15 Mart 2024 Cuma

İlk Temas

Geldiğimden bu yana, karaağaca bakarak, kendime ait sandığım küçük odamda oturuyor, önüme koyulan bir tomar anahtardan, içimdeki kilitleri açabilecek anahtarı bulmaya çalışıyorum. 

İlk anahtarı bu sabah buldum. 

Bir adam var. Uzakdoğululara özgü genetik mirası, yaşını anlamamı engelliyor. 20 de olabilir 50 de, tek beyaz teli yok saçında, tek bir kırışıklığı yok. Yaşsız bir adam. 

Adam, kliniğin orta yerinde bulunan geniş grup terapi odasında bir köşede oturuyor ve origami kağıtlarından küçük turna kuşları yapıyor. Yaptığı turna kuşlarını kapaklı bir cam kavanozda biriktiriyor. Karaağaçtan biraz daha hareketli bir varlık olduğu için, gözüm ona takılıyor. Bir süre izliyorum. Sonra gidip yanına oturuyorum ve geldiğimden beri ilk defa birine "merhaba" diyorum. Parmakları hâlâ hızlıca katlayıp büktüğü kağıtta ama gözleri bende, "merhaba" diye cevap veriyor. "Ne yapıyorsunuz?" diyorum. "Turna kuşu" diyor ve kavanozdan bir tane çıkartıp avucuma bırakıyor. Muhteşem bir şey bu. O an kavanozda en az 100-200 turna kuşu olduğunu fark ediyorum.

Kavanoza baktığımı görünce, "senbazuru" diyor. “Benim kültürümde bunun adıdır. Bir sene içinde 1000 tane turna kuşu yaparsan, bir dileğin kabul olur. Ben 243 tane yaptım" diyor sonra, hafif bir gurur hissediliyor sesinde ve kararlılık. Umut? Emin değilim.

"Ben de bir tane yapabilir miyim?" deyiveriyorum, kendim de şaşırarak. Daha önce en fazla kayık, tuzluk gibi anaokulu elişi faliyetleri yapmışımdır. Tuzlukları özellikle severim, içine birşeyler yazıp oyunlar oynayabilirsin.. Ama onun yaptığı turna kuşu, benim kabasaba tuzluklarımın yanında bir sanat eseri gibi duruyor. Bana bir kağıt uzatıyor ve işine dönüyor. Elimde kağıtla öyle kalakalıyorum.

"Nasıl yapılacağını bilmiyor musun?" diye soruyor şaşkınlıkla o zaman, sanki bisiklete binmek ya da daha basiti, diş fırçalamak gibi temel bir bilgiymişçesine.. "Hayır" diyorum utanarak. Gülüyor o zaman, "beraber yapalım" diyor. 10 dakikaya yakın uğraşıyoruz, iki tane sol elim var çünkü ve aramızda dil bariyeri. Fakat en doğal bağlar, konuşmadan kurulanlar değil midir? Bir süre sonra, ritmimiz uyumlanıyor, hareketlerimiz bir dansa benzemeye başlıyor. Hayatımın ilk kağıt turna kuşunu yapıyorum. Benimki eciş bücüş, onunki yine mükemmel. Ondan daha mutluyum, daha gururluyum çünkü onun binlerce defa yaptığı bir şeyi, ben ilk defa başardım.. Onunkiler kadar mükemmel olmaması sorun değil. Yeni bir şey öğrendim..

İki çocuğum için birer tane yapıyorum. Akşam eve gittiğimde sevinecekler. Öyle de oluyor gerçekten ama onlar turna kuşlarımı alıp da elim boş kalınca... keşke bir tane de kendime yapsaydım, diyorum. Kendimi yine unuttum.....


Meraklısına. Senbazuru efsanesinden kaynağını alan kağıt turna kuşları, Japonların origami el sanatları arasındadır fakat asıl ünü "Sadaka Sasaki" ismindeki bir kız çocuğundan gelir. Hiroshima kurbanı olan bu kız çocuğu, 12 yaşındayken getirildiği ve ölümü beklediği terminal koğuşta 1000 adet turna kuşu yapmaya başlar ve sonunda bir dileğinin (bu dileğin ne olabileceğini anlamak çok güç değil sanırım) gerçek olacağına inanır. 25 Ekim 1955'te öldüğünde, 644 turna kuşu tamamlamıştır. Ölümünden sonra, hastanedeki diğer hastalar ve aileleri 356 turna kuşu daha yaparak, cenazesinde tabutunun içine yerleştirirler. Bu hikaye, Hiroshima Hatıra Müzesi'nde bir anıt olarak durmaktadır.

foto: wikipedia