24 Haziran 2022 Cuma

Gökkuşağının ruhu, ruhun gökkuşağı


Birkaç gündür Mehmed Uzun’un Ruhun Gökkuşağı isimli anlatısını okuyorum. Öncesinde de kısacık denebilecek fakat içerik olarak birkaç hayata yayabileceğimiz türdeki hayat hikâyesini gözden geçirdim ve Kürtçe’nin - ve Kürt olmanın - yasaklandığı topraklar(ımız)da, dilini koruyabilmek için çırpınışını izledim. 2007’de mide kanserinden 54 yaşında ölene dek durmadan yazmak, hapishane, İsveç ve en sonunda da doğduğu topraklara, Diyarbakır’a dönüşü.. Ve onun kaleminden şu satırlar:

Doğduğumda benim için kararlaştırılan kaderin beni boğmaması için hep koşmam gerekiyor..

Bunları okuyunca, çok sevdiğim Woolf’un bir yerde gözüme takılıp bir daha asla kulağımdan çıkmayan şu satırları geldi yine: “tüm bunların kaybolmaya mahkûm bir gökkuşağı olduğunu anımsatan bir ses..”

Kısacık insan yaşamını ve bu yaşamın güzelliğini, hiç olmamışçasına yitireceğimizi bu denli güzel betimleyen bir cümle daha düşünemiyorum..

Ve sonra, bu sabah ofisin önüne bisikleti park ederken, şans eseri yakaladığım ve kolumu kıpırdattıkça belirip kaybolan bu güzel gökkuşağı.. Buraya aktardım ki yitip gitmesin, kaybolmasın……