Yıllar var ki, tatilde bile olsam öğle uykusu uyumadım; fakat şöyle salıncaklı bir divanda göğsümde bir kitapla "uyurmuş gibi" yapıp; böceklerin seslerini, hafif esintiyi ve insana hiç bitmeyecekmiş hissi veren Ağustos öğle sonlarının ağır ve yapışkan huzurunu, çevremdeki otlardan yayılan o sütümsü baygın kokuyu duymayı öyle isterdim ki.. Hafif hafif sallanır, düşlere dalardım.. Hiç acele etmezdim..
Doğrusu bu ya; bu divan benim olsa sanırım sabahın erken saatlerinde kuşların uyanışlarını, günün doğuşunu izler, akşamları biraz uzağımdaki kertenkelelerin dost sohbetlerine kulak kabartır, geceleri de yıldızlara baka baka yine bu divanda uyumakta ısrarcı olurdum.. Bu divan benim olsa, kesin bu divanda yaşardım ben. Hiç kımıldamaz, ağzımı bile açmazdım.. Hattâ evet evet, şu en köşedeki tombik mavi yastık olurdum, buralar benden sorulur dercesine dururdum..