Ama bir de şu var :)
uzattım biliyorum, söz bu son yazı.
Tüm bunlar ne kadar gerçek, ne kadar performans sanatı? Bir ilişkinin yıllar içinde geçirdiği değişimi sanatsal ya da insanî yönden ele alırken, bakış açımız ister istemez farklılaşıyor ve bu ilişkinin aslında yıllara uzanmış bir sanat eseri olduğunu unutuyoruz..
Başka türlü de duygulanabilmemiz mümkün değil zaten.
Fakat gerçekler; bu ilişkinin performans sanatı yanının daha ağır bastığını işaret eder nitelikte. Her ne kadar ben inanmak istemesem de :)
Çünkü aşka inanma yanılgısı..
Oysa şurada 2010’da MoMA’daki kavuşmadan sonra ne olduğunu okursan, çatır çutur kırılıyorsun.. 2015’te Ulay, Marina’yı sanatsal çalışmadaki hakkını tam alamamaktan ötürü mahkemeye veriyor ve yüklü bir para kazanıyor.
Marina 2017’te Ulay’la yine bir performans sanatı gösterisiyle biraraya gelerek (bknz. Dünkü video) affeden kadını gösteriyor bize, “sen benim hayatımdın” diyor, Ulay’ın gidişini kabul etmiyor ve onun ağzından onun bakışını da görmemizi sağlıyor vs. Ama şu da var, gerçek hayatta yaşananlar bu kadar sanatsal değil işte.. Sonuçta Ulay’ı çatır çatır kullandığı da bir gerçek Marina’nın. Daha sanatsal bir kelime seç dersen: beslenmiş.
Bir performans belki de ilişkiler.. Aynen onların taaa Relation in time (1977)’de fark ettikleri gibi; zamanla yıpranan ve ancak izleyiciyle biraz daha uzatılabilen ama önünde sonunda biten bir performans..