Ben dünden beri Tarık Akan'ın yasını tutuyorum.
Açık söyleyeyim, Hababam Sınıfı'nın jönü olarak ya da diğer romantik filmlerdeki rolleriyle çok da fazla sevmediğim Tarık Akan'ı, yıllar sonra "Anne kafamda bit var"ı okurken, yeniden tanıdım ben... 80 darbesini, o günleri bir de onun kaleminden okurken, o idamlar, gencecik insanlar.. İtiraf edeyim dün başladım durduk yere ağlamaya. 45 sene sonra insan ağlar mı yahu? Ağlar ama bugünlerle gördüğü paralelliğe ağlar....
Dün 80'lerde hukuk fakültesini bitirmiş bir amca ile sohbet ettik biraz. Benzerliklerden bahsedince ben, "hayır çok farklı" dedi hemen. "O zamanlarda insanlar memleketi kurtarmayı düşünüyordu, toplumsal nedenler vardı. Oysa şimdi, kişisel özgürlüklerini kurtarma peşindeler" dedi...
Doğru. Maalesef. Yani idelojilerin ölmesi anlamında maalesef'in yanında bir de "kendi paçasını kartarma, diğerlerini yara yara öne geçme" anlamında da maalesef..
Sanatçı diyor mesela, bir ideolojisi, duruşu olan insan olmalıdır... Sanatçının yaşamı duruşu görüşleri, her şeyi politiktir..
Ben de buna inanıyorum. Politik demezdim ben, ideolojiktir derdim ama evet, sanatçının toplumdan birkaç basım üstte durmalıdır bence de....... Duran kaç kişi var peki? İşte bunun yasını tutuyorum.
Hamiş. Fotoğrafın gerçek olmadığını söylemişti ailem bana Yol'u bir çocuk olarak izlerken. Elbette öldürülmemişti o at, ne oyuncu atlar vardı, bilmiyor muydum?! Onlar yere serilip ölme numarası yaparlardı....... Gerçeği Anne kafamda bit var'da okudum ben 45 yaşımda...... Bir posta da ona ağladım.
