Sabah 5.30’da kuş sesleriyle uyandım. Fakat her günkünden farklıydı bu sabahki. Saksağanlar bir çalı bülbülünü kıstırmış, saldırıyorlardı. Gecelikle fırladım sokağa ama çok geç kalmışım; ellerime aldım, az sonra iki çırpınıp öldü.. Belki de hiç müdahale etmemeliydim, belki insan elleri yırtıcı kuşun gagalarından daha korkutucuydu.. Bilmiyorum ki…..
Kimse yalnız ölmemeli, biri elini tutarken ölmek şans diye düşünüyorum ama, belki de değil.
Bu sıra Bahailik hakkında okuyorum. Bu son okuduklarımdan:
“At first it is very difficult to welcome death, but after attaining its new condition the soul is grateful, for it has been released from the bondage of the limited to enjoy the liberties of the unlimited. It has been freed from a world of sorrow, grief and trials; to live in a world of unending bliss and joy. Into a world superior to this. From darkness to light.”
Belki de.
Şimdi izninle kuşu gömeceğim.. Bahçe hayvan mezarlığına döndü :/ Beni çok buluyor bu işler…. Bir anlamı olsa gerek.. Henüz anlayamıyorum.
Video: Ev deneylerinde dün, kırmızı boya üstüne sıcak su dolu ufak tüpü, soğuk su dolu bir kavanoza daldırılınca….