Bu sene de kera till'in takvimini kaçırmadım, minimalist çizgilerini çok seviyorum. Onun takvimlerindeki kadınları o ay boyunca etrafımda aramayı (ve tabii ki bulmayı da) seviyorum.
Hakikaten bu Ocak ayında da her yerde bu kadını gördüm durdum:
Sen de gördün değil mi?!
Bu mont. Bu botlar. Bu bere. Elinde tuttuğu kahvenin kokusunu içine çekmekle yetinmeyip fotoğrafını da çeken o kadın.. Her yerde. Her yerdeler. Aynı kadından binlerce..
Moda olan şeylerin tüm halka yayıldığı o anı, başını nereye çevirsen birbirinin aynısı olan insanları görmeyi sevmiyorum.. Ama moda tam da böyle bir şey galiba.. İnsanları dar bir kapta eritip, bulanık bir sıvıya çeviren ortaklık. Oysa amaç farklı olmak değil miydi?
Peki ya hisler? İç dünyanın renkleri? Onların da modası var mı acaba?