Yerli Sylvia Plath diyen de oldu, edebiyatın gamlı prensesi diyen de, sınırsız bir ruh diyen de, uygarlığın huzursuzu diyen de. Benimse, Leylâ Erbil'i keşfettikten sonra, ondan zıpladığım ve âniden, her şey birden oldu'daki ânilikle sevdiğim bir yazardır Özlü.. Ergenlikten kadınlığa geçiştir, hedefsiz öfkedir, kılıçtan üstün kalemdir. Sonraki yıllarda ben büyüdükçe, Tezer Özlü'ye bakışım da büyüdü, gelişti elbette. Artık öfkeden çok "ben"i aramaya çıktığım yolda bir fenerdi Özlü, çünkü onun kadar kendini kesip biçen bir kadın daha görmemiştim. Nilgün Marmara hattâ Virginia Woolf bile eline su dökemezdi bu konuda Özlü'nün.... Ne yıprattı kendini, ah ne yıprattı.... Ama yıkıntılar içinde bir Özlü yarattı, dış kabuğunu toprağa, özünü ise bize emanet etti.
Özlü'yü bir anne olarak hiç düşünemedim nedense. Burada kızı Deniz'in ona 1985 yılında, ufacık bir çocukken sorduğu sorulara verdiği cevaplar var.. Öyle duygusal, nahif ama bir o kadar da tanıdık ki.. Bir bak derim..
Özlü ve kızı için - röportajda da geçtiği için - gelsin mi? :) 99 Luft Ballons (1983) - Nena.