26 Aralık 2022 Pazartesi

Altı: hafiflik

Dün ne oldu öyle anlamadım. Bir an neşeyle önceki gecenin noelinden kalma şarkıları dinliyorken, birden kendimi Hania'nın kollarında ve Türk gençliğinin içinde bulunduğu dayanılmaz buhranı açıklamakla yükümlü buldum :) Bu bir bana mı oluyor yoksa 2013 baharından bu yana hepimiz az çok bipolar mıyız?

Yine retorik soru.

Dün gece yazıyı yolladıktan çok sonra, pijamalarımı giyip yatağa girdim ve planladığım gibi, her sene noel döneminde mutlaka izlediğim "Love Actually"yi yine izledim. Sanırım sonsuza dek izleyip sonsuza dek sıkılmadan aynı esprilere gülümseyeceğim, aynı aşk-kafasına sahip olduğum Sam'i çok seveceğim, aynı "bu filme dek noel dendiğinde akla Londra'nın gelmesi mümkün değildi, nasıl promote ettiler şehirlerini yahu, helal olsun" diyeceğim tek film de bu.. Basit, insanı yormayan, neşe veren bir film. Ve evet neşe verdi bana. Hafif, huzurlu bir uyku uyudum.

Boş, hafif, neşeli şeyler... Hayatın anlamı bunlar belki de. Entelektüel insanın kendi mutluluğunu ve hafifliğini bir suç olarak görmesi de; bir tür kibir değil mi aslen?

O zaman. 

İki hafif ve neşeli şarkı ekleyeceğim. Biri bana. Biri sana :) 

Bir de hafif ve neşe veren tarif ekleyeceğim. Hiç içmedim ve senin de içtiğini sanmıyorum ama ilk kim dener ve beğenirse, ilk yazıyı da o yazsın o zaman :)