B.’yi bir kadeh beyaz şarabın tatlı sohbeti ardından evine bıraktım. Şimdi ikimizin arasındaki karanlık ormanlık yolda yavaş yavaş sürüyorum arabayı. Keyfini çıkartarak. Daha önce bu saatte hiç dinlemediğim Industrial, Metal and Punk with Christian Fucks und Co. programı Viyana radyosu FM4’ın eşliğinde, benden başka kimsenin olmadığı sessiz ve karanlık sokakların, kafamda ötüşen gece kuşu misali düşüncelerin. Ya da düşünmemelerin.. Saat tam 23.57 ve ben eve dönmeyi elimden geldiğince geciktiriyorum, biraz daha keyfine varabilmek için tam şu anın.
İşte tam o an. 23.58 yani. En gürültülü şehrin bile böyle sakin, huzur veren noktaları elbet vardır, arayıp bulmak senin görevin..
Neden bir fotoğrafını çekmiyorum ki bu anın, diye düşündüm birden ve sağa çektim. O kadar ıssız ki, dörtlüleri bile yakmama gerek yok. Oysa şehrin ortasında sakin bir mahalleyi diğerine bağlayan, sabah saatlerinde insanların bebek arabalarıyla geçtiği, haftasonları yaşlı çiftlerin el ele tutuşup yürüyüş yaptığı ağaçlık bir alan sadece.. İnsana bu ıssızlık, bu sakinlik ve kuytu alanlarda hissedilen huzur duygusunu yaşatması - şunca küçük alanın - şaşırtıcı değil mi?
Ve 00.01. Yeni bir gün….