hayranlık uyandıran özelliklerini yaz, bu sevgili değil de başka hayran olduğun insanların özellikleri de olabilir. Listeni tamamladığında kendine sor: "acaba bunlar kendimde farkına varamadığım özelliklerim olabilir mi?"

*

Haftanın Anti-C'si: Yahu her şey de kendimizle mi ilgili olmak zorunda şu hayatta? Karşındaki sevdiceğin bile "bendeki bir muhteşemlik" olmadan sevilemiyor mu? İmza. Aşkı şu yukarıdaki cikletlerden öğrenen, herşeye ben ben ben dememeyi de ananelerinden öğrenen bizim nesil..

9 Kasım 2025 Pazar

Zor

Baksana, şuncağız masada bir kaşık, bir çatal ve bir bıçak yanyana duruyor ve üçünün de artikeli farklı: das Messer, die Gabel, der Löffel.

Almanca zor ve mantıksız bir dil dostum…..

8 Kasım 2025 Cumartesi

29 yıl

Liseden mezun olalı 29 yıl olmuş, seneye büyük organizasyon var ve tabii ki bizim senenin öne çıkanları ateşlenmiş haldeler. Bu işlerde ilk atılan adım whatsapp grubu kurmak oluyor sanırım (Almanya'da whatsapp hala ikili sohbetlerde kullanıldığı için çok şükür, gruplar vs. benden uzak). Hafta başından beri bu gruba girmemekle uğraşıyorum. Uğraşıyorum çünkü biri ekliyor, hemen çıkıyorum, diğeri ekliyor, hemen çıkıyorum, sonra diğeri... of.

Hani çocuk parklarındaki makinalardan birinde deliklerden çıkan kunduzlar vardır, sen elinde çekiçle onlara vurmaya çalışırsın, biri girer biri çıkar, aynen öyle bir his.


29 senedir görmediğim insanları neden görme isteği duyayım? 29 senedir görmediğim insanlardan bana ne? Aynı nedenle sosyal medyadan da uzak duruyorum.. Geçmişte kalan, geçmişte kalsın ki gelecekten geleceğe yer açılsın..

Hamiş. Yalnızlık sandığım şeyin aslında desteksizlik olduğunu fark edeli beri, bu yalnızlık konusuyla fazla mı barışığım hatta sevişiğim? :))) 

Kelimelerin gücüne bak!

7 Kasım 2025 Cuma

Dink: Rocks or Sucks?

Dün danışanım söyledi; DINK yani çocuksuz ve çalışan çiftler (Dual Income No Kids) sadece ekonomik anlamda değil, çift uyumu, doyumu ve genel yaşam süresi ve doyumu anlamında, çocuklu çiftlere kıyasla çok daha avantajlı konumdalarmış. Etrafımdan gözlemim zaten o yöndeydi de.. Biraz literatürü de araştırdım, gerçekten doğruymuş.. Hatta daha ileri gidip sağlık anlamında da daha fazla avantajı olduğunu gösteren birkaç araştırma bile var (ama bunun nedeni özel zaman çokluğu ile kendine bakma, dinlenme süreleri ve kesinlikle daha az stres sahibi olmak arasındaki güçlü bağ da olabilir tabii).

Çocuk yapmamayı seçme nedenleri sadece bir tarz meselesi ya da ekonomik nedenler değil tabii, bir çok genç çift "yeşil akım" nedeniyle, yani dünyanın geleceğini korumak için de çocuksuzluğu tercih ediyor. 

Öyle ya da böyle, artık bol sayıda DINK var aramızda ve görünen o ki, gayet de mutlular ve bir çok anlamda da doğru yoldalar.. Siz eminim yapmıyorsunuzdur, söz meclisten dışarı tabii. AMA. Darlayıp durmayın insanları (torun isterim / haydi ama yaşınız geldi / çocuksuz hayat anlamsız hayattır gibi demeç ve isteklerle) lütfen! Değilmiş işte.

Hamiş. Çocuk yapanlara da kızmayın, biz de çünkü gelinlik kız misali "hem ağlarız, hem gideriz" ;)

Mutluluk zaten "seçimine sahip çıkmak" değilse, nedir?

6 Kasım 2025 Perşembe

Gübresel işler

Bahçe sefası yapmak güzel ama artık yavaş yavaş sezon bitiyor ve bahçeyi "bıraktığımız gibi bulmak" istiyorsak, kışa hazırlamak gerekiyor. Dökülen yaprakları tırmıkla toplayıp, 120 litrelik en az 7 çuvala koyup, organik çöpüne götürmek, bitkilerin altına gübre ve toprak atmak ve sonra gülleri ve yasemini mantolamak, bahar için yavrulamış çiçek soğanlarını tek tek ayırıp dikmek gerekiyor. Bir de saksıdaki bitkiler var tabii; onlar sezonluk olduğu için, hepsini söküp saksılarını temizlemek ve kilere kaldırmak gerekiyor. Tüm bunları adım adım yapabilmek için de, sağlam bir bel gerekiyor ki işte o bende yok.. 

Bir süredir iyiydi, daha bir yarım saatlik bahçe işinden sonra, cort.. 

Kilom normal, hareketli de bir insanım, spor meditasyon vs. fazlasıyla hayatımda, ama sorun şu: gündelik hayat içinde çok çok çok gerginim. Demir gibi sert o bölge; ne yaparsam yapayım, tam bir rahatlama olmuyor.. 

Dıştan çok yumuşak görünüyorum; esnek, güler yüzlü, nazik.. Gözüküyorum değil, dışımdakilere karşı gerçekten öyleyim de... Ama içten içe, kendime karşı, çok gergin bir insanım. Sinir sinir sinirli, hur hur huzursuz, sürekli bir "çekilmiş yay" hali.. Fena halde dürtüsel. 

Nasıl geçireceğiz bu iç-gerginliği bilmiyorum ki ya :(( "Sal Gitsin"i nasıl öğrenecek bu bünye?

Foto. Babam da eş zamanlı olarak Denize Bakan Ev'in zeytinlerini gübreliyor, bahçeyi kışa hazırlıyor. Birbirimize gübre fotoğrafları yolluyor, önerilerde bulunuyoruz bu sıra.. :) Hakikaten güzel gübre, bulursan kaçırma derim :))

5 Kasım 2025 Çarşamba

Çarşambaya atılan soru

Bugün sana bir soru atacağım. Bana da bu soruyu atan varoluşçu analist bir arkadaş. 

Malum; hepimizin rolleri var; annelik, evlatlık, belki eş ya da en yakın arkadaşlık, mesleki roller.. Aklına gelme sırasıyla hepsini alt alta yaz bakalım. En az beş tane olsun, zorla kendini, bakalım kaç tane rolün varmış şu hayatta.. 

Sonra bunlardan biri (ya da istersen tek tek hepsi) hayatından çıksa, ne olurdu, ne hissederdin, onu yaz..

Soru zor, ama kendini kendine göstermenin en direkt şekillerinden biri.. Haydi bakalım.

Hamiş. Yaz dedim ama illa ki kağıda demedim tabii, akıldan da yapabilirsin bu egzersizi..

4 Kasım 2025 Salı

Kış geldi.

Sardunyalarımı bahçeden ev içindeki alanlarına aldıysam, kış resmi olarak gelmiş demektir :)

Güzellerim, bana memleket kokusu ve rengi oluyor. Tam 10 yaşındalar; her Mayıs ayında dışarı, her Ekim ayında içeri, “manzaralı” banyo pencereme.. 

Mutluluk dediğin şey; belki de hepi topu 4 saksı sardunya.. 

Bazı yıllar içeri almak için geç kalıyorum, yaprakları demir moruna dönüyor.. 

O zaman biraz vitamin, kış için humuslu toprak, en çok da her sabah konuşmak, sevmek.. Gülme, evet, ben çiçeklerle konuşan bir kadınım……

Ve bu; bazen; insanlarla konuşmaktan çok daha iyi.

3 Kasım 2025 Pazartesi

Pazartesi Masalı - 45

Masalı falan bırak şimdi de.. Dedi ki: sevgi; güvenmek ve özgür bırakmaktır. Şimdi bu durumda, bizim geleneksel aile sistemlerinde çocuğunu hakikaten sevgi ile büyüten var mı, merak ettim. 

Bu hafta bunu düşünelim mi? Hakikaten çocuklarımıza tamamen %100 güveniyor ve yine tamamen, %100 özgür bırakabiliyor muyuz?

2 Kasım 2025 Pazar

Nostalji

Bu tip eski halılar, bu tip tahta zeminde, çok güzel durmuyor mu sence de?


Kahvemi aldım; halıyı izliyorum bugün. Aynen çocukkenki hislerle.. Üzerine yatıp, ne hayaller ne oyunlar kurardım ananemin halısının..


Büyük ihtimal; ananem de kahvesini alıp, halıyı izleyen beni izlemiştir benzer hislerle..

Hey gidi zaman… 

1 Kasım 2025 Cumartesi

Patanjali ile yolda olmak

Ayı Jack Kerouac'la bitirdim, yeni aya Patanjali ile başlıyorum. Ama konu aynı; Yolda Olmak.

Patanjali'nin Yoga Sutra'sı tamamen rastlantı ile (rastlantı diye bir şey var mı?) karşıma çıktı 3 gün önce. Ya da ben "yolun Patanjali durağına" ulaştım..

MS.2.yy'da yaşadığı düşünülen Patanjali hakkında fazla bilgi yok, daha doğrusu aynı ismi kullanan birkaç kişinin varlığı olasılığından da bahsediliyor. Fark etmez.. Bence Varoluşçu Felsefe için muhteşem bir kaynak, üstelik, ilgisi özellikle Budizm ya da Hint Felsefesi alanında olmayanlar tarafından çok da bilinmiyor. Biz atıp tutuyoruz; Kierkegaard fikirleri ortaya attı ama Varoluşçuluk asıl 20.yy meselesi falan diye.... Adamlar MS 2.yy'da da bu meselelerle uğraşıyorlarmış..

De-learning, Re-learning, artık ne dersen..