23 Ocak 2023 Pazartesi

Herkesin bir müzesi olmalı hayatta..

Taze taze, buharı üstünde ;)

Heinz Stücke'nin belgeselindeki kişisel müze fikrinden sonra aklıma takıldı. Bugünlerde Masumiyet Müzesi'ni açıp karıştırıyor, birkaç satır okuyorum.

Bana öyle geliyor ki, herkesin bir müzesi olmalı bu hayatta. Ondan bir şeyler olmalı; kokusu, cebindeki otopark fişi, ceketinin kopup yere düşen düğmesi, ufak bir yazı defteri belki, bir deniz kabuğu.. Bir şeyler kalmalı geriye, çok sıradan ama onun olan bir şeyler; bir müze içinde korunmalı ve sen onu her özlediğinde o müzeyi ziyaret edebilmelisin. 

Sanal bir müze olmalı hiç değilse, bunların her birinin, düşünsene, bir süper bilgisayara yüklendiğini.. Açıyorsun misal "sevgili" diyorsun, hop geliyor önüne, deniz kokusu, ıslak saçlarından onun omzuna damlayan o üç beş damla, elini ilk tuttuğu an çalan vapur düdüğünün sesi, birlikte hayal kurarken yediğiniz portakalın kabukları.. Şahane olmaz mıydı?

Biraz psikopatça geldiyse, hiç aşık olmamışsındır.

Bak gülme. Benim böyle birkaç fikrimi yapıp köşe oldu bazı sivri zekâlılar. Yazdığımla kaldım. Bu da olacak bence bir gün..... Yeterince insan aşık olduğunda, böyle bir "ihtiyaç" çıkacak ve kapitalizm bunu da sermayeye dönüştürme fırsatını kaçırmayacak. Yazmadı deme.