12 Mart 2024 Salı

Köşe Oda

Yeni bir ortama girdiğimde ilk davranışım, gerektiğinde kendimi bir cenin gibi rahat ve güvende hissedeceğim bir köşe, bir kovuk, bir mağara, bir kişisel alan bulmaktır. Bir koltuk seçerim meselâ; kamu alanında olmasına rağmen onu sadece kendime aitmiş gibi hisseder, onu bir eşya olarak görmek yerine, bağlanabileceğim bir varlık olarak bellerim. 

Buraya gelir gelmez de yerimi buldum. Koridorun çatal yapıp iki yöne ayrıldığı yerde, ufacık ve yalnız bir köşe oda var. Odanın penceresi kliniğin iç avlusuna bakıyor. Tabii ki açılmıyor, kilitli. Kimsenin iç avluya uçmasını istemeyiz elbette. (Karadenizlilerin ölmeye uçmak dediklerini biliyor musun?)

Pencerenin üst tarafında bir hava fanı var. Alman, Teknik. Oda sürekli havadar. 

Pencerenin önünde yuvarlak bir masa (bu klinikte nedense her şey yuvarlak, hiçbir şey köşeli değil. Hayat bu klinikte yumuşak hatlı bir Akdeniz kadını kılığında) ve iki sandalye var. Bence bu oda, kliniğin en güzel, en yalnız, en sakin, en kendiyle dopdolu odası. Yerimi buldum, diye boşuna demedim.

Bu odada, terapiler nedeniyle çıkmam gerekmedikçe, tüm günümü geçirebilirim. Son bir haftadır geçiriyorum da. Her sabah 8.30'da geliyorum, papatya çayımı alıyorum, sandalyeme oturuyorum. Yazı defterimi ve kalemimi çıkartıyor ve tek kelime yazmadan, avludaki karaağacı izliyorum.

Onu yarın anlatacağım sana.

Bugün 45 yaşımda, hiçbir şey yapmamayı öğrenmeye çalışıyorum. Toplum tarafından bana biçemlenmiş, sadece günümü doldurmaya değil, anlamlı ve yararlı bir şekilde doldurmaya yönelik beklentileri aşmaya çalışıyorum. Toplumda genç ve sağlıklı bir bireysen, sadece keyif odaklı yaşamak, bir tür delilik adlediliyor. Oysa gerçekten delirince insan, hiçbir şey yapmasına gerek kalmıyor. Yapman gerekenler, sorumlulukların, sonsuz listeler, planlamalar.... Puf! Yokoluyor.

Buradaki görevim tam olarak bu: beklentisiz, görevsiz, sorumluluk duyulmayan, sakin bir ortamda sessiz, sakin, plansız ve programsız kalabilmek. Benden beklenen bu.

İlk hafta zordu. Sürekli hemşire odasında Dr ne zaman gelecek (bilmiyoruz), görüşmem ne zaman (henüz belli değil), idrar ve kan testi sonuçları (henüz çıkmadı), EKG ve MR sonucum (gelmedi), peki ben tüm gün ne yapacağım, ne yapmam gerekiyor (oturun, dinlenin, sudoku ve puzzle var..) Tanrım! 

İlk haftanın son günü idrak edebildim; sonunda kendimi bırakabileceğim, kimseden sorumlu olmadığım, kendimi başka birilerinin sorumluluğuna bırakabileceğim bir yer burası. Bir ana rahmi. Biri de bana baksın, benim yerime beni o düşünsün, biri de bana annelik etsin....!

Yarın sana Avludaki Ağacı anlatacağım....