Güneydoğu Anadolu'da çok yaparlar. Sıcak yaz gecelerinde damlara şilte atar, serin serin uyurlar. Biz Ege'de de yapardık. Çocukken çok uyumuşumdur yıldızların altında sere serpe, bazen de uyur numarası yapıp büyüklerin mırıl mırıl konuşmalarını dinlemiş, sonsuz göğü izlemişimdir.. Tadı bambaşkaydı o Temmuz gecelerinin.
Bu fotoğraf yine Sicilya'dan. Yaşamlarımız gerçekten farklı değilmiş.. Daha fazla fotoğraf çekmiş olsaydı, onlar da eminim benim hayatımdan kesitleri yansıtacaktı. Uçuşan tül perdelerin gerisindeki mavilik, sabah serinliğinde eşek ya da horoz sesi, süt kokulu sarı otların üzerinden havalanıp gelen sıcak esinti, bacağını kolunu ve yanağını dayadığın beyaz kireç duvarların serinliği, su - elektrik kesintileri, çekmeyen tv, anlamadığın diğer dillerde yayın yapan radyo, denizden acıkmış halde çıkıp saldırdığın zeytinyağlı börülce yemeğinin suyuna ekmek banmak, elvuran balığı çarptığında kibrit kutusunun kenarındaki siyahlığı suyla karıştırıp yanan yere sürmek, yılda bir gelen denizanası soktuğunda sirke dökmeleri, zeytinyağlı sabunlar, tavuğun altından aldığın - ve asla ağzına sürmediğin - köy yumurtaları, ananenin kıymetli pril deterjanı sulandırıp çamaşır mandalıyla baloncuklar yapmana izin vermesi, nane ve fesleğen kokusu, kekik toplamaya gidişler, saçlarına taktığın papatyalar, sardunyaların çiçeklerini ezip ruj yapman, asmanın altında bulduğun yemyeşil tombul tırtıllar, semoyla gece yürüyüşleri, cırcır böcekleri korosu ve tabak gibi dolunaylar, içinin kıpır kıpır oluşu ve karşı kıyıya bakıp hayâller kurman......
Hepsi geçip gitti işte.
Fotoğraflar da olmasa.