20-50 değil tam 150 sene öncesine döndüğümüzün kanıtını, “Mahur Beste”de buldum bu sabah :,(
“.. Her zamanki gibi bedbindi.
Bu ruh haletinde Avrupa seyahatinin tesiri vardı. Yabancı memleketlerde geçirdiği yıllar, ona içinde yaşadığı ve her parçasına o kadar sıkı sıkıya bağlı olduğu âlemin nasıl bir ahenksizliğin kurbanı olduğunu iyice öğretmişti. Hiçbir felâketli hâdise, hiçbir mağlûbiyet, hiçbir kayıp; yıkılışı bütün cemiyet hayatının üstünden aşıp daha derinlere, asıl insanı insan yapan değerler cetveline kadar giden bu iflâs kadar ağır, ümitsiz olamazdı. Onu yeniden kurmak için çok başka yollara gitmek, çok derinden değişmek, her şeyi olduğu gibi bırakıp yeniden işe başlamak lâzımdı. Halbuki bu kolay değildi.
Çok zeki, çok çalışkan insanlar. Hemen hepsiyle konuştum. İman ettikleri şeye kendilerini tam vermiş görünüyorlar. Fakat…
İsmail Molla, Sabri Hocanın şifasız bedbinliğinin nereden fışkıracağını merak ediyordu:
Fakat ne, neyi beğenmedin?
Asıl hedefi göremiyorlar. Sadece Abdülhamit ile meşgul oluyorlar. Onu yıkmak, onu devirmekten başka bir şey düşünmüyorlar. Abdülhamit tek adam… Beride otuz milyon adam var.”
- Ahmet Hamdi Tanpınar.