Boşkense can sıkıntısı… diyor Schopenhauer.
29 Eylül 2024 Pazar
Hayat
Boşkense can sıkıntısı… diyor Schopenhauer.
28 Eylül 2024 Cumartesi
Kendine kavuşmak
27 Eylül 2024 Cuma
Çekmeceler
Kocaman bir tahta dolap. Bir sürü çekmece. Birini açıyorum, tıklım tıklım şeylerle dolu. Bir sürü şey rastgele konmuş, sıkıştırılmış. O doluluğun bir düzeni var ki, sığmış onca şey.. Bugüne kadar taşmamış..
Çekmeceye ellerimi sokuyorum. Aslında iki şeyi arıyorum: Özür dilerim kelimesi ve bir de şefkat. İkisini de bulamıyorum. Umudumu yitiriyorum. "Yok, demek ki burada değil" diyorum. Bu çekmeceden vazgeçiyorum. "Başka çekmecede belki de.."
Fakat daha demin açtığım çekmeceyi, içinden hiçbir şey almadığım halde, geri kapatamıyorum. Daha demin içine sığan herşey artık sığmıyor! Tanrım ne çok şey. Ne çok gereksiz şey... Sığmıyor.
Sadece iki şey gerekliydi oysa bana; biri bir kelime, diğeri bir his.
Son zamanlarda analizde hissettiğim tam olarak bu. Çekmeceleri açtım, içine baktım, geri kapatamadım. Böyle bir sıkıntı.... Kapatabilecek miyim bilmiyorum. Birşeyleri atmaya başlamam lazım artık.... Yoksa hiçbir şey sığmayacak, o çekmeceler asla geri kapanmayacak..... O tahta dolaplı odadan asla gün ışığına çıkamayacağım.. Böyle bir his. Evet tam böyle bir his......
26 Eylül 2024 Perşembe
Kraker peynir çay ve anonim satırlar
F.nin Londra'dan getirdiği krakerleri açtım, bir yıl olgunlaştırılmış özel kaşarımı dilimledim, Kate ve William kutumda duran halis İngiliz Earl Gray'imi de demledim. Elime de güldürme garantisi olan bir Çehov kitabı aldım, taaa eskilerden. Mutlu olmak için tüm şartlar yerinde olmasına yerinde.
Ama ve üç nokta.
Anton Çehov'a ait olduğu iddia edilen ama olmadığına emin olduğum, kaynağına ise ulaşamadığım, fakat tam kaynağıma denk gelen satırlarla kapatayım bugünü:
Her yerde olmaya çabaladım...
25 Eylül 2024 Çarşamba
Beleşçi
Bugün beleşçiyim.
Günün muhteşem fotoğrafı, annemle birlikte planladıkları 2000km’lik Türkiye turlarında “yolgezerlik” yapmakta olan babamdan geldi. Sinop.
Günün tatlısı da, bu yazdan beri mutfağa merakı artan ve şaşırtıcı derecede hamarat çıkan minik kızımdan. Çikolata parçalı cookie.
24 Eylül 2024 Salı
Cehennem buysa..
Schopenhauer’ın “Hayatın Anlamı”nı yeniden elime aldım. Mütekerrir okumanın şöyle şaşırtıcı bir yanı oluyor; daha önce hiç dikkat etmediğin bir satır, belki de hayatının tam o evresine nokta atışı yaptığı için seni derinden yakalayabiliyor.
Schopenhauer’ın şu ünlü “Dünya bir acı ve ızdırap yeridir” felsefesinin kaynağını Cicero’dan aldığını itiraf ettiği ve onun görüşünü daha da açtığı satırlarda, tam olarak başıma gelen bu oldu: “Ben buna sığınabilirim” hissi.
Biraz inançsız kaldı bu bünye, uzun zamandır küskün. Zamanın neresinde olduğumu bilemiyorum, sorun bu belki de. Bunları neden yaşıyorum hissine neden olan bir inançsızlık ve mozaiğe çok yakından bakıyor oluşun verdiği “görüsüzlük”.. Biraz uzaklaşırsan görüyorsun o ufacık kargacık burgacık parçaların ne anlama geldiğini..
Dünya; bir ızdırap ve acı ve belki de ebedi hayatın cehennemi ise, ölüm de bir bütünleşme, eve dönüş ise, gerçekten korkmanın hiç anlamı yok. Belki de olayı tamamen yanlış anladık diyor Schopenhauer; ebediyette değil tam şu an ve burada yaşıyoruz cehennemi.
.. de cenneti de - bence.. Çünkü şu; cehennem olamayacak kadar güzel ve mutluluk verici:
23 Eylül 2024 Pazartesi
Tahtalı köyün süslüsü
Bu sıra tahta kesiyor, oyuyor, biçiyor, mobilyalar yapmaya çalışıyorum. Büyük keyif. Haftaiçi tahta işlemekten kavrulmuş, kıymık dolu ellerimin parmaklarına, haftasonu, kırmızı ojeleri sürüp, sevdiğim bir arkadaşımla yemeğe çıktım. Ellerim kesik içinde ama parmaklarım prensesler gibi süslü. Başkaları dikkat etmeiştir bile. Ama garip geldi bu bana..
Bazen böyle hissediyorum. Bir yanım türlü maceraya atılmak, hayatın sunduğu her olanağı değerlendirmek istiyor. Kavrulayım yaşamın bana biriktirttikleriyle... Öbür yanım yorulmayayım, keyif yapayım, izleyicisi olayım şu hayatın. Dahil olmayayım...
Bilmiyorum ki sana da oluyor mu..
Foto: Tahtaya eğim vermeyi de başardım :) Mesudum.
21 Eylül 2024 Cumartesi
Ağlamak güzeldir.
Geçen kışı hastalıklar odağında sürekli korkunun kölesi olarak geçirdim. Sürekli yalnız ve desteksiz olduğumu düşündüm durdum. Ben herkese koşarken, kimsenin zor zamanımda yanımda olmayışına üzüldüm, bunu adaletsizlik olarak gördüm, öfkelendim.. Ama dünya ne zaman adaletli, verdiğin kadarını sana geri vererek seni ödüllendiren bir yerdi ki? Bunu kabullenmeyi öğrenmeye çalıştım bahar ve yaz boyu. Biraz başarıyorum, biraz başaramıyorum ama deniyorum... Başka bir bakış açısıyla görmeye çalışıyorum. Şu ağızlara pelesenk olan "kendine şefkat gösterme" eylemini biraz başarmaya çalışıyorum, hatta kendime şefkati bırak, ilk defa çok acıyorum, ilk defa gerçekten üzülüyorum kendime... Kendime üzülmek benim için çok yeni bir kavram, çünkü ben hep kızdım kendime bugüne dek. Üzüldüğümü hissettiğimde bile kızdım.. Aaa üzülme bakayım. Ağlama. Korkma. Güçlü ol. Sen yaparsın, sen başarırsın, sen neler başardın..... Hayır, ben de herkes gibi kırılganım, şefkate ihtiyacım var, hatta bunu yakınlarımdan talep etmek benim insan olarak hakkım... Bunlar doğal duygular, utanılası, kızılası duygular değil..... Ah ne çok yıllar harcamışım başkalarına kızacağıma kendime kızmakla......... Bu beni üzüyor, çok sulugöz oldum be blog, hemencecik ağlıyorum artık. Ama güzel bu. Ağlayabilmek çok güzel... Çok güzelmiş!
20 Eylül 2024 Cuma
Elma
Bir sürü bahanem hazır ama işin doğrusu şu: yazmadıkça yazmamaya başlıyor insan. O zaman elma ile başlayalım, zaten insanlık olarak başımıza gelen her şey elma ile başlamadı mı...?
Bahçenin bu seneki mahsülü 160cm'lik ağaçtan aldığımız 100 elma ve 250cm'lik ağaçtan aldığımız 4 elma oldu :) "Kıçı yere yakın olandan korkacaksın" derler büyükler..
Elmaların çürüklerini falan ayıkladıktan sonra elimizde 52 adet elma kaldı. Böyle (küçük diyemiyorum!) şeyler beni çok mutlu ediyor.
Yazmama inadımı kırdığımıza göre, şimdi gidip bir de okumama inadıma karşı gelerek, Goodreads'e Kafka'nın Baba'ya Mektup'unu yükleyeyim.. Haydi bakalım.. Let the new season begin.
2 Eylül 2024 Pazartesi
Bereket
Bugün İzmir’den Bursa’ya resmen Almanya üzerinden gitmiş gibi hissettim, baksana:
1 Eylül 2024 Pazar
Özgürlük ve derinlik
İnsan dilediğini yaptığı zaman değil, içindeki en derin benliğinin ondan istediğini yaptığı zaman özgürdür. İşte o derin benliğe ulaşabilmek, asıl derinlik de budur.
D.H. Lawrence