Bir misafirhane burası..
bu dünya..
koltuk..
evrende..
koltuk..
evrende..
Oturuyorum.
Leylâ Erbil - Karanlığın Günü.
Yeniliman’a yakın bir yerler.. Kasım, 21.
Adı Leylâ olan kadınlar güzeldir.
Ya içi, ya dışı, genelde ikisi birden; güzeldir.
Bir defa bunu kabul edelim ve öyle devam edelim..
*
Leylâ teyzeyi düşünüyorum bu akşam. Onu ne zaman düşünsem iki zıt duygu aynı anda hücum eder, tam genzime oturur. Biri buruk bir sızıdır, diğeri kahkaha atma isteği. Ne zaman onu düşünsem bu iki duygu arasında savaş yaşanır bedenimde. Genzimde, burnumda, midemde hissederim acıyı, özlemi ve aynı zamanda da neşeyi. 20 seneden fazla oldu gideli ama dün gibi bazı anılar. Kokular. Ses tonu. Gülüşü. Saçlarının tel tel ışıltısı. Bal rengi gözleri. Tombul bedeni. Hep ojeli tırnakları. Kıpkırmızı ruju. “C. ben hastayım biliyor musun?” deyişi..
Konuyu değiştirmemiz. Kahretsin, hep konuyu değiştirmemiz.
Oysa Queen dinlerdik arabada sesini sonuna dek açarak. Bir “arkadaşımın annesi”yle yapılmayacak işler yapardık. Ne gülerdik ikimiz. “Senle ben tek çocuğuz, tek çocuk yapan ebeveynler manyak bence” derdi kulağıma. Gülerdik. Hep gülerdik. Her sefer “çok teşekkür ederim Leylâ teyze” derdim, “beni çağırdığınız için.. Bugün çok eğlendim.” Sonunda bir gün dayanamamış “Annene söyle, teşekkür etmene gerek yok, ben de senleyken çok eğleniyorum” demişti. Annem teşekkür ettiriyor sanmıştı naziklikten. Oysa bendim o, hep teşekkür etme ihtiyacı içindeydim ona, nedenini bugün dahî bilmiyorum..
Bazen onun anneliğini taklit ettiğimi fark ediyorum. Gülümsüyorum kendime. Bugün iyiydin diyorum. Çocukla çocuk oldun. Leylâ oldun..
..
Leylâ. Güzelliği. Merhameti. Mizahı.
Böyle bir kadını alıp yere çaldı, yere çaldı, yere çaldı pis hastalık. Yapılmayacak insana yaptı bunu.. Hem de gencecikken……..
Hayat..