Bu sene - itiraf edeyim - biraz içime dönme ihtiyacı içindeyim. Bir tür koza örüyorum sanki, en yakınlarım bile dışında kalıyor bazen.
14 aylık psikanalizden sonra, yalnızlığımla barıştım ve aynen çocukluğumdaki gibi sevmeye başladım onu. Hâl böyle olunca da biraz asosyalleştim. Fakat genel anlamda davetlere evet diyen, bir yere çağırıldığında giden, görüştüğü insanlarla hakikaten içten ve samimi olan düz bir yapım var; o dengeliyor biraz.. Ama karşı taraftan da talep yoksa, ben de kendi içime dönüğüm bu sene. İyi ya da kötü demeden; durumum bu..
Fakat şunu gördüm; insanlar - beni gerçekten seven, özleyen, düşünenler - mutlaka arıyor, mutlaka soruyor ve kozama rağmen, içime nüfuz ediyorlar. Ve bu insanlar benim asıl yoldaşlarım işte; hayat yoluna onlarla devam….
Türkiye’ye geldim geleli, sıcağa, mesafeye, ekonomik krize rağmen “dur ben geliyorum o zaman” diyerek, bana özel zaman ayıran, şartlar hiç uymuyorsa da en azından arayıp, telefonla saatlerce çaç çan çene yapan tüm dostlara müteşekkirim.. Siz varken benim sırtım yere gelmez :)
Foto-Hamiş. Şule dedi ki; insan sevdiğini korumak / kollamak istediğinde ona atkı örer, şal ya da omuzları saracak paşmilalar hediye edermiş! Bu yaz inanılmaz şekilde 3 tane yeni paşmilam oldu…… Almanya’da hepsini sizi hatırlayarak kullanacağım.. Korumalı kollanmalı olduğumu da bileceğim.. Seviyorum sizi!
Hoşça kalın dostlarım! Seneye görüşmek üzere 👋
